“Fransız Komünist Partisi Ulusal Sekreteri Mösyö Pierre Laurent ve de tüm FKP Ulusal Konseyi üyeleri sizi 30 Aralık 1920’de Tours’da doğan Fransız Komünist Partisi’nin cenazesinin cenazesini kaldırmaya davet eder. Cenaze töreni 10 Kasım 2012, saat 11’de Colonel-Fabien Meydanı’nda (Espace Oscar Niemeyer - 2, Colonel Fabien Meydanı no: 2 – Paris 19. Bölge) yapılacaktır. Törene katılacak herkese içtenlikle teşekkür ederiz. Çiçek ve çelenk getirilmemesi - rica olunur!”
Yanda özgün metnin fotoğrafını görüp Türkçe uyarlamasını okuyabileceğiniz davetiye mektubu Eylül sonu tüm Fransız ve Fransa’daki yabancı basın temsilcilerine postalandı. Amaç her fırsatta Fransız Komünist Partisi’nin (FKP) eridiğini, bittiğini, öldüğünü ilan eden, ferman eyleyen bir kısım basın ve kamuoyu kanaat önderlerine önümüzdeki 7-10 Şubat 2013 tarihleri arasında 36. Kongresi düzenlenecek örgütün durumu ve siyasi dünya görüşünü sergilemekti. Vesileyle bir taşla birkaç kuş da vurulmuş olacaktı. Zira Fransızca hoş bir deyiş vardır: “Tanrım düşmanlarımı bana bırak, beni dostlarımdan koru!”
FKP’nin sınıfsal karşıtları, siyasal düşmanlarının varlığı son derece doğal. Doğal olmayan, sosyalist veya sol aileden geçinip de bu hareketin yaklaşık 200 yıllık bir geleneğin, 92 yıllık somut bir mücadele deneyiminin, bugün hâlen kendi ülke ve toplumunun özgünlüğünde sürdürdüğü savaşımın düzeyinden rahatsız olan bir kısım dostlar, yoldaşlar (!!!). İşte FKP’nin son girişimi partinin dağılması, yok olmasından gizli bir haz alacaklara da dolaylı bir cevaptı.
FKP Genel Merkezi – Paris 19. Bölge
“Bu davet bizim...”
FKP Ulusal Sekreteri Pierre Laurent’nın davetiyesini ‘motamo’ çevirirsek, “Gömmenin gömülmesi” veya “Toprağa vermenin toprağa verilmesi” de diyebilirdik. Hatta örgüt kendi yayın organlarında sıkça kullandığı gibi kamuoyuna “FKP’nin yeniden doğuşu”, hatta “Fransız komünizminin rönesansı” şeklinde duyurular, davetler de yollanabilirdi. Ama bilinçli olarak kara mizahlı ve provokasyoncu bir üslûp tercih edilmiş, 10 Kasım’daki davete icabet etme inceliğini (!) gösteren basın mensuplarının karşısına partiye bu yıl katılan 6.500 yeni üyeden yaklaşık 400 kadarı çıkartılmıştı. Basından beklenen battığı ileri sürülen 134 bin üyeli FKP’ye yeni katılanlara attıkları adımın, girdikleri angajmanının nedenlerini sorgulamasıydı. İstenen de oldu.
Dünyanın en ünlü mimarlarından, Brezilyalı komünist sanatçı Oscar Niemeyer’in (15 Aralık’ta 105 yaşına basacak) elinden çıkma FKP Genel Merkezi’nin (1965-1971) bahçesindeki ‘yeraltına’ gömülü kubbeli büyük toplantı salonunda buluşan kalabalık bu “Ölü” partiye niçin katıldıklarını anlattılar. Cevaplar bu ‘davet’e katılan yeni üyeler kadar farklı ve zengin, gündelik hayat kadar somut ve gerçekçiydi. Hepsini birleştiren ortak payda artan eşitsiz ve adaletsiz bir düzene, kapitalizme karşı sosyal hak ve insani onurlarını en iyi koruyabilecek siyasi örgütün FKP olduğuydu.
Ölü partinin Diri militanları
Le Monde gazetesi blogcularından (1) birinin haberine göre FKP davetinden 2 gün önce Google motoruyla “Komünist Partisi öldü” sözcükleriyle bir tarama yapılıyor. 1.700.000 karşılık bulunuyor. FKP kaynaklı bu taramayı sınayan bazı gazeteciler davet günü aynı sözcüklerin Google taramasında 2.310.000 cevapla karşılaşıyorlar. İlk cevaplar arasında son zamanların pek parlatılan haber sitelerinden Atlantico.com’un “Komünist Partisi öldü, Mélenchon’un yanında huzur –barış- içinde yatıyor”, Europe1’in “Komünist Partisi’nin ağır düşüşü” veya Yahoo answers’in “Komünist Partisi’nin ölümü, ülkemize –yeni- bir gelecek mi?” başlıklı yazılar ilk göze çarpanlarmış.
Epeydir dinilmiş antikomünizmin dayanılmaz cazibesine (!) kapılan bu kalemşörlere giydirmek için doğan fırsatları değerlendiren FKP açıklamalarıyla yaylım ateşine geçiyor. “Ölü bir partiye katılan bu diriler kimler acaba? Kim bu yeni üyeler? Bu –işkence, kürek cezası gibi- serüvene ne demeye dahil olurlar?” Fransız sağının hızla parçalandığı, sosyalist iktidarın sağ sapmalarla emekçi kitleler, ücretliler nezdinde saygınlık yitirdiği bir ortamda FKP uzun zamandır görülmemiş boyutlarda başarılı bir imaj tazelemesi yaşıyor. Le Figaro Magazine’de yayınlanan bir kamuoyu araştırmasına göre gelişmelrden yararlanan iki siyasi hareketten biri FKP, diğeri aşırı sağcı ve milliyetçi Front National (FN) partisi. Fransızların yüzde 32’si (ağırlıklı olarak sol seçmenler) şu anda hepsi oy vermeyi düşünmese de FKP’nin tavırlarının olumlu olduğunu belirtiyor.
FKP’nin yeni üyeleri Pierre Laurent -ortada- ile görülüyor.
İşte böyle bir bağlamda, 10 Kasım’da yeni üyelerle buluşturulan basın yeni üyelerin tercih ve görüşlerini sınırlı da olsa aktarmak zorunluluğu duyuyor.
Haftalık Le Point dergisinin yansıttığı tanıklıklar şöyle: 22 yaşındaki Fabien, “Öncelikle Jean-Luc Mélenchon’un (Esas itibariyle FKP ve Sol Parti’den oluşan Sol Cephe’nin yüzde 11’den fazla oy alan Cumhurbaşkanlığı seçimleri adayı) kampanyasından etkilendim”, dediği zaman toplantı salonunda bir gülüşme dalgalanıyor. “Fakat mücadele için FKP saflarını tercih ettim.” Daha önceleri FKP üyesi olan Amina da “Başta Sol Parti ile FKP arasında tereddüt ettim. Partiyi Robert Hue’nün Ulusal Sekreterliği (1994-2001) sırasında bırakmıştım. Sonunda kaybettiğim aileme döndüm.” Genç bir emekçi kadın, Pauline son seçimlere kadar oy bile kullanmamışmış. Kararını, “İki seçim arasında mahallemizde faaliyet gösteren, birşeyler yapmak için uğraşan bir tek FKP vardı”, sözleriyle açıklıyor. FKP’nin en önemli tarihi lideri Maurice Thorez’in (1900-1964) şoförünün torunu Patrick, “Varılan noktada partiye katılmayı ailevi bir görev devir teslimi gibi algıladım. Zamanım gelmişti.” Dergi muhabirinin sorguladığı her yaştan yeni üye içerisinde çoğunluk işyerlerinde taban sendikacısı kişilermiş.
Reuters Haber Ajansı muhabiri, Chine Labé gördüklerinden etkilenmişe benzer: “Evet, Mélenchon ‘kızıl renk’ modasını yerleştirdi, ancak FKP’de kesin bir atağa kalkış gözleniyor.” Muhabir hazırladığı bültende 48 yaşındaki CGT sendikası militanı Laurent Zagorac’ın şu sözlerine yer vermiş: “Tavrımda elbette seçimler öncesi propagandalarının ciddi etkisi var. Ne var ki, FKP tercihim kaçınılmazdı. Tarihini, güç ve zaaflarını biliyoruz. Fransa’ya neler kazandırdığının da, hatalarının da bilincindeyim. Örneğin, Sol Parti aynı geçmiş ve açıklıkta bir parti değil.” 27 yaşındaki uzman öğretmen Fella Pichard, “Partinin tarihine güveniyorduk. Ama ateşleyici bir öğeye ihtiyaç vardı. Mélenchon bu işlevi yerine getirdi.”
FKP’nin çok etkili olduğu belirtilen propaganda afişlerinden biri. Üstte küçük harflerle “Paylaşmak”. Ortada büyük harflerle “Komünistim ve bu bana iyi geliyor.” Altta, yine küçük harflerle “Paylaşımın gücü.”
FKP’nin yarı resmi yayın organı, gündelik L’Humanité (2) gazetesinin yansıttığı çok sayıda gözlemi birkaç örnekle somutlamak gerekirse, Renaud’dan başlayalım: “Partide insana düşüncelerini yaşatma olanakları sağlanıyor... Yerel örgüt sorumluları eski nesil olmalarına karşın bana, burada yuvandasın, angajmanını dilediğin biçimde somutla. Şu anda bir grup genç komünist beraberce bir gazete çıkarmayı başardık. Hata yapsak da kendimizi geliştirme olanağı sunuluyor. Gençlerin davaya sarılmaları için onlara kendilerini iyi hissettirecek yapılar bulunmalı...”
Paris Toplu Taşımacılık İşletmesi RATP çalışanı Patrick yıllardır Fransa’nın en güçlü sendika konfederasyonu CGT (Confédération Générale des Travailleurs / Genel -Tüm- Çalışanlar Konfederasyonu) militanıymış. Siyaset, gelecek ve Avrupa’ya ilişkin görüşlerini şöyle özetliyor: “Bugün atölyelerimizdeki değişikliklere kadar herşey siyasi iradeyle alınıyor. Örneğin Avrupa Bütçe Paktı. Sorumlu bir ücretli, biri sendikal diğeri politik iki ayağın üstünde yürümek zorunda. Çalışma dünyasının yolu artık buradan geçiyor. Eğer biz birşeyler yapmazsak yarın Fransa’da ne iş kalır, ne de sanayi üretimi. Ne çocuklarımız için, ne de uzun vadede. Bu kavgasını şimdiden vermek zorundayız.”
Codjo’yu FKP’de en çok etkileyen örgüt içi demokrasi olmuş: “Sosyalist Parti üyesiydim. Fakat bir türlü yurttaşlık tartışmaları, demokratikleşme, gerçekleştirmeyi arzuladığımız siyasi hayat konularına gelemiyorduk. Bir seferinde yolum FKP ile kesişti. Örgüt demokrasisi boyutundan, kararların gerçekten tabandan alınmasından çok etkilendim. İnsanın her türlü tartışmanın merkezine oturtulduğunu, herkesin düşüncesinin siyasi bir yarar ve katkısının olabileceğini gördüm. Bugün Komünist olmaktan gurur duyuyorum.”
.........................................................................................................
(1) http://gauche.blog.lemonde.fr/2012/11/02/quand-les-communistes-enterrent...
(2) http://www.humanite.fr/politique/nous-donne-les-moyens-de-faire-vivre-no...
.................................................
Paris – 1 Aralık 2012 / [email protected]