Sağa keskin viraj! -2-

Geçen haftaki katkımızda Fransa’daki sosyalist iktidarın ekonomik planda ciddi bir sosyal demokrat, hatta tek tek bazı kalemlere bakılırsa sağ reformist diyebileceğimiz adımlar atmağa hazırlandığını özetlemeğe çalışmıştık. Sermayedar olmasa da “Sol patron” namıyla ünlenen, parlak bir kamu kuruluşları işletmecisi, üst düzey yönetici Louis Gallois’nın imzaladığı “Fransız Endüstrisinin Rekabet Gücü İçin Pakt” başlıklı rapor Fransa’nın siyasi ve de sosyo-ekonomik gündemine bomba gibi düştü. Rapordan 2 gün sonra başbakan Jean-Marc Ayrault geniş oranda bu önerilerden esinlenerek hazırlanmış yeni bir tasarıyı (hani yani deyim yerindeyse ıslıklar arasında) kamuoyuna sundu: “Büyüme, Rekabet Gücü ve İstihdam İçin Ulusal Pakt (BRİUP)”. İşveren çevreleri ve sağ siyasi kesimin sevincini geçen hafta özetlemiştik. Bu kez rapor ve pakt tasarısına biraz daha yakından bakmağa, en geniş sol yelpazeden gelen eleştiri ve tepkileri yansıtmağa çalışacağız. (Fotoğraf: Ayrault-Gallois)


Ayrault ve Gallois

Gallois Raporu
Son yıllarda rekabet gücünden epeyce kaybettiği ileri sürülen Fransız sanayinin, 2008’den beri esen küresel krizin de etkisiyle şimdilerde vahamet sınırlarında dolaştığı iddiaları arşı âlemi sarmıştı. Başta Moody’s, Fitch ve Standard & Poor’s gibi kapitalizm değnekçileri olmak üzere ‘bilumum büyücüler’ (örneğin The Economist) Yunanistan, İspanya ve İtalya’dan (Portekiz, İrlanda, İzlanda pek kâle alınmıyor) sonra Fransa’nın topun ucuna yerleştiğini yayıyorlardı. 2000-2012 arası dizginleri tümüyle ellerinde tutan (ekonomide) neoliberal ve (siyasette) muhafazakâr iktidarlar süresinde Fransız sanayi sektörü çalışanlarının sayısı 4 milyondan 3,28 milyona inmişti. 2003-2011 arasındaki dış ticaret açığı da 0,23 milyar avrodan 68,4 milyar avroya terfi etmişti (!). Fransa’nın aynı sürede dünya ekonomisindeki payı da yüzde 5,1’den yüzde 3,3 düşmüştü.

Louis Gallois 74 sayfalı ve 22 maddeli öneriler paketinde işte bu tıkanmayı mevcut sistem/düzenin mantığıyla nasıl açarız veya düzeni bozmadan sistemi nasıl devam ettiririz güdüsüyle –bazı ilginç istisnalar içerse de- epeyce bildik bir çalışma yapmıştı. Ortaya çıkan sentez sonuç Hollande-Ayrault ikilisini iktidara getiren Fransız sol seçmenlerin istem ve mantığıyla bağdaşmaktan da öteye özellikle Cumhurbaşkanı’nın bazı seçim vaatleriyle taban tabana zıttı.

Fransa’nın gerek AB içi, gerek dünya ölçeğinde yeni endüstriyel hamleler yapabilmesi için ülkede “Rekabetçilik Şoku” yaratmayı amaçlayan Gallois Raporu’nun 22 maddesinin sağa keskin “viraj” önerilerini iki ana grupta toplamayı deneyelim: 1) İşgücü Maliyeti, 2) İstihdam ve Çalışma Hakkı.

İşgücü maliyeti: Raporda öncelikle işverenlerin sınıfsal ve evrensel refleksi diyebileceğimiz emeğin ucuzlatılması talebi doğrultusunda (*) bir yıl, en fazla iki yıla yayılabilecek 30 milyar avroluk bir kesinti kolaylığı, sosyal ödenti hafifletilmesi öneriliyor. İşverenler bu yekûnun 20 milyarını aile ve hastalık yardımları ödentilerinden affedilerek (!) doğrudan sağlarken, 10 milyarını da normalde çalışanların payları olarak ödenen kesintilerden muaf tutularak dolaylı yoldan kazanıyor. Bu noktada çalışanların da kazançlı çıktığı varsayılıyor. Hatta indirimden ayda asgari ücret (1425 brüt/1118 net avro) ve 3,5 mislini (4990 brüt) kazananlara kadar ücretlilerin yararlanması öngörülüyor.

İşin püf noktası devletin bütçesinden çıkacak bu 30 milyarın nasıl, hangi kaynaktan sağlanacağı sorusunun cevabında düğümleniyor. Sosyalist Partisi’nin sol kanadı dâhil tüm solu ayağa kaldıran haksızlık da burada yatıyor. İktidar ön cebe koyuyormuş gibi gösterdiğini arka cepten -tam bir usta yankesici edasıyla- önceden cepte olanlar dâhil, birlikte yürütmek istiyor. 30 milyarın 20-22 milyarının CSG (Contribution Sociale Généralisée) denilen, maaşlardan yüzde 7,5 oranında kesilen farklı bir kategorideki (Sosyal Güvenlik sistemindeki açığı kapatmak için amacıyla 1990’da geçici kaydıyla konulmuş bir kesinti. 22 yıldır sürüyor. UH) sosyal kesintilerin 2 puan (yüzde 9,5) arttırılmasıyla karşılanması hedefleniyor. 5-6 milyar avronun da KDV’de kotarılacak oynamalardan kazanılması söz konusu. Nasıl mı? Bugün belli başlı temel gıda ürünlerinde KDV yüzde 5,5’tir. Gallois bu ürünlerdeki yüzdeyi 5’e düşürmeyi öneriyor. Biz bu jesti göz boyama nitelemesek de, o kendini ele vermeden edemiyor. Zira başka tüketim ürünlerine getirilecek ciddi KDV artışlarıyla halka yarayan ara kapandığı gibi hedeflenen rakamların rahatlıkla üstüne çıkılabileceği düşünüyor. Son 2-3 milyarlık dilim de çevre kirletici ürünlere karşı getirilecek harç, borsa işlemlerine (ünlü Tobin Yasası’nın emile emile elde sapı kalan elma şekeri tasarısı), gayrimenkul satışlarına, çeşitli muafiyet haklarına konacak sembolik vergilerle kapatılacak.

İstihdam ve Çalışma Hakkı: Yine çağdaş kapitalizmin, sermaye çevrelerinin Fransa’da kırmakta zorlandığı bir başka özellik iş akitleri ve çalışanların istihdam haklarını titizlikle koruyan Çalışma Yasaları’dır. Sermaye azgın bir enerjiyle yeni “esneklik”ler, örneğin işverenin tek yanlı iş akdini belirleme gücünü arttırma peşinde koşmaktadır. Gallois Raporu işverenlere bu konuda bir dizi “rahatlık ve kolaylık” hakkı tanırken, vicdanını dingin tutabilmek için de patronlara her türlü geçici kontratların azaltılması kaydını şart koşuyordu. Öte yandan Kısmî İşsizlik konumundakilere birtakım koruyucu hakların arttırılması öngörülüyordu.

Eğitim-araştırma-yaratıcılık, sosyal diyalog, enerji, küçük-orta boyutlu işletmelerin desteklenmesi ve Avrupa gibi konularda da daha önceki iktidarların getirdiklerinden özünde farklı bir açılım veya reform (!) göze çarpmıyordu. Gallois’nın raporunda solun olumlu hanesine eklenebilecek iki ilginç noktaysa şunlar: Çalışan sayısı 5 binden fazla olan işletmelerin Yönetim Kurulları’na katılacak İşçi ve/veya Çalışan Temsilcisi sayısını birden dörde çıkartmak. Daha önce yalnızca Yönetim Kurulu Başkanı veya Genel Müdürlerin başkanlığını üstlenebildiği İşyeri Komiteleri Başkanlığı görevine bir ücretli temsilcisinin de seçilebilme olanağının yaratılması. (Bu noktalar uzun vadede önemli mevziler kazandırabilir. UH)

Ayrault Paktı
Louis Gallois’nın “Fransız Endüstrisinin Rekabet Gücü İçin Pakt” başlıklı raporundan iki gün sonra başbakan Jean-Marc Ayrault geniş oranda bu önerilerden esinlenerek hazırlanmış 35 maddelik yeni bir tasarıyı kamuoyuna sunuyordu: “Büyüme, Rekabet Gücü ve İstihdam İçin Ulusal Pakt (BRİUP)”. Pakt ile rapor arasında geçen sürenin kısalığı ortada en azından biçimsel bir danışıklık (dövüş) olduğunun çıplak kanıtıydı. Daha her iki belge de yayınlanmazdan iki hafta kadar önce Gallois’nın raporundan alıntılar kamuya yansımış ve tartışmalar bile başlamıştı. Tarafların tepkileri tam bilinemiyordu. Sol kesimin ağır topları beklemedeydi. Raporun kamuya açıklanışının ardından geçen 24 saatlik sürede sert bir sol tepki dalgası geldi. Ayrault hükümeti anlaşılan bu arada bazı ayrıntılara çekidüzen verme gereğini duydu. 6 Kasım’da düzenlenen ‘yüksek düzey’ bir seminerde kamuoyunda “Ayrault Paktı” da diye anılan rapora –olabildiğince- ince ayar yapıldı. BRİUP özünde Gallois’nın önerilerinden pek de uzaklaşmadı.

20 Milyar Vergi Kredisi (Hediyesi)
Ayrault özellikle işgücü maliyetlerini içeren ilk grup önerilere farklı bir içerik ve çerçeve çizmeye gayret ediyordu. Başbakan sosyal kesintilere doğrudan müdahale yerine işverenler lehine üç yıla yayılmış 20 milyar avroluk bir “Vergi Kredisi” öngörüyordu. Hatırlatmak gerekirse, en büyük 98 Fransız şirketinin temsilcisi 28 Ekim’de yayınlanan ortak bir bildiriyle (*) iktidara ültimatom vermiş, işgücü maliyetlerinde 60 milyar avroluk hafifletme, indirim istemişlerdi. Ayrault her ne kadar 60 milyar talebine 20 milyarlık bir arzla cevap verse de sonuçta bu rakamın kimin cebinden çıkacağı sorusunda adres değişmiyordu: EMEKÇİLER.

Ayrault, Gallois’nın 2013’ten itibaren önerdiği sosyal kesintilerdeki geçici indirimler yerine ilk yıl işverenlerin ödemelerine devam etmelerini kararlaştırıyordu. Hükümet 2014 ve 2015 yıllarında 2013 Vergi Yılı bildirimlerine göre işyerlerine 20 milyar avroluk vergi iadesinde bulunacak. İlk 10 milyarlık dilim sadece küçük ve orta boyutlu işletmeler için 2013’ten itibaren kullanılabilecek. KOBİ’ler belli koşullarda 2013 sonunu beklemeden peşinen bu iadeyi talep etme hakkına sahipler. İkinci 10 milyarlık dilim ise yarı yarıya 2014 ve 2015 yıllarında dağıtılacak. Ancak hükümet Noel Baba olmadığını belirtip, işyerlerinden bu vergi kredilerinin nasıl kullanılacağı ve kullanıldığı konusunda mutlak bir saydamlık bekliyor. Hükümet esas itibariyle yatırım ve araştırmayı teşvik amaçlı vergi kredilerinin kullanımının sendika ve çalışanların temsilcilerinden oluşan İşyeri Komiteleri tarafından denetlenmesini zorunlu kılıyor. Ayrıca BRİU Paktı Komiteleri adı altında oluşturulacak yapılar işyerlerindeki sendika ve işveren temsilcilerinin de katılımıyla gelişmeleri kamu kurumlarının izlemesini sağlayacak.

Bu vergi hediyelerinin finansmanıysa Gallois önerilerinin en fazla tepki gören bir boyutu dışlanarak sağlanacak. CSG isimli ek Sosyal Güvenlik kesintisinin 2 puan yükseltilmesi önerisi Gallois’nın şok paketinden elenirken, kişiliğin KDV önerileri aynen kabul görüyordu. Temel gıda ürünleri ve enerji fiyatlarına uygulanan yüzde 5,5’lik KDV yüzde 5’e çekilecek. Buna göre 20 milyar avroluk vergi hediyesinin yarısı kamu harcamaları azaltılmasından, gerisi de iki önemli KDV kaleminin arttırılmasıyla karşılanacak. Lokanta ve inşaat sektöründe yüzde 7 olan KDV yüzde 10’a yükselirken, en geniş kesimi kaplayan yüzde 19,6’lık KDV yüzde 20’yi bulacak.

Hükümet işyerlerine şırınga edeceği mali olanaklarla 300 bin yeni istihdam alanının açılmasını hedefliyor. Ayrıca zor durumdaki KOBİ’ler için 500 milyonluk yeni bir fon oluşturuluyor. Ayrault Paktı’nın bir başka önemli önlemi de Fransa’nın ünlü bürokratik formalitelerinin basitleştirilmesiyle işyerlerinin idari ve mali işlemlerini kolaylaştırmak. Ve son kayda değer reform aracılığıyla önümüzdeki yıllarda, Fransız ekonomisinin ihtiyaçları doğrultusunda 500 bin çırak yetiştirmek amaçlanıyor.

Madalyonun öteki yüzünden bakanlar
Fransız solu, hükümet içindeki bazı bakanlar, Sosyalist Partisi’nin çoğunluğu, iktidar ortağı Yeşiller ve kuşkusuz başta iktidarı dışarıdan destekleyen Solun soLu Komünistler ve Sol Parti ve müttefiklerinin oluşturduğu Sol Cephe ve hatta aşırı solun oluşturduğu çok geniş bir kesim François Hollande ve Jean-Marc Ayrault yönetiminin sağ virajından çok rahatsız. Her yıl şirketlerin banka borçları veya hissedarlara dağıtılan kâr payları, temettülerin toplam 309 milyar avroyu geçtiği bir düzende, “Sosyalist” sıfatlı bir iktidarın sermaye çevrelerinin yeterince üstüne gitmemesi krizin, daha önceki kemer sıkma politikalarının en fazla mağdur ettiği işsizler, dargelirliler, toplumun en alt kesimlerinde yer alanlara yeterince öncelik tanınmaması Hollande-Ayrault ikilisini iktidar eden hareketler ve seçmenlerde yılgınlık, düşkırıklığı yaşatmakta. Hollande kamuoyu yoklamalarında güvensizlik rekorları kırmakta…

Aslında yukarda sıraladığımız iktidar çoğunluğu içi veya dışı sol bir çoğunluk bu hükümeti düşürmek gücüne sahip. Tek alternatifi “Sarkoseverler” tayfasının dönüşü anlamına gelen böyle bir tavır şu anda, hükümetin kısa vadedeki geleceğini tehdit etmiyor. Ancak Hollande ve arkadaşlarının iktidar zeminleri dışarıdan gözüktüğünden çok daha kaygan. Bugün küresel planda sosyalist veya sol radikal bir dayanak noktası, mihenk taşı yok. Durum solun 30 yıl önceki deneyimden çok farklı.

1981’de büyük umutlarla iktidarı alan Solun Birliği (Sosyalist+Komünist + Radikal Sol partiler) ve Ortak Program’ın, iktidara damgasını vuran sosyalist çoğunluğu sağa ilk keskin virajı iki yıl sonra almıştı. Hollande-Ayrault yönetimindeki Sosyalist-Yeşil ittifakının nefesi birinci 6 ayda tekledi. Bu arada ilki siyasi, diğeri sendikal iki eylemle iktidarı uyaran Fransız Derin Solu ve emekçiler, geçtiğimiz hafta Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun çağrısıyla düzenlenen kemer sıkma politikalarına karşı Avrupa Eylem Günü’nde Avrupalı yoldaşlarıyla dayanışma adına sokaklardaydı.


İtalya’da protesto

Yunanistan, İspanya, İtalya gibi krizin ağır derecede yaktığı ülkelerde sokaklara dökülenlerin sayısıyla, krizin henüz o denli yakamadığı Fransız işçi sınıfı ve çalışanların protestocu ve dayanışmacı yürüyüşçülerin sayısını karşılaştırmakta yarar var. Bu gözlemler belki başka derslerin de çıkartılmasını kolaylaştırabilir. Meraklıları da araştırabilir. Bu üç ülkedeki toplam grevci ve protestocu sayısıyla Fransa’daki dayanışma eylemcilerinin sayısı neredeyse aynıydı. Yaklaşık 120 bin. Fransız solu son sözünü söylemekten bir hayli uzak, aktif beklemede…


Fransa'da emekçiler ve gençler gerçek sosyalist bir toplum, daha eşit ve sosyal bir dünya için dayanışma yürüyüşünde

(*) http://haber.sol.org.tr/yazarlar/ugur-hukum/saga-keskin-viraj-1-62210
………………………
Paris – 17 Kasım 2012 / [email protected]