Milli Eğitim bitiriliyor! (II)

Dershane tasarısı, her zaman olduğu gibi hemen hemen hiç tartışılmadan ilgili komisyondan şıppadak geçti Meclis’ten daha da hızla geçecek. AKP, eğitim gibi devletin üst temel yapılarından birini yok ederken, ne yaptığını bilmediğini de gösteriyor. Bir yandan cemaate darbe vurmak için dershaneler kapatılırken, kamusal arsaları tahsis ederek ve genel bütçeden para aktararak, onlar beslenip daha etkin bir duruma getiriliyor. Öte yandan dershaneleri eğitsel açıdan sakıncalı bulduklarını söylerken, Başbakan’ın açıklamasına göre okullarda hafta sonları ücretsiz kurs açmaya kalkışılıyor. Okulların dershaneye dönüşeceğine aldırmıyorlar, haftanın 7 günü okula gidecek çocuğun okuldan soğuyacağına da, hafta sonu da çalıştıracakları öğretmenin sömürülecek olmasına da, 7 gün çalışacak öğretmenin veriminin düşeceğine de aldırmıyorlar. Okullarda ya da Halk Eğitimi Merkezleri’nde ücretsiz kurslar açsalar da, seçme sınavları sürdüğü sürece, dershane işlevi görecek, ister çakma deyin ister paralel, yeni süreçlerin- oluşumların ortaya çıkacağını da göremiyorlar.

Bakanlığın ne yaptığını bilmezliği, Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) konusunda ise apaçık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Dershane tasarısının TTK’daki değişikliğin nedenini açıklayan 20’inci gerekçe maddesi, “Talim ve Terbiye Kurulu’nun Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında bir karar organı olarak öngörülmesi, bakanlıkların teşkilat yapılarına ilişkin genel esasları düzenleyen 3046 sayılı Kanunun felsefesine ve bu doğrultuda inşa edilen Bakanlık teşkilatlanmasına uymamaktadır. Bilindiği üzere bakanlıkların hiyerarşik yapısında en üst amir ve dolayısıyla karar mercii Bakan ve ardından Müsteşardır. Bu durum diğer bakanlıklarda olduğu gibi 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile tasarlanan Milli Eğitim Bakanlığında da böyledir. Bir kurulun karar organı olarak öngörülmesi bakanlık organizasyonundan ziyade şirket organizasyonu yapısına uygundur” ifadesiyle başlıyor.

3046 sayılı yasa 1984’te kabul edilmiş ve birkaç kez değiştirilmişti. AKP’de bu yasayı, iktidarının ilk yılında 10 Aralık 2003’te ve “ustalık” dönemlerinin başında (son seçimlerden bir hafta önce) 3 Haziran 2011’de değiştirmişti. Haziran 2011’den sonra, 2011 Eylül’ünde 652 sayılı KHK çıkarılmış, dershane tasarısının gerekçesinde “652 ile tasarlanan eğitim bakanlığında da böyle” dense de, 652’de de TTK karar organı olmaktan çıkarılmamıştı! 4+4+4 yasası çıkarken de bu durum değiştirilmemişti! Anlaşılan ancak şimdi akılları başlarına gelmiş! Akılları başlarına geldiğinde de, ne yapıyorlar? TTK’nın karar alma yetkisini, Temel Eğitim, Ortaöğretim, Din Öğretimi genel müdürlükleri gibi ilgili hizmet birimlerine devrediyorlar! Akıl alır gibi değil! Hem kendi (belki de başkalarının) yazdıkları gerekçeye aldırmıyorlar. Hem de nasıl oluyorsa, 90 yıldır asli ve kuruluş görevi olarak eğitim-öğretim konularıyla ilgilenen TTK’dan karar verme yetkisini alıp adı üzerinde “hizmet birimine” yani okullarında günlük işleri uygulamakla görevli birimlere veriyorlar! Ayrıca bakanlıktaki tek karar birimi olan TTK yerine,hizmet birimi sayısı kadar, 7-8 tane farklı karar birimi oluşturuyorlar! Bu arada, TTK’nın farklı hizmet birimlerinden gelen önerileri birleştirici karar yetkisi kaldırılınca, her hizmet biriminin kendileriyle ilgili kararlar almasıyla ortaya çıkabilecek karmaşaya da aldırmıyorlar.

Neredeyse 90 yıldır “bilimsel danışma ve karar organı” olan bu kurulu, “bilimsel danışma ve inceleme organı” yapmaya kalkıyorlar. Sonra da danışma organı yapacakları kurulu, öğretmen/eğitimci olmayanlarla dolduruyorlar! Bakanlıkta (yabancısı da dahil) pek çok danışman bulunuyor. Bunlar yetmiyor, dershane tasarısıyla Müsteşar dışındaki bakanlık bürokratları görevlerinden alınıp danışman/uzman yapılıyor. Bakanlıkta danışman bolluğu varken, asli görevleri elinden alınan TTK neden kapatılmıyor? Anlaşılmıyor!

652 sayılı KHK ile bakanlığı bir işletmeye dönüştürmüşlerdi. Dershane tasarısı gerekçesinde ise sanki bakanlık bir şirkete dönüştürülmemiş gibi, TTK’nın, “karar organı olarak öngörülmesi bakanlık organizasyonundan ziyade şirket organizasyonu yapısına uygundur” diyorlar. Sonra da, bir tek karar organı yerine, 8-9 karar organı üreterek, kendi deyişleriyle bakanlığın “bakanlık organizasyonundan ziyade şirket organizasyonu” olma durumunu pekiştiriyorlar!

Tasarının bu 20. gerekçe maddesi, “Talim ve Terbiye Kurulu’nun bu yapıdan çıkarılması, Devlet yönetiminde sivilleşme ve demokratikleşme adımlarının da bir devamı olarak görülmektedir” ifadesiyle son buluyor. Bu ifadeyle “sivilleşme ve demokratikleşme” kavramlarını yozlaştırmakla kalmıyorlar, TTK yerine 8-9 karar oranı oluşturarak taslak gerekçelerinin ne kadar yapay gerekçeler olduğunu gösteriyorlar.

Bu tasarıyı ve gerekçelerini baştan sona okuyan ve birazcık olsun eğitimle ilgisi olan herhangi bir milletvekili, AKP’li bile olsa, bu taslağa “He!” diyebilir mi?