İzmir İktisat Kongresi: Katılanlara afiyet olsun!

İzmir’de 30 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında 5. İktisat Kongresi düzenlendi. Açılıştaki resmi konuşmalarda yoğun AKP propagandasının yapılması şaşırtıcı olmadı. Kalkınma Bakanlığı’nın üniversite rektörlüklerine gönderdiği resmi duyuruda, ilk kongreden bugüne doksan yıl geçtiği için 5. kongrenin tarihi bir önem taşıdığı vurgusu yer alıyordu. Ancak siyasi ve ekonomik koşullar, daha önce yapılan toplatılardaki sergilenen tavır ve kullanılan dil, bir gün önce de Marmaray’ın açılış töreni kongrede nasıl bir tablonun çizileceğini zaten gösteriyordu. Perşembe günü soL’un 10. sayfasındaki ironik manşet toplantının havasını ve özünü yansıtması açısından mükemmeldi: “AKP’nin iktisat mezeli toplantısı”!

Kongrenin özüne değinmeden önce üniversitelere gönderilen resmi yazıya değinmekte fayda var. Çünkü gerek içerik gerekse biçem, “niyet”i ve zorlamayı gözler önüne seriyor. Resmi metinden yaptığım alıntının tek sözcüğüne dokunmadan aktarıyorum: “Üniversitenizden 10 öğretim elemanının konaklama ve yemek masrafları Bakanlığımızca, yol masrafları Rektörlüğünüzce karşılanmak üzere görevlendirilerek, katılım sağlanması öngörülen öğretim elemanlarının (...) bilgilerinin en geç 23 tarihine (...) iletilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.” Metnin altında adının önünde prof. unvanı bulunan genel müdür vekilinin imzası yer alıyor!

2013 yılında 109 devlet ve 71 vakıf olmak üzere 175 üniversite adını taşıyan kurum bulunuyor. Üniversite başına 10 öğretim elemanı talep edildiğine göre -çiçeği burnunda olan kurumları dışlayarak- en azından bin 700 öğretim elemanının katılımı böylece garantiye alınıyor. Toplantının yapıldığı oteldeki salonun kapasitesini bilmiyorum ancak nereden baksanız, özellikle açılışta salonun tamamen dolu olması gerekiyor. Eeee ne yaparsınız ilgi büyük! Resmi duyuruda “gereğinin rica edilmesi” terimi “söylenenleri yerine getirmek durumundasınız” olarak anlaşılması gereken, resmi yazışmalarda kalıplaşmış bir ifade biçimidir. Kısacası bakanlık adına genel müdür vekili, kimi çevrelerde hâlâ “özerk” olduğu boş hayalinin yeşerebildiği üniversitelerin en üst yöneticisine emir verebilmektedir!

Bindirilmiş öğretim elemanı kıtalarıyla desteklenen bir kongrenin oturumlarında tartışılan konuların hiçbir önemi kalmamıştır. Toplantıya katılarak mezeyi tadıp hazmedebilen akademisyenlere afiyet olsun!

Bu satırların yazıldığı sırada halen devam eden kongre neyi tartışmak üzere toplanmıştır? Resmi ana tema “Küresel yeniden yapılanma sürecinde Türkiye ekonomisi”dir. Aslında iktisat tartışmalarında küresel, küreselleşme ve yeniden yapılanma sözcükleri o kadar sıradanlaştı ki, herhangi bir konunun başına ve sonuna bu sözcükleri serpiştirdiğinizde standart “yeni başlık” oluşturabilrsiniz.

Küresel yeniden yapılanmanın 2008’de somutlaşan küresel finans krizinin yol açtığı tahribatın giderilmesi ve gerek uluslararası gerekse yerel düzeyde krize dayanıklılığın artrılması anlamında kullanılmı, bazı saptamalarda bulunmamızı gerekli kılıyor. Küresel kriz dünya ekonomisi olumsuz asimetrik etkiler yaratmıştır. Merkez ve yükselen ekonomier arasında faklılık olduğu gibi, her bir grupta da etkilenmenin farklı düzeylerde olduğu çok iyi bilnmektedir. Diğer bir husus ise finans sermayesinin kurtarılması ve olabildiğince güvenceye kavuşturulması için düzenlemelerin yapılmış olmasıdır. Krizden fazlasıyla etkilenen Avro Bölgesi’nde yeniden yapılanma, üye çevre ülkelerin çok iyi bilinen “kemer sıkma” politikalarıyla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Avrupa Birliği üye devletlerin ekonomilerini sıkı mali denetim altına alma doğrultusunda, özellikle Avrupa’nın hakimi rolünü üstlenen Almanya’nın baskısıyla, demokratik olmayan bir biçimde “mali sözleşme”yi hazırlamış ve kabul ettirmiştir. Yalnızca bir kısmına değinebildiğimiz gelişmeler, rakamlar ve grafiklerle donatılmış biçimde, IMF süzgeç ve yorumundan geçerek, kurum tarafından geçtiğimiz ay yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü ve Küresel Finansal İstikrar Raporu’nda yer almaktadır.

Şimdi soralım: Ekonomide dümenin başında bulunanlar 2008-2009 sürecinden ne ders çıkardılar? Bir yandan resmi/özel toplantılarda dile getirilen “kriz teğet geçecek”, “yol kazası”, “biz özünde çok iyiyiz”, “sorunlar dışarıdan kaynaklandı” gibisinden tutarsız ve çok bilmişçe mesajlar kamuoyuna ölçüsüz biçimde iletildi. Diğer yandan bir şey olmamışcasına, yapısal ekonomik kırgınlıklar yokmuşcasına iç tüketime, ithalata, finansal şişkinliğe yol açan aşırı kredi genişlemesine, hızlı dış borçlanmaya ve sıcak paraya, devletin doğrudan ve dolaylı inisiyatif ve desteğinden yararlanan inşaat sektörüne dayalı model ve iktisat politikası sürdürümeye devam edildi. Kıscası AVM ekonomisinde tam gaz yol alındı ve alınıyor.

Bir soru daha: Türkiye ekonomisinin yeniden yapılanması Kanal İstanbul, İstanbul’da üçüncü havalimanı, yeni Boğaz Köprüsü’yle mi gerçekleştirilecektir?

Resmi nitelikteki iktisat kongreleri yeni dönemeç veya eşiklerde toplanır yol haritası çizilir. 1923’te Lozan Barış Antlaşması ve Cumhuriyet’in ilanından hemen önce toplanan İktisat Kongresi simgesel olmanın ötesinde anlamlıdır. Mevcut kongre ise hangi dönemece denk geliyor? “Başarılı” olduğu sürekli belirtilen, ancak hücrelerine dek dışarıdan gelen paraya bağımlı olarak yürütülen iktisat politikası, daha doğrusu iktisadi düzenlemeyle nasıl yol alınacak?

Burada üçüncü bir kritik soru soralım: Madem yeni bir dönemeç söz konusu değil, dışarıdan yeni sıcak para ve kayıt dışı sermaye akışının sağlama alınmasının yanı sıra doksanıncı yıl bahanesiyle Çankaya Köşkü’ne çıkış yolunun temizlenmesi için mi kongre düzenlendi?