Lübnan'daki 'Suriye komplosu' ne anlama geliyor?

Lübnan istihbaratı, iki gün önce iki Suriyeli üst düzey askerle birlikte eski Enformasyon Bakanı Mişel Samaha'yı, "Lübnan'da mezhep savaşı çıkartmak için komplo kurmak" ile suçladı. Suriye ve Lübnan'da yaşananlar göz önüne alındığında, olayın "tam zamanında" olması dikkat çekiyor.

Lübnanlı yetkililer, iki gün önce yaptıkları bir açıklamada, Lübnan'ı istikrarsızlaştırmaya yönelik, arkasında Suriye'nin olduğu bir komployu açığa çıkardıklarını duyurdular. Komplonun başındaki isimler ise, Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu şefi General Ali Memlük, Albay Ali Adnan ve bu iki ismin Suriye'deki "işbirlikçisi" olarak sunulan Lübnan'ın eski Enformasyon Bakanı Mişel Samaha.

Soruşturmayı yürüten askeri savcı, bu üçlüyü Lübnan içinde "silahlı bir çete" kurarak, Suriyeliler tarafından yapılan bombaları önceden belirlenmiş hedeflere yerleştirerek patlatmak suretiyle ülkede bir "mezhep kavgası" çıkartmayı planlamakla suçladı. İddiaya göre, bu silahlı çete Lübnan'daki politik ve dini liderlere suikastler düzenleyecekti. Lübnanlı yetkililer, "çok sayıda patlayıcının ve yüklü miktarda paranın" da ele geçirildiğini duyurdular.

Samaha itiraf etmiş

Reuters'in duyurduğu bu haberde, "Şam yönetimi ile bağları olan Lübnanlı bir politikacının" olayı doğruladığı ve Samaha'nın sorgusu sırasında komployu itiraf ettiği iddia edildi.

Haberde, Hizbullah'ın içinde olduğu 8 Mart Hareketi'ne mensup bu siyasetçinin, "Bu bizim, yani Suriye rejimini destekleyenler için büyük bir darbe" dediği iddia edildi.

Ya Libnan'ın aktardığına göre, Samaha sorgu sırasında Suriye'den Lübnan'ın kuzeyindeki Akkar bölgesine, Suriye'nin bilgisi dahilinde patlayıcı getirdiğini itiraf etti. Aynı haberde, Samaha'nın bulaştığı iddia edilen komplonun, Lübnanlı bir ajan tarafından çekilmiş video görüntülerinin de bulunduğu iddia edildi.

Hizbullah'ın tepkisi
Samaha'nın gözaltına alınmasının ardından Hizbullah'ın ilk tepkisi milletvekili Muhammed Raad'dan geldi. Gözaltını eleştiren Raad, yargıçları "şüpheli güvenlik servisleri ile işbirliği yapmakla" suçladı. Raad, yaşananlara sessiz kalmayacaklarını da söyledi.

Hizbullah'ın Adalet Bakanı Şekip Kortbavi ise, Samaha'nın gözaltına alınmasının kabul edilemez olduğunu söylerken, askeri değil, normal mahkemelerde gerçekleşecek bir soruşturma için talimat vereceğini belirtti.

Bir başka Hizbullah Milletvekili Velid Succariye ise, Samaha'ya dönük operasyonun, kendisinin Suriyeli yetkililerle ve Beşar Esad'la olan bağları nedeniyle, Suriye yönetimine karşı yapıldığını iddia etti. Succariye, Suriye rejimini zayıflatmak için böyle komplo iddialarının ortaya atılabileceğini de ekledi.

Hizbullah, bütün bunlara rağmen "soruşturma sonucunu bekleyeceklerini" ifade etti.

"Komplo" kimin işine yaradı?
Lübnan'daki Maruni falanjistlerin partisi Kataeb lideri Emin Cemayel, dün yaptığı açıklamada Lübnan'ın Suriye ile olan bağlarını gözden geçirmesi gerektiğini ve karşılıklı güvenlik anlaşmasını feshetmesi gerektiğini söyledi. Cemayel, Arap, Avrupalı ve diğer ülkelerin büyükelçilerine "komplo" ile ilgili bilgi verilmesi gerektiğini söylerken, Birleşmiş Milletler'e de çağrı yaparak, Lübnan-Suriye sınırına BM askerlerinin konuşlanmasını istedi.

Cemayel, olayın yalnızca Samaha ve Memlük'ten ibaret olmadığını, Lübnan coğrafyasında ve siyasi partilerinin içine "sızmış" başka "hücrelerin" de bulunduğunu iddia etti.

14 Mart İttifakı'nın milletvekili Boutros Harb da, Suriye Büyükelçisi'nin sınırdışı edilmesi gerektiğini savundu.

İç savaşı kim istiyor?
Samaha ve Suriyeli askerler hakkındaki komplo iddialarının kendisinin bir "komplo teorisi" olup olmadığı henüz net değil. Ancak Lübnan'daki politik, etnik ve mezhepsel dengelerin pamuk ipliğine bağlı olduğu biliniyor. Suriye'deki dış destekli muhalefetin Lübnan'ın kuzeyine de sıçraması ve Selefilerin sokağa çıkması karşısında, ülkedeki en büyük silahlı güç olan Hizbullah'ın kontrollü davrandığı görülüyor. Samaha vakasında da, Hizbullah'ın temkinli davranarak sokağa çıkmaması, Samaha'nın gerçekten adı geçen komploya katılmış olmasıyla değil, gerginliği patlama noktasına taşımamak için Samaha'nın "kurban verilmesi" ile de açıklanabilir. Çünkü İsrail, Suriye'de işlerin "kontrolden çıkması" durumunda Hizbullah'a saldıracağını açıkça ilan etmiş durumda. Mişel Samaha, 2007 yılında ABD tarafından "Lübnan'ı istikrarsızlaştırmak için çalışan" figürlerden birisi olarak listelenmişti.

Geçtiğimiz Mayıs ayında, başkent Beyrut ve ülkenin kuzeyindeki Trablusşam'da Gelecek Hareketi taraftarları ile Suriye rejimi yanlısı Arap Hareketi ve Hizbullah üyeleri arasında yaşanan çatışmalar gündeme gelmişti. Toplam 9 kişinin öldüğü ve 80 kişinin yaralandığı çatışmaların sonrasında, Hizbullah'ın siyasi düzlemde Müslüman Kardeşler ve Gelecek Hareketi'nce, sokakta ise Selefiler ve Suriye muhalefeti tarafından etkisizleştirilmeye çalışıldığı yorumları yapılmıştı.

Daha önce soL'da yer alan bir haberde, Gelecek Hareketi lideri ABD destekli Saad Hariri'nin Hizbullah'a karşı bir denge unsuru olarak Müslüman Kardeşler'le işbirliğine gittiğine yer verilmiş ve iki grup arasında yapılan anlaşmada Suudi Arabistan ve Katar'ın büyük payı olduğu belirtilmişti. Gelinen noktada, özellikle Trablusşam'da Suriyeli muhaliflerin serbestçe dolaştıkları, kafelerde buluşup siyasi ve operasyonel tartışmalar yaptıkları, silahlı eylemler sonrası dinlenmek için belirli üsler oluşturdukları ve Suriye'ye yönelik silah sevkiyatını organize ettikleri belirtiliyor.

Katar ve Suudi Arabistan da işin içinde
Lübnan'daki Hizbullah karşıtı ittifakta Katar ve Suudi Arabistan yönetimlerinin payı olduğu da biliniyor. Müslüman Kardeşler’in Lübnan’daki kolu El Cemaa el İslamiye ile Hariri’nin Gelecek Hareketi arasında bir süre önce, İşbirliği Memorandumu başlığını taşıyan bir anlaşma imzalandığı ve anlaşmanın bir “memorandum” olmanın ötesinde, iki örgütün neredeyse birleşmesini hedeflediği açığa çıkmıştı.

(soL - Dış Haberler)