YGS sonuçlarının anlamı!

İster ortaöğretime ister yükseköğretime girişte yapılan sınavların, ailenin eğitimli bireyleriyle, dershanelerle ve özel hocalarla kendilerine en çok yatırım yapılmış öğrencileri seçtiği biliniyor. Bu sınavlar yanı zamanda, kendilerine herhangi bir destek verilemeyen ve yatırım yapılamayan çocukları da, sistem dışında tutmaya yarıyor. Hem de “herkese eşit fırsat veriliyor” aldatmacası ile bu sınavlar yıllardır sürdürülüyor.

Sınav sonuçları ise, işin özünde, sistemin resmini çekiyor, kan tahlili gibi bir şey oluyor.

YGS’ye 1 milyon 924 bin 563 aday başvurmuşsa da, 119 bin 438 adayın sınava girmediği görülüyor. Az buz değil sınava başvuran her yüz kişiden 6’sı sınava girmemiş. Ya sınav yerine gidecek para bulamamıştır ya da sınav için umutlarını yitirmiştir. Başvurup da sınava girmeyenlerin bitirdiği okul ve okulun bulunduğu yöre gibi genel durumlarını çözümleseler, pek çok konu açığa çıkacak, ya bilerek çözümlemiyorlar ya da çözümlemeler kamuya duyurulmuyor.

Her sınavda olduğu gibi bu sınavda da sorular (bu kez 1) iptal ediliyor tartışmalı sorular çıkıyor. Bu durum, kopya olayları bir yana, 40 yılı aşkın deneyimine karşın, ÖSYM’nin istenen niteliğe ulaşamadığını gösteriyor. Yıllardır ÖSYM’de benzer durumlar yaşanıyor ve yeterli önlem alınmadığı belli oluyor.

Seçme sınavlarında illerin başarısı ilgi çekiyor. Sınavın niteliği, sınav yerinde yaşananlar(!) ve biraz da rastlantılar sonucu başarılı illerin sıralaması sınavdan sınava değişebiliyor. Ancak başarısız illerde pek değişim olmuyor doğudaki iller, bir türlü başarılı iller arasına giremiyor.

Bu sınavda da, kızların erkeklerden daha başarılı olduğu görülüyor. 140 ve daha yüksek puan alanlar kızlarda yüzde 89,5’i bulurken, bu oran erkelerde yüzde 84,2’de kalıyor.

Sınavlardaki bir başka güncel konu, liselerin genel başarısı oluyor. Yıllardır kamu ve özel fen liseleri başı çekiyor. Bu arada düz liselerin başarısının da giderek düştüğü görülüyor.

Sınavların en ilginç yanını, “sıfır” çeken lise mezunları oluşturuyor. AKP iktidarında sıfır çekenlerin sayısı üçe katlanıyor. 4 sınav türünden en az ikisinden 0,5 puan bile alamayan, sıfır çeken ve geçen yıl 50 bin 805 olan aday sayısı 61 bin 36’yı buluyor. 4.080’i Türkçe, 96 bin 633’ü sosyal bilimler, 306.442’si Matematik ve 951 bin 596’sı da Fen Bilimleri testinden hiç puan alamıyor. Üniversite öğrencisi olup da yeniden sınava girenler içinde böylesine sıfır çekenlerin olup olmadığı ise açıklanmıyor.

Yıllardır benzer sonuçlar, kötüleşerek yineleniyor. Yetkililerin, binlerce lise mezununun Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen derslerinden sıfır çekmesinin, eğitim, öğrenme, düşünme, gerçeği anlama ve öğrencinin gelişimi açısından ne anlama geldiğini umursamadığı belli oluyor. Bu veriler üzerinden ÖSYM, eğitim fakülteleri ve eğitim bakanlığı anlamlı çözümlemeler yapmıyor. Tam da tersine, bakanlık, ya palyatif çözümlere yöneliyor ya da çözümü, başı ağrıyan hastasını üfürükçüye götüren yurttaş gibi, ilahi konularda arıyor.

Örneğin Matematik konularını ya ileri sınıflara erteliyor ya da seçmeli derse dönüştürüyor. Bir yandan Resim, Müzik ve Beden Eğitimi dersleri yanında fen, sosyoloji ve felsefe gibi derslerin ders saatlerini azaltıyor. Öte yandan din derslerini ve ders saatlerini artırıyor. Bu yolla gelecek sınavlarda sıfır çekeceklerin sayısının azalacağını sanıyor.

Kızların başarısını, karma eğitim nedeniyle erkeklerin tahrik olup çalışamamasına bağlayan eğitim fakültesi dekanları gibi düşünenler, çözümü karma eğitime son vermekte arıyor. Dershaneleri kapatacaklarını söyleyenler, cemaati rahatsız etmekten kaçındıkları kadar, dershaneler kapandığında sıfır çekenlerin sayısının tavan yapmasından korktuklarından bu konuyu da erteliyorlar. Okulları din konularını öğretecek insanlarla dolduranlar, din dersi dışında kalan alanlarda yüz binden fazla öğretmen gereksinimini karşılamak için iş arayan öğretmenleri istihdam edeceklerine, bu öğretmenleri Sağlık Bakanlığı gibi, eğitimle ilişkili olmayan, bakanlıklarda istihdam etmeye kalkışıyorlar.

Eğitimin kan tahlilinin görmezden gelinmesi, Bakanlığın bu tür sonuçlardan rahatsız olmadığını ve ek çözümü, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularının artırılmasında arayacağını gösteriyor.