ÖSS sonrasında yerleşenler yerleşemeyenler!

ÖSS sonuçları bir de yükseköğretime yerleşenler yerleşemeyenler üzerinden değerlendirilebilir.

Yıllardır değişmeyen yerleşme sonuçlarından biri, lise birincilerinin gösterdiği başarısızlık! Bu yıl da, 7.755 lise birincisinden 242’tanesi bir tercih yapmamış ve tercih yapanlardan 226’sı açıköğretime yerleşirken 1.468 lise birincisi hiçbir yere yerleşememiş! Meslek lisesi birincilerinden büyük bir olasılıkla bir lisans programına başvuracak kadar puan alamamış olanların 1.073’ü sınavsız geçiş yapmış! Başarısız lise birincileri, genellikle aynı liselerden çıkıyorsa o liseleri mercek altına almak her yıl farklı farklı liselerden çıkıyorsa lise birinciliğinin anlamını tartışmak gerekiyor.

Yıllardır değişmeyen bir başka durum, kızların erkeklerden daha başarılı olmaları! Bu yıl da kızların yarıdan fazlası bir programa yerleşirken erkeklerde yerleşme oranı yüzde 50’nin altında kalıyor. Kızların yüzde 24’ü bir lisans programına girebilirken erkeklerin ancak yüzde 19 kadarı aynı başarıyı gösteriyor.

Yıllara göre lisans, ön lisans ve açıköğretime girenler açısından en başarılı illerin sıralaması değişiyor da, güneydoğu ve doğu illerinin en düşük iller arasında olması yıllardır değişmiyor. Bu yıl yerleşen öğrenci oranı açısından en düşük il Hakkari ve onu yüzde 39,2 ile Şırnak ve yüzde 41,6 ile Mardin izliyor. Başarısız illerin güneydoğu ve doğuda yığılması ve bu durumun yılardır devam etmesi, bakanlığın ya sorumluluğunun ayrımına varmadığını ya da bu durumdan rahatsız olmadığını gösteriyor.

Doğu ve güneydoğudaki okullar genelde başarısız olurken, gazetelere yansıyan bir habere göre, doğu illerinden birindeki fen lisesinin tüm öğrencileri ya bir lisans programına girmiş ya da lisans programlarına yerleşecek puan aldıkları halde bir tercihte bulunmamış. Haber doğruysa, okul yüzde yüz başarıyı yakalamış oluyor. Haberin bu kadarı bile, tüm dikkatlerin o okul üzerinde toplamasına yetiyor. Bu okulda lisans programlarına yerleşen 29 öğrenciden 22’sinin birden tıp fakültelerine yerleşmiş olmaları ise, matematiksel olarak akıl almaz bir durum yaratıyor ve pek çok olasılığı akla getiriyor en azından o okulun mercek altına alınmasını gerektiriyor.

Geçmiş yıllarda üniversite öğrencisi olarak ya da üniversite mezunu olarak ÖSS’ye girenler genelde daha da başarılı olurken bu yıl tersi oluyor. Bir üniversite mezunu olup da sınava girenler içinde bir yerlere yerleşenler ancak yüzde 40’a ulaşıyor ve en başarısız üçüncü il olan Mardin’in önüne geçiyor. Üniversite öğrencisi olup ÖSS’ye girenler de başarısız: Yüzde 43,5 kadarı bir yerlere yerleşiyor. Onların gösterdiği başarı beşinci başarısız ilin düzeyinde kalıyor. Bunlarla ilgili verilerin sınırlı oluşu, şimdilik bir yorum yapılmasını güçleştiriyor.

Daha önce bir yere kayıt yaptırmamış eski mezunlar, geçmiş yıllarda olduğu gibi, yeni mezunlara göre daha başarılı gözüküyorlar: Eski mezunların yüzde 62 ve yenilerin de yüzde 50 kadarı yerleşmiş gibi görünüyor. Oysa olaya lisans programları üzerinden bakıldığında ise, yeni lise mezunlarının yüzde 25’lik başarısına karşın eski mezunların yüzde 21’de kaldığı görülüyor. Yeni mezunların yüzde 7’si açıköğretime giderken eski mezunlarda bu oran yüzde 25’e çıkıyor. Bu veriler, düşük puanı olan öğrencilerin içinde, yeni mezunların bir sonraki sınava girmeyi göze alırken eski mezunların bir an önce bir yerlere girmeyi düşündüklerini gösteriyor.

Açıköğretimi yeğleyenlerin sayısı giderek artıyor. Açıköğretime girenler içinde oransal olarak birinciliği yüzde 42,9 ile imam hatipler ve ikinciliği yüzde 35 oranla sağlık meslek liseleri alıyor! Bunları yüzde 14,5 oranla endüstri meslek liseleri ve yüzde 8 oranla teknik liseler izliyor.
Açıköğretime geçenlerin ticaret meslek liselerinde yüzde 22,8 ve kız meslek liselerinde yüzde 21,6 olması, bu lise türleriyle açıköğretim programlarının benzeşmesi nedeniyle fazla yadırganmıyor. Oysa dört yıl adar önce imam hatip, sağlık ve endüstri meslek ya da teknik liseleri seçenlerin, bugün açıköğretimdeki ilgisiz alanları yeğlemesi, bu liselerin işlevlerinin bir kez daha sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
Devletin imam hatiplere özen gösterdiği biliniyor. Bu kadar özen gösterilen bir lise türünde çoğunluğun açıköğretimi seçmesi, öğrencilerin bu liselere özgür iradeleriyle gitmemiş olabileceklerini akla getiriyor. Diğer meslek liselerindeki durumlar da öğrencinin sağlıklı olarak lise seçimi yapamadığını gösteriyor. İmam hatip dahil meslek lisesi mezunlarının girmek istedikleri lisans programlarına bakınca da, bu liselere gidenlerin ya yanlış seçim yaptıkları ya da ellerinde olmayan nedenlerden dolayı bu liselere gittikleri belli oluyor. Öğrencisinin sağlıklı gelişimine özen gösteren bir eğitim sisteminde olamayacak bir durum yıllardır Türkiye’de nedense geçerli oluyor ve düzeltmek için bir adım atılmıyor. Tam tersine katsayı oyunlarıyla gerçekçi olmayan umutların yaratılmasına çalışılıyor.

Sınavlarda pek çok birinci çıkaran özel liselerin, işin özünde genelde başarısız oldukları görülüyor. Yüzde 64’ü bir lisans programına giremezken açıköğretimi yeğleyenler yüzde 12’yi buluyor. Özel liseler, aldıkları yüksek ücretleri ve bu başarısızlıklarını sınavlarda birkaç birinci çıkartarak toplumun gözünden kaçırmayı biliyor.

Bu arada, ek kontenjanların boş kalması üzerine, kimilerinin katsayı sorununun ortadan kalkması nedeniyle, “İmam hatipler ve meslek liseliler tercih yapmadı gelecek yılı bekliyorlar” yorumu, boş kalan programlara bakınca, pek anlamlı olmuyor. Açık kalan programların, devlet okullarındaki II. öğretim programları yanında, fizik, kimya ve biyoloji gibi fen alanlarıyla iş bulmakta güçlük çekilen bazı mühendislik alanlarında ve de İngilizce dışındaki yabancı diller programlarında yoğunlaştığı görülüyor. Vakıf üniversitelerinde boş kalan kontenjanlar da 20 bini geçiyor.

ÖSS’deki puansal sonuç yanında yükseköğretime yerleşme konusunda yıllardır ortaya çıkan durum, eğitim adına olumlu işaretler vermiyor. Bu işaretleri gören ve okuyan bir sistem aranıyor.

Özür notu: Bir okurun uyarısıyla iki hafta önceki yazımda Ayşe Soysal’ın soyadını yanlışlıkla Sosyal olarak yazdığımı fark ettim. Sayın Soysal’dan ve sizlerden özür dilerim.

[email protected]