Ekonomide tutarsız öngörüler ve çelişkiler

Ekonomiye ilişkin son veriler ve 2014-2016 dönemine ilişkin Orta Vadeli Program (OVP) daha önce yapılmış olan öngörülere ters düştüğü gibi çelişkileri sergiliyor.

Öncelikle bir noktayı belirtelim: Her yıl yenilenen üç yıllık programda, ulaşılması ilkesel olarak hedeflenen temel ekonomik büyüklükler rakamsal olarak belirlenmektedir. OVP 2013-2015 ile 2014-2016 karşılaştırılınca, sapmalar ortaya çıkmaktadır. İlgili OVP’lerin kapsadığı tüm yılların vermenin yerine yalnızca 2013 yılı beklentisi ve 2014’e ilişkin öngörülerden bir bölümünün ele alınması anlamlı olacaktır.

Tabloda yer alan veriler büyüme, istihdam, kur ve enflasyonda 2013 yılı sonuçlarında, hedeflere göre önemli sapmaların beklendiğini işaret etmektedir. 2014 yılına ilişkin öngörülerde kaçınılmaz olarak değiştirilmiştir. 2013 yılında toplam tüketimde öngörülenin oldukça üzerindeki artışta gerek kamu gerekse özel tüketimin katkısı bulunmaktadır. Ancak yatırımda tam tersine, beklenen artış hızının çok gerisinde kalınmıştır kamu kesimi yatırımında öngörülenin dört katına yakın artış gözlenirken, özel sektörde bırakınız yüzde 7’lik artışı, yüzde 1’e yaklaşan bir daralma söz konusudur. Toplam yurtiçi tasarrufun öngörülenin oldukça gerisinde kalmasının ötesinde tarihsel olarak en düşük düzeye gerilemesi, özellikle de özel tasarrufun yüzde 10’unun da altına inmesi, ekonomideki dengesizliği somut olarak gözler önüne sermektedir. 2013’ün ilk 6 ayına ilişkin GSYH rakamları da kamu kesimindeki yüzde 55,6 oranındaki yatırım artışının ardında inşaat sektöründeki yüzde 54,9’luk artışın bulunduğunu göstermektedir. Kamuda canlandırılan inşaat faaliyetlerine koşut olarak makine-teçhizat yatırımlarında hızlı artış görülmesi de şaşırtıcı değildir. Buna karşın özel kesimin yatırımlarında kaydedilen yüzde 4,6 oranında düşüşe koşut olarak inşaat sektöründe ilk 6 aylık dönem sonunda yüzde 2,8 azalma olması şaşırtıcı değildir.

İç tüketimde artışa ve devletin inşaat faaliyetlerine dayalı, ithalatı körükleyen büyüme stratejisi ve politikası, spekülatif nitelikte sermaye girişine ve borçlanmaya dayanmaktadır. Tablodaki toplam ve özel tasarruftaki yetersizliği sergileyen oranlar bu gerçeği sergilemektedir. Mevcut koşullar işsizliğin giderek tırmanmasına yol açmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2013 Temmuz’unda bir yıl öncesine göre 363 bin kişinin daha katılmasıyla işsiz sayısının 2 milyon 686 bin kişiye ulaştığını belirlemiştir. İşsizlik oranı yüzde 8,4’ten 9,3’e, tarım dışında ise yüzde 10,7’den 11,8’e ulaşmıştır. Genç nüfusta ise oran yüzde 18’dir. Ancak resmi istatistiklerin işsizliği gerçekçi biçimde hesaplamadığını daha önce birkaç kez bu sütunlarda vurgulanmıştı. Şöyle ki iş aramaktan umudunu kesenler ve mevsimlik işçilerin yanı sıra eksik ve yetersiz istihdam dikkate alınınca işsiz sayısı ve oranlar hızla yükselmektedir. Nitekim bu eksikliği dikkate alan DİSK-AR’ın hesaplamaları işsiz sayısının 6 milyonu geçtiğini, işsizlik oranının da yüzde 19,65’e ulaştığını ortaya koymaktadır.

Cari işlemler dengesine ilişkin oranlarda sapma olmadığı düşünülebilir. Rakamlara dökelim. İlk 6 ay sonunda cari açığın GSYH’ye oranı yüzde 8,9’dur. IMF’nin yeni yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda cari açık tahmini 2013 için yüzde 7,4 ve 2014 için ise 7,2 olarak verilmiştir. 2018 için yüzde 8,3’lük bir açık öngörülmektedir (Tablo A12). Devam edelim Ocak-Ağustos 2012’ye göre bu yılın aynı döneminde dış ticaret açığı ve cari açık 8,9 milyar dolar artmış ve ilk 8 ay sonunda cari açık 44,3 milyar dolara ulaşmıştır. Kısacası bilançolar 44,3 milyar dolar tutarında döviz açığı olduğunu göstermektedir. Bu açık 60,8 milyar dolar tutarında döviz girişiyle finanse edilmiştir. Borçlanma yoluyla kaynak akışı sağlanırken Haziran-Ağustos döneminde 10,7 milyar dolar tutarında kayıt dışı para girişi olduğunu da not düşelim.

Cari açık liginde yerimiz neresi mi? Avrupa’da Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova ve Karadağ’ın Türkiye’den daha yüksek açığa sahip olduğu görülüyor. Sırbistan ile başa baş gidiyoruz! Ancak açık sıcak para, borç ve kayıt dışı para girişiyle finanse etmeye devam ediliyor. Bu giren paranın karşılığı yüksek kar ve rant gelirleridir!