Unutturulan bir eğitimci: Tonguç Baba

Köy eğitmenleri ile köy enstitülüler, İsmail Hakkı Tonguç’a, “Tonguç Baba” diyor.

Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, “Aramızdan Ayrılışının 50. Yıldönümünde İsmail Hakkı Tonguç ve Okulöncesinden Yükseköğretime Eğitim Sorunları, Çözüm Önerileri” adıyla 20-22 Mayıs 2010 günlerinde İzmir’de bilimsel bir toplantı düzenledi.

76 bildirinin yer aldığı bildiri kitabının dağıtıldığı bu toplantıda genellikle Tonguç ve köy enstitüleri konuşuldu. Bildiriler kitabının önsözü Tonguç’un şu sözüyle başlıyordu: “Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adlı bir ders koyardım.” Toplantı yapılan salonda duvarlara asılan pankartlardan birinde Tonguç’un şu sözleri bulunuyordu: “İnsanoğlunun kazanacağı en büyük zafer korkuyu yenmesiyle kazanacağı zaferdir.” Toplantı sonunda yayınlanan sonuç bildirgesindeki 17 öneriden biri şöyleydi: “Milli Eğitim Bakanlığı eğitimi bir hak olarak algılayarak piyasalaşma düşüncesinden ve düzenlemelerinden vazgeçip gerçek işlevini yerine getirmelidir. Bu işlev parasız, gerçek hayata ve üretime dönük, ülkeyi düşünen insanların yetiştirildiği, eşitlikçi, laik, demokratik, bilimsel bir eğitimi sağlamaktır.”
Toplantıda sunulan bildirilerden, Tonguç’un, “Kadere ve doğaya boyun eğmeyecek insan yetiştirmek” istediği ve “Sömürenlerle sömürülenlerin olmayacağı ve hakça paylaşımın olacağı” bir cumhuriyet düşlediği anlaşılıyor. Tonguç, “Köy insanı öylesine canlandırılmalı ve bilinçlendirilmeli ki, onu hiçbir kuvvet, yalnız kendi hesabına ve insafsızca sömüremesin. Köyün sakinlerine köle ve uşak muamelesi yapmasın. Köylüler, bilinçsiz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi her zaman haklarına kavuşabilsinler” diyor. “Köyün sınırında aydınların mezar taşı dikilmedikçe köy davası hallolmaz” vurgusu yapıyor. Tonguç eğitimde dayağa karşı çıkıyor. Disiplinin cezalarla değil, öğrencilerin yönetime katılarak sorumluluk almaları ile kurulacağını söylüyor. 13 Aralık 1943 günü köy enstitüsü müdürlerine gönderdiği bir mektupta, bu mektubun öğretmen ve öğrencilerin birlikte olduğu ortamlarda yüksek sesle okunmasını istiyor ve olası dayak ve hakaretlere karşı “Öğrencilerin karşılık verme hakkının” doğacağını belirtiyor.

Tonguç, 1893 yılında bugün Bulgaristan topraklarında kalan Silistre’nin bir köyünde doğmuş. Ortaokulu bitirince, babasının itirazına karşın okumak için İstanbul’a gelmiş. 1918’de öğretmen okulunu bitirince Almanya’ya yükseköğrenime gönderilmiş. I. Dünya Savaşı bitince geri dönmek zorunda kalıp öğretmen okullarında resim, el-işi ve beden eğitimi öğretmenliklerinde bulunmuş. Öğrenimini tamamlaması için 1921’de yeniden Almanya’ya gönderilmiş. Dönüşte Konya Lisesi ile çeşitli öğretmen okullarında çalışmış. 1925’te Almanya’da iş eğitimi seminerine katılmış. 1926’da bakanlıkta müze müdürlüğüne getirilmiş. 1929 yılında ders araçlarıyla ilgili incelemeler yapmak üzere iki ay altı Avrupa ülkesini dolaşmış.1932-1933’te Gazi Eğitim Enstitüsü’nde resim şubesini kurmuş ve ”1934-1935’te bu enstitünün müdürlüğünü vekaleten yürütmüş.

Tonguç ağırlıklı olarak eğitbilim (pedagoji) ve öğretim yöntemlerinin işlendiği kitaplar yazmış, eğitim mevzuatları hazırlamış, okul müdürlerine genelgeler ve mektuplar göndermiş. Eğitsel konularda en çok kitap ve yazı yazan eğitimci olarak biliniyor. 1927’de “Elişi Rehberi”, 1931’de “Mürebbinin Ruhu”, 1932’de “Resim El-işleri ve Sanat Terbiyesi”, “1933’te “İş ve Meslek Terbiyesi”, 1934’te (Reşat Şemsettin Sirer ile) “Almanya Maarifi”, 1937’de “Köyde Eğitim”, 1939’da “Canlandırılacak Köy” gibi kitapları köy enstitülerini kurmadan önce yazmış. Tonguç, Canlandırılacak Köy kitabını yazmadan önce, 61 il, 305 ilçe, 9.150 köyde inceleme yapmış, 4.120 kişiyle görüşmüş, 456 belge incelemiş ve 112 kitaptan yararlanmış.

3 Ağustos 1935 günü ilköğretim genel müdürlüğüne vekaleten getirilmiş. 1936’da, askerden onbaşı ve çavuş olarak terhis olan köylü erkeklerden köy ilkokullarının ilk üç sınıfını okutacak eğitmen yetiştirecek “Köy Eğitmeni Kursları”nı başlatmış, çeşitli illerde köy öğretmen okulları açmış. 1938’de ilköğretim örgütlerini incelemek üzere bir süre değişik Avrupa ülkelerinde incelemelerde bulunmuş. Hasan Ali Yücel bakan olunca, 31 Ocak 1940’ta genel müdürlüğe asaleten atanmış. 17 Nisan 1940’ta çıkarılan Köy Enstitüleri Kanunu doğrultusunda 21 köy enstitüsünü yaşama geçirmiş. 1943’te enstitülere öğretmen yetiştirecek Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü açmış ve enstitülerde sağlıkçı yetiştirecek bir birim kurmuş.

Onun çabaları sonucu, 1.500 kadarı kadın olmak üzere 17.341 köy enstitülü öğretmen, 8.675 eğitmen ve 1.591 sağlıkçı yetiştirilmiş. 15.00 dönüm işe yaramaz arazi verimle hale getirilmiş. 1.200 dönüm bağ ve 250 dönüm sebzelik yapılmış. 250.000 ağaç dikilmiş, 900.000 hayvan yetiştirilmiş, yaklaşık 700 bina ve 100 km yol yapılmış. Bunların çoğu öğretmen, öğrenci ve köylünün katlarıyla ve devlet bütçesinden çok az kaynak alarak gerçekleşmiş.

Tonguç, 1946 yılında yapılan seçimler sonrasında Hasan Ali Yücel yerine arkadaşı bakan olan ortak kitap yazdığı arkadaşı Reşat Şemsettin Sirer’in farklı bir tutum izlemesi üzerine, 21 Eylül 1946’da genel müdürlükten ayrılıyor. Talim Terbiye Kurulu üyeliğine getiriliyor. Sonra resim öğretmenliğine gönderiliyor. 30 Eylül 1950’de bakanlık emrine alınıyor. Danıştay bu uygulamayı iptal ediyor. 1946’da “İlköğretim Kavramı” ve 1952’de de “Öğretmen Ansiklopedisi ve Pedagoji Sözlüğü” kitabı yayımlanıyor. 27 Şubat 1954’te emekli oluyor. 23 Haziran 1960 günü rahmete kavuşuyor. Yücel, Tonguç’un ölümü üzerine, “O Türkiye’nin Pestalozzi’sidir1” diyor.

Tonguç’un düşüncelerini, amaçlarını ve gerçekleştirdiklerini sunulan bildirilerden öğrenenler, köy enstitülerinin kapatılmasının üzerinden 56 yıl ve Tonguç’un ölümünün üzerinden de 50 yıl geçmiş olmasına karşın, Tonguç’u anarken köy enstitülülerin gözlerinin dolu dolu olmasına yerden göğe kadar hak veriyor.

[email protected]