TKP'lilerden CHP'lilere mektup: Oylarınızı özgürleştirin!

Türkiye Komünist Partisi CHP'lilere bir açık mektup yayınladı. CHP'den sola yönelik her seçimde tekrarlanan “oyları bölmeyin” çağrısına, TKP “oylarınızı özgürleştirin” diye yanıt veriyor. Bu mektup hakkında TKP Merkez Komite üyelerinden Aydemir Güler'in görüşlerini aldık.

Neden gerek duydu TKP böyle bir mektuba?
Kimi sorunları görmezden gelince bitmezler, engellerin adını anmayınca etrafından dolanmanız kolaylaşmaz. Türkiye'de sol seçimlerde kendini sağ ile karşı karşıya bulur. Ama yakın kuşatmayı gerçekleştiren hep CHP olmuştur. Sosyalist hareketin siyasal mücadele repertuarına seçimlerin önemli bir faktör olarak eklenmesi 1960 sonrasında gerçekleşti. O zamandan beri hemen her seçimde sosyalizme oy verilmesinin ertelenmesini isteyen bir CHP figürüyle baş başayız. Bu basıncı hemen bugün tersine çeviremeyiz ama görmezden gelemeyiz, sessizlikle geçiştiremeyiz.

Mektubun tam metnine şuradan ulaşabilirsiniz.

Bu mektup konunun asıl muhatabına sesleniyor. CHP'lilere. Çarenin aslında bu düzenin dışında aranması gerektiğini düşünenlere, eşitliğin, adaletin, bağımsızlığın tam da CHP tipi dengelerle elde edilemeyeceğini kabul eden, ama dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak atasözünü hiç akıllarından çıkartamayanlara...

Peki CHP solcu mu sizce? Faşist diyenler bile oldu, solda...
CHP'nin tek parti döneminde totaliter-faşizan eğilimlere de mekan olması başka şeydir, kendisinin faşist olması başka. İkincisi gerçeklikten kopuk bir değerlendirme olur.

CHP'nin çare sosyalizmde diye düşünenleri içinde barındırması başka şeydir, kendisinin solcu bir parti olması başka. İkincisi doğru düzgün, belli bir tutarlılıkla savunulabilir bir tez değildir.

Solun evrensel ve Türkiye'de bir tanıma sahip olması gerekir. Siyasal-ideolojik bir alan isteyenin dilediği gibi üstüne çiziktireceği bir boş kağıt olamaz. Bağımsızlıkçı olmayan bir solculuk olamaz, çünkü ancak bağımsız bir ülkenin halkı geleceği hakkında karar ehliyetine sahip olabilir. Halkçı olmayan bir solculuk olamaz. Halkın her sınıftan, yani beş benzemez unsurlarla tanımlayan ve emekçilerden, yoksullardan kaçıran bir solculuk olamaz. Emekçilerin, yoksulların kamudan, toplumdan, bunların temsilcisi olarak devletten hak talep etmesini örgütlemeyen, savunmayan bir solculuk olmaz. O halde kamu alanını kâr peşinde koşan asalaklardan koruma güdüsüne sahip olmayan bir solculuk da olmaz. Sol bağımsızlıkçı ve yurtsever, emekçi karakterli ve kamucu olmak durumundadır.

Bu tanımı değiştirmek için mücadeleye girmek mümkündür. Ama bununla uğraşanların işinin hayli zor olduğunu, sadece bizde değil her yerde görüyoruz. Gerçekten işleri zor.

CHP'ye dönersek... CHP bu kriterlerin her birinin önünde kıvranır durur. Öyle ki, herhangi bir momentte görevi verili CHP'yi savunmak olan küçücük bir görevliler topluluğu dışında CHP'yi göğsünü gererek savunan kimseye rastlayamıyoruz. Ne desek, ortalama CHP'li, şu veya bu ölçüde haklı olduğumuzu teslim eder, ama der, ne bekliyorsun ki, CHP böyledir işte...

Sosyal-demokrasi biraz bu değil mi?
Sosyal-demokrasi kurumsal varlığıyla ve devrimci olmayan koşullarda sosyalizmle kapitalizmin arasında değildir. Kapitalizmin akımlarından biridir. Sol güçlendiği ölçüde sosyal-demokrasi de farklı etkilenimler altında kalacaktır. Bir taraftan temsilcisi olduğu düzeni savunmak için sosyalizme güçleneceği bir alan bırakmamaya çalışmalı ve biraz, göstermelik veya gerçek, solculuk yapmalıdır. Öte taraftansa sola karşı düzeni daha kuvvetli savunmalıdır. Hangi eğilimin ağır basacağını baştan söyleyemeyiz. Bu o ülkenin özgünlüklerine, bizim siyasetimize, tarzımıza vs bağlıdır.

Başa dönersem, bugün CHP'nin doldurduğu alana hitap etmeyi, seslenmeyi ihmal edemeyiz. -Siz onu kast etmediniz son soruda, ama- sosyal-demokrasi “zaten bu kadardır” deyince işimiz hallolmuyor.

Ama o halde seslendiğiniz zaten CHP'den ziyade CHP'liler oluyor...
Doğru. CHP'nin “ne kadar olabileceği” konusunda biz bir akıl yürütürüz. Ama buna CHP'liler karar versin. Onların kararı önemli.
CHP'liler bugünün Türkiye'sinde en fazla sağdan gelen eleştirileri duyuyorlar. CHP genel merkezi de bu eleştirilere kendini biçimlendiriyor. Direnmek lafı fazla geliyor, eleştirildiğinde düzeltmek ihtiyacı hasıl oluyor. Şeriat tehdidi var diyenlerin darbeci ilan edildikleri bir ülkede ortaya çıkan sağcı basınç, CHP merkezini laikliğin tehlikede olmadığı saptamasına itiyor. Parlamentoda çoğunluk sağda olduğuna göre seçim sistemindeki adaletsizliklere de yapacak bir şey kalmıyor.

Şuraya bağlayacağım. Genelde CHP iki arada bir derede bir akım olabilir. Özelde bugün CHP sağ karşısında zayıf olabilir. Ama gündemde seçim var ya yüzde on barajı karşısında ana muhalefet çaresiz olabilir mi? Açık söyleyeyim, Türkiye'de iktidarın, ana muhalefetin kabul etmediği bir seçim sistemini dayatma gücü yoktur. AKP'nin böyle bir gücü yoktur. Sandık hilelerine karşı örgütlenen ve mücadele eden bir ana muhalefet seçim yolsuzluklarını kesinlikle önler. Ortada bir çaresizlik bulunmuyor. Ama CHP, sağın kuşatması ve eleştirileri altında paralize olmuş görünüyor. Bu partinin genel merkez binası dinleniyor, eski genel başkanına komplo kuruluyor, kriminaize edilmek için yöneticileri savcılığa çağırılıyor... ve bütün bunlar bu partiyi düpedüz biçimlendiriyor.

CHP'liler, TKP'ye kızmasınlar. Sağ tarafından “eleştirilen” ve biçimlendirilen bir CHP istemiyorlarsa, TKP'den gelen eleştirilere kulak kabartsınlar.

“Oylar bölünmesin” siyasi ayrımları yok sayıyor, buna tamam. Peki ama yine de bir gerçekliğe denk düşmüyor mu? Kazanamayacak bir partiye doğru söylediği için oy vermek yerine, bir dizi yanlışı olmakla birlikte asıl büyük kabusu önleyecek ve kazanma olasılığı olan bir partiye oy vermenin bir rasyonalitesi yok mu?

Her seçim döneminde bu rasyonalite yenileniyor. Kendimi bildim bileli bu böyle. Neden CHP'ye oy vermek gerektiğini dinleyip duruyoruz. Biz hiç vermedik, ben hiç vermemiş olabilirim. Ama bir zamanlar faşizm yükseliyordu, sonra darbe geliyordu, darbecileri tasfiye etmek lazımdı, ücretler ve sosyal haklar böyle korunabilirdi, şeriat geliyordu... Bu gerekçelerle, inanarak veya eli titreyerek CHP'ye oy verenlere soruyoruz: Ne oldu? Faşizm yükselmeye, darbe kadar gayrımeşru yöntemler yerleşmeye, haklar aşınmaya, dinselleşme derinlik kazanmaya devam ediyor. Ne oldu? CHP'ye verilen oylar ne işe yaradı?

Diyebilirler ki, yeterince vermedik, ondan... Bunu diyen çıkar. Türkiye'de CHP'cilik tükenmez. Ama artık başka bir modele kafa yormanın zamanı gelmiş olmalıdır. Solu güdük bir CHP ilerici bir işlev görmez. Sağa yedeklenir. Bu kanıtlanmış bir durum.

Solunun güdük kalması pahasına biraz daha güçlenen bir CHP'nin NATO'culuktan vazgeçeceğini nerden biliyoruz? Yeni anayasaya eklemlenmek yerine dinci faşist yükselişe karşı barikat örmeyi vaat eden bir CHP var da, biz mi görmüyoruz?

Dedim ya, bugüne kadarki gücüyle yapabileceklerini yapmış olsaydı, bunlar tartışılabilirdi...

Ama CHP'de solcular, hatta marksistler var...
Bunda şaşacak bir şey yok. Teorik analizde marksist, siyasal tutumda sosyal-demokrat. Çeşitli başlıklarda sosyalizme yakışan konumlanışlar, örgütsel adres sorulduğunda sosyal-demokrat. Bu durum kendi içinde çelişiktir. Bizim değil, bu arkadaşların çelişkisi. Sosyal-demokrasi her zaman bu çelişkinin mekanı olmuştur.

Bu arkadaşlarımızın solculuğun aynı zamanda gerçekçi olabileceğini görmeleri gerekiyormuş. Önerimiz çevrelerine biraz dikkatli bakmalarıdır. Bakın mücadelenin nafile bir iş olmadığı örnekler çıkıyor ülkemizde. Hekimler mücadele ediyor ve hak elde ediyor. Liseliler, az kaldı, bazı sonuçlar alacaklar. Metal işçileri greve çıkıyor ve kazanımla çıkıyor. “Boyun eğmeyene eğdirirler” diyenler CHP'ye oy verir. Boyun eğmeyenler TKP'de toplanır. Biz sadece uzak geleceğe, büyük ütopyamıza değil, yakın geleceğe de güvenle bakıyoruz.

(soL - Haber Merkezi)