MEB’de yeniden değişim (II)!

AKP, AKP’li cumhurbaşkanları çıkardığından ve yargıda kadrolaştığından bu yana,  Cumhuriyet sisteminin yapı taşları olan yasalarla, kedinin fareyle oynadığı gibi, oynuyor.

Ortaöğretim, tüm dünyada ve bizde, gençleri hayata ve yükseköğretime hazırlayan bir öğretim dönemi olarak kabul edilip yaygın öğretimi içermezken; 1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu’nun ilgili maddesi (m.26), 4+4+4 yasasıyla (2012),  “ortaöğretim, ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumlarının tümünü kapsar. Bu okulları bitirenlere ortaöğretim diploması verilir” şeklinde değiştiriliyor.  Bu değişiklikle, zorunlu öğrenim içinde olmaması gereken yaygın (açık) öğretime, sözde yasal kılıf hazırlanmış oluyor.

Meclisteki yeni tasarı ile bu madde şu hale dönüşecek:

“Ortaöğretim; ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu, örgün veya yaygın öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumları ile mesleki eğitim merkezlerinin tümünü kapsar. Bu okul ve kurumları bitirdikleri programın özelliğine göre diploma verilir. Ancak mesleki eğitim merkezi öğrencilerinin diploma alabilmeleri için Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenen fark derslerini tamamlaması zorunludur.”

1977 yılında ilk açıldıklarında adı Çıraklık Eğitim Merkezi olan mesleki eğitim merkezleri (MEM), ilk açıldıklarından itibaren bir yaygın öğretim kurumu olarak hizmet vermiştir. Günümüzde de bu merkezler Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlıdır. Dünyada örneği pek görülmeyen bir şekilde, açık öğretim gibi MEM’ler de zorunlu öğretim içine alınmaktadır. O kadar zorlama bir şey yapılmaktadır ki, bu tasarıya göre ortaöğretim kurumu sayılacak MEM’i bitirenler, doğrudan ortaöğretim diploması da alamayacak!

Son tasarının ciddiyetsizliği tabii ki bu durumla sınırlı kalmıyor. Bu tasarı ile 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 18. maddesinde yapılacak değişiklikle, “mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında ve işletmelerde yapılan mesleki eğitim stajı ve tamamlayıcı eğitime ilişkin usul ve esaslar ile sınavların yapılış şekilleri, bakanlık ve Yükseköğretim Kurumlarınca çıkarılan yönetmeliklerle” düzenlenecek. Yani yönetmelik karmaşası yaratılacak.

Bazı okul mezunlarına unvan verilmesiyle ilgili 3795 sayılı yasanın 3. maddesi değiştirilip, “Teknik öğretmen unvanını kazananlar için Yükseköğretim Kurumlarınca belirlenen mühendislik fakültelerince düzenlenecek en fazla iki yarıyıl süreli mühendislik eğitimi tamamlama programını başarıyla bitirenlere dallarında ‘mühendis’” unvanı verilecektir. Teknik öğretmen bulmakta zorluk yaşanırken bazı mühendislik fakülteleri, (bu programların paralı-parasız olmasına bağlı olarak) YÖK’ün ya gadrine uğrayacak ya da iltifatına mahzar olacak!

Bu tasarıyla 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 7. maddesine eklenecek yeni maddelerden birine göre, “1739 sayılı Milli Eğitim Kanunu’nun genel ve özel amaçları ile temel ilkelerine”  uymayan özel öğretim kurumlarına önce para cezası verilecek, devamı halinde kurumun ruhsatı iptal edilecektir. AKP’nin yasal sistemle oynaması komediye dönüşmektedir: AKP hemen her uygulamasıyla, 1739 yasanın ruhuna aykırı davranmakta, yasada yer alan laiklik, demokratiklik ve bilimsellik gibi 14 temel ilkeden hiçbirine uymamaktadır. Sonra da bunlara uymadığını söyleyeceği özel kurumları, kapatacağım demektedir! İnsan bu duruma gülerken ağlamamak için kendini zor tutmaktadır.

Bu tasarıyla Sivas’ta İlim ve Teknoloji, Tarsus’ta da Teknoloji üniversiteleri kurulması komedisi yanında, akademisyenlerin ümüğünü sıkacak yeni disiplin maddeleri getirilmektedir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na yapılacak eklemelerle örneğin şu yeni disiplin yasakları gelecek:

  • “Yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumlarının organlarına yapılan konuşma ve alınan kararları, yetkili olmadığı halde organ veya üyelerinin aleyhine davranışlara yol açmak maksadıyla dışarı yaymak.” Anlaşılan yetili olanlar bu işi yapabilecek!
  • “Yükseköğretim kurumları içinde siyasi parti faaliyetinde bulunmak veya siyasi parti propagandası yapmak.” Anlaşılan, üniversiteye davetli AKP’liler istediği propagandayı yaparken bu iş akademisyene yasak olacak!
  • “Siyasal ve ideolojik amaçlar dışında olan boykot, işgal, kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme, işi yavaşlatma ve grev gibi eylemler yapmak suretiyle kamu hizmetlerini aksatacak davranışlarda bulunmak.” Görüldüğü gibi üniversitede siyaset yasak ama siyasal ve ideolojik amaçlı her şey serbest! Anlayan beri gelsin.
  • “Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ayrımı yapmak, kişilerin yarar ve ya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak.” Anlaşılan Cumhurbaşkanı, bakan, YÖK ve rektör olanlara her serbest olan, akademisyene yasaklanacak!

Bu tasarıyla gelecek, “Bölücü amaçlarla veya terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek” ve “Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” gibi yeni disiplin maddeleriyle kamu görevinden çıkarmak da, çocuk oyuncağı olacak! Üstelik bütün bu konuların değerlendirmesini, toplumuna ve çağdaş değerlerin çoğuna yabancılaşmış, dün övdükleri “A”ya bugün terörist diyenlerle, karşı görüşte olanları teröristlikle suçlayan ve cinsel istismarların üstünü örtmeye çalışanların körü körüne peşinden gidenler yapacak!

Bu tasarıyla YÖK’ün disiplin cezası verme yetkisizliği kağıt üzerinde kalksa da, yargı kararı olmadan disiplin kurulu kararıyla kamu görevinden çıkarılma saçmalığı tartışma konusu olmaya devam edecek.

Bu yasa, Resmi Gazetede yayımlandığında yürürlüğe girse de, hukukun arkasından dolanıp barış bildirisi imzacılarına uygulanıp uygulanmayacağını ise zaman gösterecek. 

Yazının başlığı eksik tabii, yalnız MEB’de değil, her alanda yeniden değişim başlıyor. Hedef keyfi yönetim/başkanlık olunca!

[email protected]