Son TÜSİAD raporu (II)!

TÜSİAD’ın Prof. Dr. H. Özcan’a hazırlattığı ve “Okulda Üniversite: Türkiye’de Öğretmen Eğitimini Yeniden Yapılandırmak için Bir Model Önerisi” adını taşıyan son rapor, pek çok ilginç noktayı içeriyor.

İlk ilginçlik, raporu hazırlayanın özgeçmişi oluyor. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü mezunu olan, ABD’de, Iowa Üniversitesi’nde doktora yapan ve 17 yıl Clarke Üniversitesi’nde çalışan Dr. Özcan, şu anda Bahçeşehir Üniversitesi’nde danışmanlık yapıyor ve ABD’de Rhode Island kolejinde de ders veriyor.

Rapor, giriş, öğretmen eğitiminde reform gerekçesi, dünyada öğretmen eğitimi için reform arayışları, Türkiye’de öğretme eğitimi için önerilen model: Okulda üniversite, okulda üniversite modelinin boyutları ile araştırma sonuçları ve Türkiye için öneriler başlığını taşıyan bölümlerden oluşuyor.

Giriş bölümü, vizyon ve misyon sözcükleri ile başlıyor. Vizyon kısmında, “ülkenin her bakımdan kalkınması ve 2013 vizyonunu gerçekleştirmesi” vurgusuyla AKP’ye pas atıldığı görülüyor. Bu çalışmanın öğretmen eğitimiyle ilgili Türkçe ve İngilizce kaynak taramasına dayalı kuramsal bir çalışma olduğu belirtiliyor. Ancak kaynakçada yer alan 114 kaynaktan 12’sinin (2’si YÖK, 4’ü bakanlık yazıları olmak üzere) Türkiye’yle ilgili kaynaklar olduğu görülüyor. Kaynakçada, öğretmen yetiştirme ve öğretmen sorunlarıyla ilgili olarak Türkiye’de yapılmış araştırmalarla, Türkiye’nin 165 yıllık öğretmen yetiştirme deneyimlerini anlatan kaynaklara yer verilmiyor.

İkinci bölüm, bilgi çağıyla başlayan gelişim, küreselleşme, işbirliği ve rekabet, 21. yüzyıl becerileri ve öğretmen eğitiminde reform gerektiren diğer faktörler adını taşıyan dört alt başlıktan oluşuyor! Bu bölümde, rekabet, girişimcilik bilgisi, esneklik ve uyum sağlayabilme, girişimcilik ve kendini yönlendirme, hesap verebilirlik, sorumluluk, verimlilik gibi kapitalist küresel dünyanın söylemlerinden geçilmiyor. Bu bölümden, TÜSİAD’ı ya da yazarı yeni model arayışına iten etmenin ne olduğu pek anlaşılmıyor. “Şu anda Türkiye’de uygulanmakta olan öğretmen yetiştirme sisteminin temel özellikleri, güçlü yanları, zaafları, eksiklikleri, darboğazları nelerdir” sorularının yanıtı bulunmuyor.

Üçüncü bölümde, reform arayışları konusunda dünyadan örnekler veriliyor, Türkiye’de olup bitenlerden söz edilmiyor. Dördüncü bölümde “Okulda üniversite” modeli iki sayfada tanıtılıp 5. bölümde modelin “boyutları” açıklanıyor. 5. bölümün “öğretmen yeterlilikleri” boyutunda, MEB’in Avrupa Birliği ve diğer küresel güçlerden esinlenerek hazırladığı Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlilikleri ile YÖK’ün Bologna Süreci doğrultusunda hazırladığı Türkiye Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi’ne atıfta bulunuluyor. Ancak bu atıfları, örneğin “MEB, 2006: A3.4, A3.5” ya da “MEB, 2006: B1.1, C5.1, D2.5, E4.4, F3.4” gibi atıfları anlamak için MEB’in 2006 yayının elinizin altında olması gerekiyor. Bu yeterliliklerin, vizyon ve misyon gibi, kimilerinin gözüne ve kulağına hoş gelse de, özünde öğretmeni teknisyene dönüştürecek ve performans değerlendirmesine dayalı istihdam uygulamasına yol açacak söylemler olduğu, tabii ki raporda belirtilmiyor.

Beşinci bölümün “müfredat” boyutunda, birkaç sayfada şimdiki YÖK müfredatının eksik yanlarına değiniliyor. Sonra da, öğretmenlik formasyonuyla ilgili kuramsal derslerin kredisini azaltırken uygulama kredisini 4-5 katına çıkaracak yeni dersler öneriliyor. Bu önerilerin ülkenin içinde bulunduğu siyasal, kültürel, iktisadi ve toplumsal koşullarından bağımsız olduğu görülüyor.

Raporda, Türkiye’ye önerilen modelin, geçerliliği, uygulanabilirliği konularına da, molla yetiştirmeye dönüşmüş ilk ve ortaöğretim mezunlarıyla nasıl uygulanabileceğine değinilmiyor. Türban yanlısı, mescit isteyen ve karma eğitime bile karşı çıkan 300 bine yakın öğretmenin çalıştığı okullarda, bu önerinin nasıl işleyebileceği de irdelenmiyor. Raporda görülen tek olumlu yan, YÖK öğretmen yetiştirme sisteminde olmayan 5 genel kültür dersinin önerilmesi oluyor.

158 sayfalık raporun, kapitalist küreselleşmenin nasıl öğretmen istediğini anlamaya yönelik bir kaynak olduğu görülüyor. Bu raporun, YÖK ile ilgili birkaç sayfası çıkarıldığında Türkiye yerine bir başka ülke adı konarak, örneğin, “Okulda Üniversite: Patagonya’da Öğretmen Eğitimini Yeniden Yapılandırmak için Bir Model Önerisi” olarak sunulabileceği anlaşılıyor. Bu açıdan TÜSİAD’ı, akıl almaz derecede evrensel bir modelin hazırlanmasına aracı olduğu için kutlamak gerekiyor! Tabii raporu hazırlayanı da!