Yeni öğretmenlik programları!

Yoğun gündem nedeniyle YÖK’ün, öğretmenlik programlarını güncellemesi konusuna değinememiştik. Oysa bakan İ. Yılmaz ile YÖK Başkanı Saraç, 16 Mayıs 2018 günü düzenlenen bir toplantıda durumu kamuoyuna açıklamışlardı.

Saraç, ülkemizde 70 bin öğrencinin tutuklu olmasına değinmese de, Filistin'de yaşanan insanlık dışı dramı bir kez daha hatırlatarak konuşmasına başlamıştı. Çalışmaların kalite, rekabet ve ihtisaslaşma, nitelikli bilgi ve nitelikli insan gücü üzerinden şekillendirildiğini açıklamıştı. Hâlâ nitelikli öğretmen yetiştirme sorununun tam anlamıyla çözülmediğine değinmişti. Mesleğini ve anayasal sorumluluğunu yadsıyıp AKP’lileşmiş bürokratlarla yandaş medya mensuplarının çoğunlukta olduğu dinleyicilere ve de kendi kendine taş atarcasına, eğitimin, her şeyden önce “erdemli insan yetiştirme”" süreci olup bu sürecin temel aktörlerinin de öğretmenler olduğundan dem vurmuştu! 78'i devlet 17'si vakıf yükseköğretim kurumunda olmak üzere toplam 95 eğitim/eğitim bilimleri fakültesi, bu fakültelerde okuyan 213.000 öğrenci ve çalışan 9.144 öğretim elemanının olduğunu açıklamıştı.

Toplantıda konuşan bakan Yılmaz da, sanki ortaokulu bitirenlere imam hatipleri dayatanlar ve sınav kaosunu yaratanlar kendileri değilmiş gibi, “Eğitime önem veriyoruz” demişti! 

YÖK, güncelleme çalışmalarını, Yükseköğretim Kurumları Giriş sınavı ile yardımcı doçentliğin kaldırılması gibi, kaşla göz arasında yapmamış, iki yıla yakın bir zamanda gerçekleştirmiş. Her öğretmenlik programıyla ilgili komisyonlar oluşturmuş. Çalışmalar, ilgili paydaşların katılımıyla YÖK'te, farklı illerde ve farklı üniversitelerde yapılan çalıştaylarla son şeklini almış.

Bu çalışmaları, neredeyse daimi YÖK üyesi sıfatını kazanacak olan eğitim profesörü Mehmet Şişman koordine etmiş ve çalışmaların raporlaştırılması konusunda Prof. Dr. Engin Karadağ da ona yardım etmiş. Böylesine bir çalışma sonunda ne olmuş derseniz? Bir iki olumlu gelişme yanında, esasında kedi fare doğurmuş. 25 öğretmenlik programı güncellenmiş güncellenmesine de, din kültürü ahlak bilgisi öğretmenliği yanında tüm dini bilgiler dersleri ile mesleki eğitim dersleri öğretmenlik programlarının yenilenmesi unutulmuş! YÖK’ün “Öğretmen Yetiştirme Lisans Programları” adlı açıklamasında bu öğretmenlik alanlarına değinilmemiş.

Yabancı diller eğitimi bölümüne, Almanca, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Japonca öğretmenliği programları konmuşsa da, son dostumuz Putin’in dili Rusça, dünyada 20 küsur ülkenin konuştuğu İspanyolca ve dünyanın neredeyse bir çeyreğinin konuştuğu Çince, öğretmenlik programlarına nedense konmamış.

Bu unutulmaları telafi edercesine, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Bölümü’nde, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Anabilim Dalı oluşturmuşken, Eğitim Bilimleri Bölümü’nde de, Öğretim Teknolojileri Anabilim Dalı oluşturulmuş! Raporda yer alan şablona göre bir fark var: İlkinde lisans düzeyinde öğretmenlik programı var, ikincisinde lisans programı yok. Ancak Bilgisayar ve Öğretim Teknolojilerin Anabilim dalında lisansüstü öğrenim göreceklerle Öğretim Teknolojileri Anabilim dalında lisansüstü öğrenim görecekler arasında fark ne olacak? Öğretim Teknolojileri Anabilim dalında bilgisayardan bihaber olarak mı okuyacaklar, onlar da bilgisayar dersleri alacaklarsa anabilim dallarındaki farklılık neden? Belli değil? 

Hizmetlerinin önem değeri aşağı yukarı denk olsa da, rehber ve psikolojik danışmanlık programları ile özel eğitim öğretmenliği programlarına yer verilirken, görme, işitme, özel yetenekliler ve zihin engelliler programlarına yer verilmeyip buralarda yalnız lisansüstü programlar olması da, anlaşılmaz bir durum olmuş.

Türkiye-AB ilişkileri hareketlenip quality, performance ve lifelong gibi AB jargonunun kullanılmasına başlanırken, lifelong sözcüğü için YÖK, 2000’lerin başlarında, yaşamboyu kelimesini yeğlerken bakanlık hayat boyu kelimesini yeğlemişti. Üniversitelerde, halk/yetişkin eğitimi anabilim dalları, yaşamboyu öğrenme anabilim dalı olmuştu. Ancak son güncelleme çalışmaları sonunda, bakanlık YÖK’e uyacağına, YÖK bakanlığa uymuş, ilgili anabilim dalından yaşamboyu sözcüğü çıkarılıp hayat boyu sözcüğü konmuş!!! 

Programları güncelleştirme çalışmalarına daha çok eğitim fakültesi mensupları katılırken böylesi bir değişiklik kimden/nereden gelmiş, bakanlığın eğitim bilimiyle ilgisi olmayan müsteşarından mı, AKP’lileşmiş kişilerin işgüzarlığından mı? Bilinmiyor! Ayrıca pek çok AB ülkesinde yaşamboyu/yetişkin eğitimi alanında binlerce öğrencinin okuduğu lisans programları varken, ilgili alanda lisans programının bizde neden açılmadığı da bilinmiyor. 

Bazı fakültelerde seçmeli ve bazılarında da hiç okutulmayan eğitim sosyolojisi, eğitim tarihi ve eğitim felsefesi dersleri, bu çalışmalar sonunda zorunlu ders olmuş, tabii ki iyi olmuştur. 

YÖK, 1989 yılında, yaygın eğitim kurumlarında çalışanların önemli bir bölümünün sınıf öğretmenliğinden gelmesini dikkate alarak ilgili programlar halk eğitimi dersini zorunlu yapmıştı. YÖK, 1997 yılında ise halk/yetişkin eğitimi lisans programlarını kapatırken, halk eğitimi dersinin sınıf öğretmenliği programlarında zorunlu olmasına da, ne hikmetse, son vermişti. Şu anda binlerce yaygın eğitim kurumu faaliyette olduğu halde, koca Türkiye’de, bu alanın gereksiniminin ilgili lisansüstü programlara alınan 80-100 öğrenciyle karşılanması mümkün değildir. Yaşamboyu öğrenme/yetişkin eğitimi alanında lisans programlarını açmayanların, neden hiç değilse bir halk eğitimi dersini sınıf öğretmenliği programlarında zorunlu ders yapmadıklarını da anlamak mümkün değildir. 

Güncelleme çalışmaları sonunda, programlarda, "eğitimde ahlak ve etik" dersi zorunlu yapılmış! Bu ders, şu anda okullarda yöneticilik ve öğretmenlik yapanların önemli bir bölümünün, açıkça çağdaş değerlerle ve de öğretmenlik mesleğiyle hiç bağdaşmayan piyasacı ve gerici eylemleriyle söylemlerine bakarak mı konmuş? Yoksa azınlıkta olsalar da, ulusal değerler yanında çağdaş değerleri de savunup "öğretmen" olmaya çalışanlara bakarak mı konmuş? Bilinmiyor!

Yeni programlar başarılı olur mu? Düne kadar YÖK ve eğitim fakültelerinin çoğu AKP’lileşmiş durumdaydı. Bu nedenle eğitim fakültelerinden mezun olanların önemli bir bölümü, okullarda AKP’nin altyapısını oluşturuyordu. "AKP’lileşmenin" out ve "başkanın adamı olmanın" in olduğu bir ortamda, başarı, öğretmenlik programlarına "eğitimde ahlak ve etik" dersini koyan bu zevatın tutumuna bağlı olacak: Mesleklerinin ahlak ve etiğine göre mi hareket edecekler, başkanın adamı olmayı mı yeğleyecekler? Zaman gösterecek!

[email protected]