Öğrenme toplumu (II)!

İnsanların yaşam içinde öğrendikleri, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğrendiklerinden çok daha fazla olabilmektedir. Çünkü yaşam içindeki öğrenmeler, doğumdan ölüme kadar, her yerde ve her ortama gerçekleşebilmektedir. Öğrenme örgütü ve öğrenme toplumu denmesinin bir nedeni, yaşam içindeki öğrenme olanaklarının yaygınlığıdır. Burada bir kez daha vurgulamak gerekir ki, öğrenme örgütü ve öğrenme toplumundaki öğrenmeler, insancıl nitelikte olup insan, doğa ve toplum yararına olan öğrenmelerdir. Örneğin yankesiciliğin, mafya ya da İŞİDvari yöntemlerin öğrenilmesi öğrenme örgütü ve toplumu bağlamında söz konusu olan öğrenmeler değildir. Öğrenme örgütü ve toplumundaki öğrenmeler, gerçeğin bilgisine dayanan, kişinin aklını, vicdanını ve bildiklerini kullanıp kendi gücüyle gerçeğin bilincine varmasına yarayan öğrenmelerdir. 

Öğrenme, aynı zamanda bir iletişim olayıdır. Öğrenme olayında, bilerek/bilmeyerek (isteyerek/istemeyerek) öğretiler yayan bir kaynak, bu kaynağın yaydığı öğretiler ve de bu öğretileri bilerek/bilmeden (isteyerek/istemeden) alan öğrenen gibi üç öğe vardır.  Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında bilerek/isteyerek öğretiler yayan kaynak, öğretmendir, Bu kaynağın öğretilerini alanlar da, genellikle o kurumlara isteyerek devam edip öğretileri öğrenmek isteyenlerdir. Buna karşın yaşam içindeki öğrenmelerde, öğreten kaynak, bilerek/isteyerek ya da bilmeden/istemeden/farkında olmadan öğretiler yayabilmektedir. Örgün ve yaygın eğitimde öğrenen, öğretileri (genelde) bilerek ve isteyerek öğrenirken, yaşam içinde öğrenen, öğreten kaynağın bilerek/isteyerek ya da bilmeden/istemeden ilettiği öğretileri öğrenmektedir. 

Yaşam içindeki öğrenmeler, öğreten ile öğrenenin bilerek/isteyerek ya da bilmeden/istemeden bu süreçte yer almalarına göre adlandırılmaktadır. Yaşam içinde, öğreten kaynağın bilerek yaydığı öğretiler, istenmeden öğrenilebildiği gibi, bir kaynağın bilmeden/istemeden yaydığı öğretiler de öğrenilebilmektedir. Öğrenmek niyetinde olan kişi, bir şeyler öğretme amacında olmayan kaynaktan da, bazı şeyler öğrenebilmektedir. Bu tür öğrenmelere, “algın” ya da “serbest” öğrenme denmektedir. Yaşam içinde, öğretenin bir şeyler öğretme amacı ve öğrenenin de bir şeyler öğrenme amacı yokken gerçekleşen öğrenmelere de, “rasgele-gelişigüzel” öğrenme denmektedir. 

Algın ve de rasgele öğrenmelere yol açan kaynakların biri, gazete haberleri ve yazıları ile televizyonlardan yayımlanan açıklamalar ve konuşmalardır. Diğer öğrenme kaynağı, insanların günlük yaşamında karşılaştıkları olaylardır. Örneğin bir kararnameyle devlet opera ve balesinin kapatılması haberi/kararı ile geçen hafta Trakya’da yaşanan tren kazası olayı, kişiye göre farklı nitelikte de olsa, algın ya da rasgele öğrenmelere kaynaklık etmiştir. Bu tür öğrenmeler bağlamında, Türkiye’nin bir talihsizliği, medyamızın, TRT başta olmak üzere genelde yalan/yanlış haber verme konusunda dünyada ilk sıraya yükselmiş olmasıdır. Bir başka talihsizlik, iktidar mensuplarıyla iktidarı destekleyenlerin genellikle gerçeklerle bağdaşmayan açıklamalar/ konuşmalar yapmalarıdır. Bir diğer talihsizlik ise, bir öğrenme toplumuna dönüşemediğimiz gibi, eleştiriden ve sorgulamadan korktuğumuz için, bizi özgürleştirecek öğretileri değil de, bizi bağımlı kılacak öğretileri daha kolay öğrenmemizdir. 

Örgün ve yaygın eğitimde olduğu gibi, algın ya da rasgele öğrenmelere yol açan öğretilerin içeriği sağlıklı olmadıkça, bildiklerini sananların bildikleri de, gösterecekleri tutum ve davranışlar da, sağlıklı olmamaktadır. Gerçek dışı/sağlıksız öğretilerin/öğrenmelerin nelere yol açabileceğinin vahim bir örneği ABD’nin, “Saddam’ın elinde nükleer silah var” ve de “Irak’a demokrasi getireceğiz” yalanıyla Amerikalıları ve destekçilerini kandırıp Irak’ı işgal etmesidir. Bu yalan sonrasında, Irak üçe bölünmüş, yüzbinlerce insan ölmüş, milyona yakın insan yerinden yurdundan olmuş ve laik rejim yok olmuştur.   

Ülkemizde, “Bir Müslümanın laik olamayacağı, Gezi Parkı eylemcilerinin Dolmabahçe camisinde bira içtikleri; camilerin ahır olarak kullanıldığı, …” gibi gerçeklerle bağdaşmayan haber ve söylemler her gün artmaktadır. Bu nedenle, sonuçları (şimdilik olmasa da) vahim olabilecek gerçek dışı öğretilerle sağlıklı olmayan öğrenmelere dayalı tutum ve davranışlar az değildir. Türkiye medyasının yalan/yanlış haberde dünya birincisi olması ve ‘2017 Cehalet Endeksi’ne göre Türkiye’nin dünya da 9. sırada olması (Sözcü Gazetesi, 11 Temmuz 2018), ülkemizde sağlıksız öğrenmelerin yaygınlığının kanıtı gibidir. 

Örgün ve yaygın eğitimde kişiyi özgürleştiremeyen ve de yaşamboyu öğrenmeleri ağırlıklı olarak sağlıklı bilgilere dayanmayan öğrenmelerin olduğu bir toplumda, toplumun geleceğiyle ilgili olarak iktidarların ya da kişilerin verecekleri kararların sağlıklı olması zordur. 

Örgün ve yaygın öğretileri sağlıklı hale getirmek için, insana değer veren anlayışın iktidar olması gerekir. Bu nedenle muhalefetin ve de demokratik kitle örgütlerinin birinci görevi, toplum yararını düşünen bir partiyi iktidara getirmektir. İkinci görev ise, eldeki tüm olanakları zorlayarak, her bir yetişkine ulaşıp onların kendilerini özgürleştirecek algın ve rasgele öğrenmeler edinmelerini sağlayacak yol ve yöntemleri bulup uygulamaktır. 

[email protected]