Meczubun konuşmasını ciddiye alın

Alper Birdal'ın “Meczubun konuşmasını ciddiye alın” başlıklı yazısı 10 Şubat 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Tuncay Güney bir meczup, doğru…

Ancak Türkiye’nin son on yılını şekillendiren davalara, yazılan iddianamelere, yapılan duruşmalara bakıldığında, meczupların hafife alınmaması gerektiğini öğrenmiş oldu bu memleket. İktidar safında onlardan çok var. Karşıtlarını da, yani “muhalefet” saflarındaki meczupları da yarattıkları söylenebilir.

Tuncay Güney, iktidarın meczuplarından bir tanesi. Ulusalcı bir site, gençliğinde Fethullah Gülen’in ofisinde çalıştığını yazmıştı. İstihbarat teşkilatlarıyla ilişkisi üzerine de çok şey söylendi.

Bana göre bunların hiçbir önemi yok. Önemli olan hususu, önceki gece kendisi Hilmi Hacaloğlu ve Eren Eğilmez’in programında söyledi: “Birilerinin düğmeye basması gerekiyordu.”

Düğmeye basan kişi, en azından kamuoyu algısında, o oldu.

“Ergenekon bir projeydi” diyordu önceki gece. Projeyi hazırlayanın Tuncay Güney olmadığı konusunda tartışmaya ise herhalde gerek yok. O sadece TRT ekranlarından “projenin düğmesine basan kişi” olarak belirdi. Böylesine absürt bir operasyonun başlatılması için bir meczubun seçilmesi en uygunuydu. Onu seçtiler.

Projenin bir Amerikan yapımı olduğunu ise bağıra bağıra söylüyor bir süredir o meczup. “Bu dönem bitti” diyor “Bu insanlar artık yavaş yavaş çıkmalılar. İtibarları iade edilmeli. Türkiye’de Başkanlık dönemi başladı”…

Erdoğan da aynı şeyleri söylüyor bir süredir. O halde şu sözün altını bir daha çizmek gerek: Bu dönem bitti…

Bunun üzerinde durulmalı. Zira “meczuptur, söylediklerinin ne önemi var” demenin hata olacağını tarih bu ülkeye öğretti.

Bir dönem kapandı diyor. Yaşanan süreci “devrim”, Tayyip Erdoğan’ı da “Mustafa Kemal’den sonraki en büyük devrimci” olarak gördüğünü söylüyor. “Sadece ben değil, dünya böyle görüyor” diyor. Türkiye’ye uluslararası alanda bir “duruş” kazandırmış Erdoğan.

Özetle “devrim tamamlandı, artık makineyi çalıştırmak lazım”a getiriyor lafı. Başkanlık dönemi başlayacak, yeni Anayasa yapılacak, Kürtlerle barışılacak.
Sonra?

Hani projenin sahibi ABD’ydi ya… ABD’nin ne işine yarıyor bu “devrim sonrası” Türkiye?

Onu da söylüyor Bay Meczup: “Suriye meselesi uzadı. Kürtlerle barışmamız lazım. Kürtlerle barışalım ki Amerika, İran’a Kürtleri de sokabilsin.”

Birkaç ay önce bir gazeteciye yazdığı mektupta da, “Özal’a Amerika, ‘Türkiye’yi ya büyüt ya küçültelim’ dedi. Türkiye büyüyemedi, küçülecek. Özal’a, ‘Büyük Ortadoğu Devleti olsun’ demişlerdi olmadı. BOP dayandı kapımıza...” diyordu. O zaman da “Ergenekon mu? Bu bir oyun ve oyunda herkes üzerine düşeni yapar” diye yazmıştı.

Bu mektubu Mayıs başında gönderdi. Aradan geçen dokuz ayda bir konuda fikri değişmiş olabilir mi? “Türkiye büyüyemedi, küçülecek” diyordu şimdi “devrim” tamamlandı, artık içeridekiler bırakılsın, itibarları iade edilsin ve bölge savaşı için hazırlıklar tamamlansın…

Meczubun fikri takibini yapmak bizim işimiz değil. Ama bu iki fikrin ilk bakışta göründüğü gibi tutarsız olmadığını saptamak gerek. “Oyun bitti, devrim tamamlandı” ile “Türkiye küçülecek” arasında bir uyuşmazlık yok. Nereden bakıldığına bağlı olarak…

“Düğmeye basan adam” ABD’den bakıyor ve bunu açık açık söylüyor. Bu oyunun Türkiye’de bir rejim değişikliği için oynandığını, artık rejimin değiştiğini, Türkiye’nin bu sürecin sonunda büyüyerek ya da küçülerek ABD’nin bölge planı içerisinde önemli rol oynayacağını anlatıyor ekranlardan.

Büyüyerek ya da küçülerek…

Bunlar Bay Meczup ve meczupların iktidarı için teferruat.

“Oyun oynayanların” bölge halklarının kan gölünde boğulmasını umursadığını varsayan ise, Tuncay Güney’den daha büyük meczuptur.