François Hollande ve Sosyalist Partisi’nin Fransa’da yaşayan göçmenlere yerel seçimlerde oy hakkı verileceği sözü bir kez daha rafa mı kaldırılıyor? Bu topraklarda bulunma süresi, sosyal ödenti, düzenli vergi gibi asgari koşulları yerine getirmek kaydıyla yabancıların en azından yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına kavuşması Fransız Sol ve demokrat kamuoyunun ısrarlı talebiyle 31 yıl önce ilk kez Sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın “110 Öneri” başlıklı seçim programına girmişti.
Aslında “Yabancıların Seçim Hakkı” Fransa’da 24 Nisan 1793 tarihli Fransız Devrimi Anayasası’ndan beri varolan bu madde, hayata geçiril(e)memiş bu hak şöyle der: “Fransa’da doğmuş ve yirmi bir yaşını doldurmuş her insan (*), bir yıldır Fransa’da oturup çalışan veya bir mülk edinmiş veya bir Fransız kadınla evlenmiş veya bir evlat edinmiş veya bir yaşlıya bakan yirmibir yaşında Yasama İdaresi’nin onayını alarak ‘İnsanlığa’ hak kazanmış her yabancı Fransız Yurttaşlık Haklarından yararlanabilir.”
Bu madde 1799’dan itibaren ilkesel olarak yok sayılır. Hatta 21 yaşın üstündeki erkeklerin seçim hakkınının anayasayla sağlama bağlanması için 1848 Devrimi ve 2. Cumhuriyeti beklemek gerekecektir. Kadınların seçim hakkıysa neredeyse bir yüzyıl sonra, 1944’te gelecektir. Deniz Ötesi Fransa, daha doğrusu sömürgelerdeki yerlilerin seçme-seçilme gibi en basit sivil hakları 1946’da tanınırken, seçim yaşının 18’e inmesi de ancak 1974’de gerçekleşecektir.
2012’den önce AB dışı göçmenlerin Yurttaşlık haklarını genişletmek amacıyla geçici birtakım önlem ve/veya yerel çözümler de denendi. Bunların ilkini Lille yakınlarındaki 22 bin nüfuslu Mons-en-Baroeul kenti Sosyalist belediyesi 1985 yerel seçimlerinde başardı. Yasal biçimde varlıkları kabul edilmese de göçmenler Belediye Meclisi üyeliğine aday olup, seçildiler. 2001 yılında Paris Belediyesi AB dışı göçmenlerden oluşan bir tür Danışma Kurulu seçilmesini sağladı.
1992’de imzalanan Maastricht (AB) Anlaşması’nın getirdiği Avrupa Vatandaşlığı kavramı sayesinde 1994 Avrupa Parlamentosu seçimlerinden AB üyesi ülke vatandaşları Fransa’da yerel ve Avrupa seçimlerinde oy kullanma hakkına kavuştular. AB kökenli yabancıların yerel seçimlerde ilk aday olup oy kullanması ise ancak 2001’de oldu. Fakat yabancılar Belediye Başkanı veya yardımcısı olamıyorlardı. Fransız Devrimi’nin torunları Sosyal Yurttaşlık’tan vazgeçtik, Avrupa Vatandaşlığı uygulamasında bile epeyce zorlandılar ve de zorlanmaya devam ediyorlar.
Göçmenlere yurttaşlık hakkı demokrasi gereğidir
Sivil toplum aktivistleri, demokrat ve ilericiler, ister Komünist, ister Sosyalist, ister Yeşillerden olsun toplumda devrimci ve köklü değişiklik isteyen Fransızlar işin peşini bırakmamakta kararlıydılar. İki dönem cumhurbaşkanlığını kazanan François Mitterrand (Fotoğrafta görülüyor/ 1981-1995) “110 Önerisi”nin 80’incisi, yabancılara oy hakkını yasallaştıramamayı Parlamento’da Anayasayı değiştirecek beşte üçlük çoğunluğa sahip olmamakla açıklamıştı. Gerçekten de Senato (üyelerinin dolaylı seçildiği, yetkileri sınırlı olsa da bir cins üstmeclis) 1795’te kurulduğundan bu yana, sol hiçbir zaman çoğunluğu ele geçirememişti. (Bu durum tarihte ilk defa 2011’de değişti. Şu anda sol hem Senato, hem Meclis’te üstün, ama yine de beşte üçlük çoğunluğa sahip değil.)
Fransa’da Parlamento demek anayasal değişiklikler veya olağanüstü durumlar gereği Meclis ve Senato’nun birlikte toplanması demektir. Yabancıların oy hakkının kabulü ya halkoylaması, ya da Parlamento’da oylama gerektiriyor. Başbakan Jean-Marc Ayrault fazla değil Eylül ortasında yaptığı bir konuşmada yabancıların oy hakkının bir Yurttaşlık ve Demokrasi gereği olduğunu yinelemiş, yerel seçimlerde oy kullanılmasını sağlayacak yasa tasarısının 2013 yılında meclise getirileceğini söylemişti. Böylelikle geri adım atma söylentileri de son ermişti. AB dışı göçmenler de yazımızın başında değindiğimiz bazı koşulları yerine getirmek kaydıyla 2014 Yerel seçimlerinde oy kullanabileceklerdi. Bu sayede sosyalist başkan Hollande “60 Söz”ünün 50’ncisi de tutmuş olacaktı.
Hükümetten kuşku belirtileri
Halbuki son günlerde havalar yeniden değişmeğe başladı. Ana muhalefet partisi UMP Eylül başında yasa tasarısına karşı açtığı bir imza kampanyasında şimdilik 300 binin üstünde imza topladı. Sosyalistler Parlamento’da beşte üçlük çoğunluğu yakalayabilmek için temasta olduğu merkez-merkez sağ eğilimli milletvekili ve senatörlerden aradığı destek, hatta ilgiyi bulamamışa benzer. Son senelerde, hatta son aylara kadar göçmenlerin yerel seçimlerde oy kullanmasına çoğunluğun sıcak bakan Fransa’dan birdenbire yüzde 62’yi bulan aleyhte kamuoyu araştırmaları yükselmeğe başladı. Sağ muhalefet giderek artan keskinlikte bir söylemle hükümeti beceriksizlik, cumhuriyetçi değerlere kastetmek suçlamasına girişti.
Salı günü Public/Senat televizyonunda bir soru-cevap programına katılan Fas kökenli milletvekili, Kadın Hakları Bakanı ve hükümet sözcüsü Najat Vallaud-Belkacem yasa tasarısını 2014’ten önce geçme olasılığına ilişkin duyduğu “kuşkuları” dile getirdi. Çarşamba sabahı France Inter radyosunun konuğu olan Başbakan Jean-Marc Ayrault da bir ay öncesinin aksine Vallaud-Belkacem’in kuşkularını yalanlamak bir yana kuşkuları teyit edici şu sözleri kullandı: “950 üyeli Parlamento’da 504 sol milletvekili ve senatör mevcut. Anayasanın 3. maddesinin değişebilmesi için gerekli olan beşte üçlük çoğunluk için 51 oy eksik. Sol kesimin ötesinde müttefikler bulmak zorundayız.” Sosyalist Partisi eski iki numarası ve Senato Sosyalist Grup Başkanı François Rebsamen ise “Cumhurbaşkanın 60 vaadinin 60’nın da 2012 içinde gerçekleşmesi gibi zorunluluk yok. Verilen sözler tutulacaktır. Bazı yasa ve metinleri geçirebilmek için uygun zamanlamayı seçmek yasak değildir”, diyerek sosyalistlerin tutmak niyetinde olduğu yolu göstermiş oldu.
Tarihi fırsat kaçırılamaz
Daha sol iktidara gelmezden önce geçtiğimiz yıl Sol’un Senato’daki zaferinin ardından solun soL’unun girişimiyle hazırlanan yasa tasarısı meclis veya cumhurbaşkanı değişimini beklemeden oylamaya sunulmuştu. 8 Aralık 2011’de Senato’da yapılan oylama sonucunda tasarı 166’ya karşı 173 oyla kabul edilmişti. Şimdilik bulunan 1 naldı. İş 3 nalla 1 ata kalmıştı. O tarihlerde henüz sağ mecliste çoğunlukta, Nicolas Sarkozy de cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyordu. Fakat tasarının sözcüsü ve savunucusu 1950 İstanbul doğumlu, Türk-İsrailli-Fransız olmak üzere üçlü vatandaş, Yeşiller senatörü, araştırmacı, Avrupa ve İslam Dünyasında Yahudilik uzmanı, Tarih ve Siyasal Bilgiler profesörü Esther Benbassa’nın (aşağıdaki fotoğrafta) dediği gibi, “Bu bir tarihi fırsattır. 30 yıldır bekleyen bu fırsat kaçırılamaz. Karar Fransa’yı onurlandırır. Bizim görevimiz böyle bir tasarının önemini Fransız kamuoyuna sergilemektir.”
Aradan geçen zamanda profesör senatör Benbassa’nın söyledikleri daha da büyük bir önem kazandı. Zira sol iktidarda ve 75 sol milletvekili yasanın tanınması ve yasallaşması için seferberliğe girişti. Fransız toplumunda cemaatleşme, içine kapanma eğilimleri herzamankinden ileri. Uyumu, Fransa’ya olan bağlılığı, sorumluluk duygusunu besleyecek önlemlere her dönemden öteye ihtiyaç var. Hollande-Ayrault çeşitli seçim veya kriz kaygılarıyla yaklaşık 250 yıldır bekleyen bu hakkı bir süre daha erteleyebilirler. Gerekirse referandum veya anayasal değişiklik, aksi takirde özel yasalarla 2,5 milyon insanın sivil yurttaşlık haklarının önünü açmak zorundadırlar. Fransız kamuoyu fikrini değiştirmiş, yalpalamış olabilir. İktidar dünyaya, yarınlara uzun vadeli bakmalıdır.
Ünlü Göç Tarihleri uzmanı, Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi CNRS Bölüm Başkanı, Siyasal Bilgiler Enstitüsü ve Paris Sorbonne 1 Üniversitesi profesörlerinden Patrick Weil’e göre bu hak herşeyden önce bir gecikmenin, bir açığın kapatılmasıdır. Weil 6 Mayıs 2012’de Cezayir gazetesi El Watan’da yayınlanan söyleşisinde görüşlerini şu sözlerle açıklıyor: “Bugün Fransa’da Fransız olmamış 3 milyonun üstünde AB dışı yabancı bulunuyor. Fransız olmamak en doğal haklarıdır. Gerçekte bu yabancıların Fransa ile ilişkileri Fransa’daki AB’lilerden daha fazla ve derindir. Bu göçmenlerin 2 milyondan fazlası 20 ile 40 yıl arası bir süredir burada yaşamaktadırlar. Fransızca konuşup vergi ödemektedirler. Fransa’da oturan AB dışı yabancılara yerel seçimlerde oy kullanma hakkının tanınması en basit ‘adalet’ ve ‘eşitlik’ gereğidir...”
(40 yıldır Fransa’da yaşayan bir Afrikalı doğal hakkını istiyor. Şayet Fransa iddia ettiği gibi demokratik ve cumhuriyetçi bir ülkeyse göçmenlere en azından yerel yönetimleri seçme ve hatta belli koşullarda seçilme hakkını tanımak zorundadır. Bu talebin doğru cevabı “OUI/ EVET” olmalıdır.)
……..
(*) Fransızcanın hoş cilvesiyle metinde kullanılan “homme” kelimesi hem insan hem de adam/erkek anlamına gelmektedir.
...............................................
Paris – 27 Ekim 2012 / [email protected]