Milli Eğitim Şurası (III)

Son Milli Eğitim (AKP) şurasında, birinci komisyon, “öğretmen yetiştirilmesi, istihdamı ve mesleki gelişimi” konusunu ele almış. Bu konuda 34 öneri üretilmiş. Bu önerilerin 20’si öğretmenlerin çalışma yaşamına dönük öneriler. 14 öneri ise, birebir öğretmen yetiştirme konusuyla, dolayısıyla bakanlıktan çok YÖK’ün, üniversite ve eğitim fakültelerinin sorumluluğunda olan konularla ilgili öneriler.

Bakanlık şurada oylanan önerileri “şura kararları” olarak sunuyor. Şura genel kurulunda oylama yapıldığı için oylama sırasında şura karar vermiş olsa da, bu kararların, bakanlık kararları, hükümet kararları yargı kararları gibi işlerliği de yok, yaptırımı da. Hele birinci komisyonda yaşandığı gibi, yüzde 90 kadarı öğretmen yetiştirme sorumluluğu taşımayan üyelerden oluşan bir komisyonun, YÖK’ü, üniversite ve eğitim fakültelerini ilgilendiren konulardaki görüşlerine “karar” demek biraz da komik oluyor. Bu nedenle şurada oylanan ve kabul edilen ifadelere karar demek yerine öneri demek daha anlamlı ve tutarlı oluyor.

Bu komisyondan aşağıda özetlendiği gibi anlamlı öneriler de çıkmış.

Bakanlık ile YÖK arasındaki koordinasyon geliştirilmeli, orta ve uzun vadede öğretmen ihtiyacı planlanmalı ve ihtiyaç doğrultusunda öğretmen yetiştirilmelidir (öneri numarası-ön.1).
Öğretmen Yetiştirme Türk Millî Komitesi yeniden yapılandırılmalı, güçlendirilmeli, kimlerden oluşacağı, yetki ve sorumlulukları ile ilgili yeni bir düzenleme yapılmalı ve YÖK ile MEB’den bağımsız karar alabilen bir kurul haline getirilmelidir (ön.6).

AKP’nin şura üyelerinin, meslek liselerine öğretmen yetiştiren mesleki teknik eğitim fakültelerinin kapatılmasını dert etmedikleri, bu öğretmenlerin sertifikayla yetiştirilmesini benimsedikleri anlaşılıyor. “Eğitim fakültesi dışında formasyon eğitimi veren fakülteleri” (ön.3) de benimsiyorlar. Sonra da kalkıp “Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu gerçeğinden hareketle, uzaktan veya açıköğretim yoluyla okul öncesi öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği vb. alanlarda öğretmen yetiştirilmesine izin verilmemelidir” (ön.11) ve “Ortaöğretim alan öğretmeni ihtiyacı, öncelikle eğitim fakültesi ortaöğretim alan öğretmenliği programları mezunlarından karşılanmalı” (ön.14) diyorlar!

Bu şura üyeleri öneri geliştirirken AKP’ye kıyak çekmeyi de ihmal etmiyorlar. Sanki 8 yıldır böylesine bir çalışma varmışçasına, “Öğretmenlerin gelir düzeyi ve statülerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalara hız verilmeli” (ön.9) diyebiliyorlar.

Bu şura üyeleri, “Öğretmen niteliğinin artırılması amacıyla, öğretim üyesi ve altyapısı yeterli olmayan üniversitelerde öğretmen yetiştiren kurumlar açılmamalı”(ön.13) önerisinde bulunuyorlarsa da, vakıf üniversitelerinde parayla öğretmen yetiştirilmesine ve cemaatlere ait vakıf üniversitelerinde eğitim fakültesi açılmasına karşı çıkmıyorlar!

Bu şura üyeleri, kulaktan dolma mı, bakanlık öyle istediğinden mi, bir aklı evvel akademisyenin aklına geldiğinden mi nedir, “Fakültelerde yetiştirilen öğretmenler arasında niteliksel açıdan farklılıkların olması nedeniyle öğretmen yetiştiren kurumlarda ara verilen akreditasyon çalışmaları yeniden başlatılmalıdır” (ön.16) önerisinde bulunuyorlar. Sanki akreditasyon çalışması olunca, fakülteye gelen öğrenci niteliği, fakültelerdeki kadro sayıları ve öğretim üyelerinin niteliği katlanacak, iş yükü azalacak ve eğitim-öğretim süreçleri birden istenen düzeyde öğretmen yetiştirmeye başlayacak! Akreditasyon çalışmalarının, eğitimin piyasalaşmasının üstünü örten bir işlevi olduğunu ya bilmezden geliyorlar ya da bile bile bu öneriyi yapıyorlar.

Bu şura üyeleri, bazı özel okulların bir süre uyguladıkları ve bir yararını görmedikleri için son vermeye başladıkları bir uygulamayı, mal bulmuş mağribi gibi tüm kamu okullar için öneriyorlar: “Halen birçok özel ilköğretim okulunda olduğu gibi resmî ilköğretim okullarında da 1, 2 ve 3. sınıflarda uzmanlaşmış bir sınıf öğretmeni ile 4 ve 5. sınıflarda da branş öğretmenlerinin dersleri yürütmesi ve 2023 perspektifi çerçevesinde, temel eğitim birinci kademede her sınıf için sınıf öğretmenlerinin branşlaşmaları sağlanmalıdır” (ön.19) diyorlar! Komisyonda ve genel kurulda, böylesine çok duyarlı bir konudaki bu öneri, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan çoğunluk oylarıyla kabul ediliyor!

Birinci komisyon üyeleri, komisyonun ana işlevinin “öğretmen yetiştirilmesi, istihdamı ve mesleki gelişimi” olduğuna bakmadan, AKP’nin genel tutumuna uygun bir öneriyi dile getiriyorlar. “Eğitimde niteliğin artırılması amacıyla özel okullar teşvik edilerek sayıları artırılmalı, teşvik kapsamında çocuklarını özel okullara gönderen ailelere resmî okullardaki bir öğrenci maliyetinin yarısı kadar destek verilmeli ve bu yolla devletin eğitim harcamaları azaltılmalıdır” (ön.22) diyorlar.

Bu şura üyeleri böylece, AKP Şurasının üyeleri olup kendilerini bakanlığın sözcüsü durumunda gördüklerinin belli ediyorlar. Hem göze ve kulağa hoş gelen öneriler yapıyorlar. Hem akreditasyon gibi küreselleşmenin gözde söylemlerine yer veriyorlar. Hem de punduna gelse de gelmese de, eğitimin özelleşmesine-piyasalaşmasına yol açacak önerilerden geri kalmıyorlar. Bu şuranın eğitim camiasını temsil etmediklerini gösteriyorlar.

[email protected]