ABD - İçi, dışı ayrı yakar

Tayfun Gölkurt'un “ABD - İçi, dışı ayrı yakar" başlıklı köşe yazısı 30 Kasım 2012 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Öncelikle herkese gönülden bir merhaba. Sizlerle haftada bir bu köşeden, ABD’den farklı haberlerle bir arada olmanın sevincini yaşıyorum. ABD, müdahil olduğu yüzlerce savaş, desteklediği faşist askeri darbelerle, dünyanın dört bir yanına dağılmış dokuz yüzü aşkın askeri üssü, IMF’si, Dünya Bankası’yla başını çektiği emperyalist dış politikaları hakkında çok yazılan, tartışılan ve ne yazık ki birçok dünya halkı tarafından birinci elden tecrübe edilen bir ülke.

Peki imparatorluğun kalbinde neler oluyor? Aslında söz ABD’nin iç dinamiklerine gelince, ABD ve yandaş uluslararası ana akım medyada yer bulmayan, başkanlık seçim kampanyalarında tartışılmayan birçok konu var. Uyuşturucuyla savaşma bahanesiyle fakir siyahi ve latino mahallelerinde sistematik olarak uygulanan ırkçı polis vahşeti ve adalet sistemiyle koordine çalışan milyarlarca dolar cirolu kar amaçlı özel hapishane endüstrisi ve bu endüstride saati 20 sentten köle olarak çalışan çoğunluğu siyah ve latino milyonlarca tutuklu, bu tutukluların açlık grevleri.... Ev kredisi borçlarını ödeyemediği için son krizde kendi ceplerinden çıkan vergilerle kurtarılan bankalar tarafından sokağa atılan milyonlarca aile federal, eyalet ve yerel seviyelerde yapılan ölümcül bütçe kesintileriyle otobüsü, okulu, kütüphanesi, hastanesi ellerinden alınan, her tür iş güvencesi, sosyal hakları, örgütlenme hakkı saldırı altında olan işçiler emekliler milyonlarca işsiz temel sağlık hizmetlerine erişimi olmadığı için önlenebilir basit sağlık problemlerinden hayatını kaybeden onbinlerce insan binbir yalanla kandırılıp Irak’a, Afganistan’a zenginlerin kirli savaşları için öldürmeye, ölmeye gittikten sonra, kolunu, bacağını, aklını kaybedip geri gelen ve geldiğinde uyuşturucu ve intihar dışında çok da alternatifi olmayan binlerce asker artığı fakir genç her tür sosyal ve sağlık güvencesinden yoksun, belgesiz milyonlarca göçmen tüm ülke genelinde yaygın bir şiddet ve bağnazlığa maruz kalan LGBT kişiler temel hakları saldırı altındaki kadınlar...

Sözde eşitliklerin, sözde özgürlüklerin ama her şeyden önce sonsuz fırsatların, parlak, yapay boyalı “Amerikan Rüyası”nın ülkesi ABD. “Bu rüyaya inanabilmek için uykuda olmak şart” demişti bir zamanlar usta ABD’li komedyen George Carlin. Bunun bir rüya değil gerçek bir kapitalist kabus olduğunu kastediyordu aslında... Peki bu kabusu diğer dünya halkları gibi günlük bir gerçeklik olarak yaşayan işçisi, siyahisi, latinosu, kağıtsız göçmeni, nüfusu yok olmaya yüz tutmuş yerlisiyle ABD halkları mücadeleleri nelerdir? Bu kabusa nasıl direniyorlar? Farklı şekillerde de olsa hem dünya halklarına hem de kendi bünyesindeki halklara savaş açmış bu sömürü imparatorluğunun tam kalbinde, halkın ve askerlerin arasında örgütlenen sosyalistler, devrimciler... Ya onlar ne düşünüyor, neler diyor, nasıl örgütleniyor? Önümüzdeki haftalarda elimden geldiğince bunlara değinmeye çalışacağım.