Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla (II)!

Web sayfasında, “Üniversitemiz, uluslararası çağdaş eğitim sürecine uyumlu, ileri düzeyde eğitim, öğretim, araştırma, geliştirme etkinliklerini sürdürerek, sağlık, sosyal, kültür, sanat, spor, ekonomi ve teknoloji alanlarında gerçekleştirdiği bilimsel araştırmalar ile tüm insanlığa yarar sağlayacak bilgiyi üretmeyi, ürettiği bilgi ve teknolojinin aktarımı ile kullanımını sağlamayı ve insan haklarına saygılı, özgür düşünceli, etik değerlere bağlı, yaratıcı, yapıcı ve uygulayıcı bireyler yetiştirmeyi, Kocaeli bölgesinde paydaşlarımızla birlikte ileri teknoloji ile endüstriyel dönüşüm gerçekleştirecek bilinir markalar oluşturulmasına katkıda bulunmayı misyon edinmiştir” açıklaması olan bir üniversite düşünün. Bu üniversite, “Bilgi çağına hâkim, bilinir, saygın, öncü, uluslararası kabul görmüş, görünür bir üniversite” olmayı vizyon edinmiş olsun. Üniversitenin değerleri de, aşağıdaki gibi açıklanmış bulunsun:

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak,
  • Çağdaş, laik, demokratik, ulusal değerler ve insan haklarına saygılı olmak,
  • Evrensel hukuk ilkelerine uymak,
  • Ayırım gözetmeksizin herkese saygılı olmak ve hizmet vermek,
  • Etik değerlere bağlı kalmak,
  • Bilimsel ve Teknolojik gelişmeleri izlemek,
  • İç ve dış paydaşlarla uyum ve işbirliği içinde olmak,
  • Kalite ve denetimini ilke edinmektir.

Bir an için bu üniversitenin, yaptığı bilimsel bir araştırma sonucunda çocukların dışkılarında ve annelerin sütlerinde ağır metaller bulunduğunu (akademisyen sorumluluğuyla) kamuoyuna açıklayan profesörüne disiplin soruşturması açıp ceza vermeye kalkıştığını düşünün. Bu üniversitenin, hükümet istiyor, YÖK istiyor ve de bunlar “Fetöcü” diyerek, haklarında herhangi bir yargı kararı olmayan 39 akademisyenini üniversiteden attığını düşünün. Üstelik bu atılanların arasına, Fetöcülükle hiç ilgisi olmayan ve bilimsel bulguları açıkladığı için yargı nedeniyle ceza veremediği profesör gibi barış yanlısı akademisyenleri de katmış olsun!

Web sayfasında misyonunu, “Şehirle bütünleşen bir anlayış içinde özgürce bilimsel eserler üretmek, hal çareleri ve tekliflerinde bulunmak; bu konuda politikalar önererek, bu önerilerinin hayata geçmesinde ve izlenmesinde yer almak; insan haklarına saygılı, katılımcı ve barışçı bir toplum için etik ve estetik hükümler geliştirebilme yeteneğine sahip, başarılı ve yetkin bireyler yetiştirmek” olarak tanımlamış bir başka üniversite düşünün. Bu üniversite vizyonunu da, “İnsan onurunu merkeze yerleştiren Eğitim-öğretim, araştırma, sanat ve teknolojide kaliteyi sürekli iyileştiren, çevreye duyarlı, araştırıcı, sorgulayıcı, çözümleyici düşünce yapısında, bilgiyi üreterek, paylaşarak ve hayata dönüştürerek toplumun yaşam boyu eğitim ve gelişme sürecine katkıda bulunan ve bilimsel yönüyle uluslararası alanda tanınan seçkin bir üniversite olmaktır” şeklinde tanımlamış olsun.

Bu üniversite, 2011-2012 öğretim yılı, Kuran-ı Kerim ve dualar okunarak başlamış; 6-8 Nisan 2012 tarihlerinde, "Said-i Nursi'nin Milliyet Fikri ve Kürt Meselesine Dair Görüşleri" başlıklı bir sempozyum düzenlenmiş ve sempozyumda haremlik-selamlık uygulaması yapılmış olsun. Bu üniversitenin rektörü hakkında, 

  • iktidar partisi genel başkanını ima ederek, “Ben genel başkanımızın  …temsilcisiyim,” 
  • “En iyi tedavi ruhi tedavi ve namazdır,”
  • “Okulumda kız gibi hoca istemiyorum,” 
  • “Rektör ve akademisyenler için kep değil, sarık daha uygundur, sayın rektör arkadaşlarıma arz ederim” dediği; “İslam alimiyim” deyip bir Arap şeyhi gibi giyindiği; ve onun yönetiminde hazırlanan bir ansiklopedide, “Sarıkla kılınan namaz, sarıksız kılınan 25 namaza, sarıklı Cuma da sarıksız 70 cumaya bedeldir; Sarıklı kılınan iki rekat, sarıksız 70 rekattan daha hayırlıdır; Kocaya karşı itaatsizlik etme; Erkeğin isteğini yerine getirmeyen kadın Allah'a isyan etmiş sayılır" gibi ifadelerin yer aldığı iddia edilsin!

Kamuya açıkladığı misyonuna, vizyonuna ve değerlerine karşın yukarıda özetlenenlerin ya da benzerlerinin yaşandığı kurumlara, “Üniversite” diyebilir misiniz? 

Üniversite denen bu tür kurumlarımızın sayıları az mıdır, çok mudur? Ne dersiniz?

Web sayfasında, açıkladığı, vizyonuna, misyonuna ve değerlerine uygun olarak davranmaya çalışan üçüncü bir üniversite düşünün. Bu üniversite, “1 - İnsan hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesi; 2 - Din, dil, ırk, etnik köken, fikir, cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, bedensel engel ve benzeri özellikler nedeniyle ayrımcılık ve önyargıya yer vermeden hakça ve dürüst davranılması; 3 - Üniversitede her konunun özgürce tartışılacağı bir ortamın yaratılması ve korunması; 4 - Bilgilenme, bilgilendirme, öğrenim ve öğretim özgürlüğünün korunması” gibi 15 ilkesini de açıklamış bulunsun. Üstelik bu ilkelere de, olabildiğince sadık kalmaya çalışsın; hiçbir mensubuna yargısız infaz yapmamış olsun.

Bu üniversitede, lokum masası açılması ve/ ya da sonrasındaki olaylar tezgahlanmışsa, bu tezgah, (varsa) misyonuna, vizyonuna, değerlerine ve ilkelerine sahip çıkmaya çalışan ya da bu doğrultuda davranmaya kalkışacak üniversitelere verilen bir gözdağı değilse, nedir? 

[email protected]