Lübnan'daki saldırının ardından: Katil kim?

Lübnan'da Vissam el-Hassan'ın suikaste kurban gitmesinin ardından, Batı destekli Hariri cephesinin Suriye'yi sorumlu tutan açıklamalar yaptığı gözlendi. Suriye ve Hizbullah saldırıyı kınarken, Hassan'ın hangi siyasi hesaplar nedeniyle öldürüldüğü belirsizliğini koruyor.

Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta General Vissam el-Hassan ve 7 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından bölgedeki tansiyon yükseldi. 2005'te öldürülen Refik Hariri'nin koruma şefi olan el-Hassan, Hariri suikasti ile birlikte, geçtiğimiz aylarda gündeme gelen ve "Suriye'nin iç çatışmayı Lübnan'a taşıma planı" olduğu iddia edilen Lübnanlı eski bakanlardan Mişel Samaha olayını da soruşturuyordu.

Hassan'ın hayatını kaybetmesinin ardından, Hizbullah ve Suriye karşıtı 14 Mart Koalisyonu'ndan Suriye'yi suçlayan açıklamalar geldi. Refik Hariri'nin oğlu, Gelecek Hareketi'nin lideri Saad Hariri, saldırıdan doğrudan Suriye ve Beşar Esad yönetimini sorumlu tuttu. Hariri, saldırının sorumlusunun "gün gibi ortada" olduğunu iddia etti. Lübnan'daki Dürzi toplumunun önemli simalarından Velid Canbolat da, "Lübnan'ın derinliklerine kök salmış bir istihbarat servisi var: Suriye istihbaratı" diyerek Ağustos ayında gözaltına alınan eski bakan Mişel Samaha olayına gönderme yaptı.

Mikati istifa etmek istedi, cumhurbaşkanı engelledi
Saldırının ardından istifa edeceği dedikoduları gündeme gelen Başbakan Necib Mikati, bu talebini doğruladı. Acil bakanlar kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan, Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman ile görüşerek istifa kararını bildirdiğini, ancak Süleyman'ın kendisine istifa nedeniyle ülkenin felç olabileceğini söyleyerek bir müddet beklemesi gerektiğini telkin ettiğini söyledi.

Mikati kararının hala geçerli olduğunu ancak Süleyman kesin kararını verene kadar bekleyeceğini belirtti. Mikati, "er ya geç" kabinesinin istifa edeceğini de sözlerine ekledi.

14 Mart Koalisyonu, Mikati'nin suikastten "kişisel olarak sorumlu" olduğu iddiasıyla istifasını istiyor.

14 Mart Koalisyonu'ndan eylem
Hassan'ın ölümünün ardından Lübnan'ın birçok bölgesinde protesto gösterileri yapıldı. Beyrut'ta yapılan gösterilerde Hariri taraftarları ile Müslüman Kardeşler yanlıları yan yana geldiler.

Trablusşam'daki eylemlerde ise göstericiler yollara barikat kurup ateş yaktılar. Ordunun gösterilere müdahalesi sonucunda 1 kişinin hayatını kaybettiği iddia ediliyor.

Mikati'nin açıklamalarından sonra, muhalefet "Gazap Günü" adı altında bir protesto çağrısı yaptı. Eylem, yarın Şehitler Meydanı'nda düzenlenecek.

Hizbullah'ın tepkisi
Hizbullah tarafından yapılan açıklamada, Hassan'a yönelik suikastin Lübnan'ın istikrarını ve ulusal birliğine karşı bir saldırı olduğu belirtilirken, hükümetin saldırının faillerini bulması istendi.

Hassan, 2005'teki Hariri suikastinin ardından olayı araştırmak için kurulan Lübnan Özel Mahkemesi'nin (STL) önemli isimlerinden birisiydi. Hizbullah, STL'yi İsrail'in Lübnan'daki politik ayrışmayı derinleştirmek için kullandığı bir enstrüman olarak görüyor.

Önemli soru: Kim kazandı?
Saldırının hemen ardından, Lübnan siyasetinde adet olduğu üzere Suriye ve İsrail hakkında suçlamalar dile getirilmeye başlandı. Örneğin Hariri yanlısı Now Lebanon gazetesinin "Yeter!" başlıklı yazısında, doğrudan Beşar Esad işaret edildi ve Hizbullah'ın, "Suriye'nin kalbinden yayılan virüs" dururken İsrail ve Batı'yı suçlaması eleştirildi. Gazete, Hassan'ın Samaha vakasını ortaya çıkartan yetkili olduğunu hatırlatarak, Cuma günü yaşanan suikastin Arap-İsrail çatışmasının bir parçası olmadığını iddia etti.

Samaha vakası önemli, çünkü Lübnan muhalefeti Hassan'ın öldürülmesinin hemen ardından Samaha konusunu gündeme getirerek suçlunun Suriye yönetimi olduğunu yüksek sesle dile getirmeye başladı.

soL'da daha önce yayınlanan ve Samaha komplosunu değerlendiren bir haberde, "Suriye'nin Lübnan'ı karıştırma planı" ortaya çıkar çıkmaz Lübnan muhalefeti Suriye'yi suçlamış, hatta Maruni falanjist partisi Kataeb'in lideri Emin Cemayel Lübnan'a BM askerlerinin konuşlanması gerektiğini söylemişti.

Olay sırasında Beyrut'ta bulunan ve Russia Today'e konuşan Ortadoğu uzmanı Ali Rizk ise başka bir noktaya dikkat çekti. Rizk patlamanın hemen ardından 14 Mart Koalisyonu'nun elde kanıt olmadan Suriye'yi suçladığını söylerken, benzer bir durumun 2005'teki Refik Hariri suikastinin ardından da yaşandığının altını çizdi.

Rizk'in altını çizdiği bir başka husus da, İsrail'in olaya dahil olma ihtimali. Lübnan'da yaşanacak olası bir saldırı durumunda İsrail'in Lübnan'ı yeniden işgal etme planları yaptığı biliniyor.

Suikastin ardından bölgedeki "direniş ekseni" dışındaki bütün siyasi özneler Suriye yönetimini suçlar durumda. İçerideki silahlı gruplara karşı kayda değer başarılar elde etmeye başlayan Suriye'nin elinin eskisine göre daha güçlü olmasına rağmen bu kadar riskli bir operasyonu gözü alıp alamayacağı ise soru işareti olarak orta yerde duruyor.

(soL - Dış Haberler)