Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı!

Piyasacı ve gerici 12 Eylül 1980 darbesi ile AKP sayesinde toplumun kimyasının bozulduğu her gün daha da belirginleşiyor.

23 Nisan, uzun yıllardır “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak kutlanıyor.  Geçen yıl 16 Nisan’da, ulusal egemenliğe sahip çıkması gereken kurumlardan biri olan Yüksek Seçim Kurulu’nun akıl-almaz yanlı tutumuyla, egemenliğin tek kişiye devredilmesini öngören anayasa değişikliği gerçekleşmişti. İki ay sonra 24 Haziran’da da, ulusal egemenliği tek kişiye verip vermemek için sandığa gideceğiz. Muhalefet adaylarının, başkanlık yetkilerini kullanmayacağını umarken, ulusun önemli bir bölümünün egemenlik hakkını, kendi eliyle AKP liderine (hem de gönül rahatlığıyla) vereceğinden korkuyoruz.

23 Nisan, aynı zamanda ve yine uzun yıllardır “Çocuk Bayramı” olarak kutlanıyor. Çocuk Bayramını kutlamasına kutluyoruz da, çocukları sevmediğimizi gösteren çok şey yaparken, çocukları sevdiğimizi bir türlü gösteremiyoruz.

Öncelikle çocuklarımızı, yarının yetişkini olup ulusal egemenliğe sahip çıkacak şekilde yetiştirmiyoruz. Çocuklarımızı evde baskıyla, dayakla ve insan yerine koymadan büyütüp, yetişkinlikte, başkalarına baskı kurmasına yol açıyoruz. Okula göndermediklerimizi, çocuk işçi olarak çalıştırıp olabildiğince sömürüyoruz ve erken yaşta evlendirmenin yollarını arıyoruz. AKP iktidarında, çocuk evliliğinin 483 bine, cemaatlerin ellerine düşen çocuk sayısının bir milyona ve çocuk işçilerinin 2 milyona çıkmasına aldırmıyoruz. AKP iktidarında çocuk istismarı artıyor; çocuklarımız cemaat kurslarında ölüyor ya da cinsel istismara uğruyor, “Kader” deyip geçiştiriyoruz. Çocuklarımıza tecavüz edenlere, mahkemelerde, giderek artan bir şekilde “iyi hal indirimi” yapılıyor, sesimizi çıkarmıyoruz. “Çocuklar ölmesin!” diyen öğretmen, hapse atılıyor, görmemezlikten ve de duymamazlıktan geliyoruz. O öğretmene hakaret edenlerimiz bile çıkıyor.  

Okula göndereceğimiz çocuğumuzu, istediği okula değil de, kendi istediğimiz okula gönderiyoruz, ne olacağına o değil, biz karar veriyoruz. Çocuğumuz istemese de, onu Kuran/hafızlık kursuna ya da imam hatibe gönderiyoruz. Kız çocuğumuz, küçücük yaşta türbana sokulduğunda da hiçbir tepki göstermiyoruz. Okulda da çocuklarımızı, erkek egemen anlayışla, Osmanlı/padişah hayranı olarak, ırkına, inancına ya da paraya bağımlı olarak yetiştirip özgürleşmesini engelleyerek, kendi egemenliğinin ve ulusal egemenliğin ayrımında olmayan yetişkine dönüştürüyoruz.  

Yine de,  Çocuk Bayramını kutluyoruz!

Yobazlığıyla bilinen bir kentte değil, Mersin’in bir mahallesinde, 3. sınıf öğrencisi kız çocuklarının gösterisi, giysileri gerekçe gösterilip çocuklar sahneden çıkarılarak yarıda kesiliyor; severek ve isteyerek kendi ellerimizle giydirdiğimiz çocuklarımıza sahip çıkamıyoruz.

Biz 1920’li yıllarda çocuk bayramını kutlamaya başlamışken, Birleşmiş Milletler (BM), ancak 20 Kasım 1959'da “Çocuk Hakları Bildirgesini” kabul ediyor. Bildirgenin 2. maddesinde, “Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir” diyor. Devlet olarak bu bildirgeyi anında imzalıyoruz imzalamasına da, bu maddeye hiç uymuyoruz.

BM, 20 Kasım 1989’da da, “Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeyi” kabul ediyor. Bu sözleşme, aşağıda örneklenen maddeleri de içeriyor: On sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır  (m.1). Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düşer. Bu kişiler her şeyden önce çocuğun yüksek yararını göz önünde tutarak hareket ederler (m. 18.1). Çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması gerekir (m. 29.1d). Devlet olarak bu bildirgeyi anında imzalıyoruz imzalamasına da, çıkarmak istediğimiz çocuk istismarı ile ilgili yasa taslağında, 18 diyemeyip 12 demekte ısrar ediyoruz.

AKP’nin Diyaneti bile, “9 yaşındaki kız evlenebilir” diyor.

Çocuk bayramını canı gönülden kutlarken,  evrensel çocuk haklarına aldırmayanları, yeniden iktidara getirmeye kalkıyoruz.  

Kimyamızı düzeltemezsek, çocuk olarak da, ulus olarak da, işimiz zor değil mi?

[email protected]