İTÜ’nün İngilizcesi!

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Osmanlının "Mühendishane-i Bahri-i Hümayun" adıyla 1700'lerin sonlarında açtığı okulun devamı olarak kabul ediliyor. Mühendislik alanında dünya'nın en eski teknik üniversitelerinden biri, Türkiye'nin ikinci üniversitesi. Zaman zaman dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına giren bir okul.

İTÜ, alt yapısı hazır olan bölümlerin yüzde 100 İngilizce program açabilecekleri kararını almış! Bu kararın gerekçeleri de kısaca şöyleymiş: Üniversite yurt dışı öğrenci ve öğretim elemanı değişim programlarından yeterince yararlanamıyormuş! Üniversite dünya sıralamasında sürekli düşüş içindeymiş! İTÜ her zaman çağdaş değişimin öncüsüymüş!

Bu gerekçelerden, üniversitenin amacının toplumsal gelişime katkı yapmak ve bilim üretmek değil, değişim programlarından yararlanmak olduğu İngilizce öğretimin dünya sıralamasını yükselteceği ve çağdaşlaşmakta öncü olmak için İngilizce öğretime geçilmesi gerektiği gibi anlamlar çıkıyor.

Bu gelişme ve gerekçeler insanı şaşırtıyor ve öncelikle şu soruları akla getiriyor: Türkiye'nin gözbebeği olan bir okul, nasıl olur da böyle bir karar alabiliyor? On binlerce öğrencisi, binlerce idari personeli, birkaç bin öğretim elemanı ve de on binlerce mezunu olan İTÜ'nün Senatosu'ndaki hepi topu 22 kişi, böylesine bir kararı alma yetkisini kendisinde nasıl bulabiliyor? Başbakanlar ve cumhurbaşkanı yetiştirmiş bu okulun mensupları, özellikle öğretim üyeleri ve de özellikle statüleri gereği profesör olup belirli ölçüde iş güvencesine sahip olanlar bu duruma nasıl sessiz kalabiliyor?

Tabii sorular bunlarla sınırla kalmıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde öğrenci-öğretmen değişiminin yoğun olması, Almanya'da, Fransa'da, İspanya'da, İtalya'da , ... üniversitelerde yüzde 100 İngilizce öğretim olmasından mı kaynaklanıyor?

Temel görevlerinden biri Türkçeyi koruyup geliştirmek ve bilim dili haline getirmek olan üniversiteler, tüm çalışanları, öğrencileri ve mezunları istese bile böylesine bir karar alabilir mi? Yabancı dil öğretmenin yolu, o dilde yüzde 100 programlar açmak mı? Yabancı dili öğretmenin başka bir yolu yok mu? Almanya, Fransa, Küba, Rusya, vb. yüzde 100 İngilizce programlarla mı bilimsel ilerleme gösteriyorlar ve o ülke insanları İngilizce öğreniyor?

Anadolu liseleri uygulaması başarılıydı da o nedenle mi İngilizce öğretime son verildi? Anadolu liseleri uygulamasını üniversiteye taşımanın yararı ne? Türkçe ders anlatmada mı zorlanılıyor? Öğrenciler Türkçe yapılan dersleri dinlemede ve/ya da öğrenmede mi güçlük çekiyor? Dersler İngilizce olunca mı kolay öğrenilecek? Kimi aklı evvellerin düşündüğü gibi, "Türkçe bilim dili olamıyor" mu? Konuşurken, bir marifetmiş gibi, araya İngilizce sözcük katanlara mı özeniliyor?

Türkiye'de hukuksuzluk ve yolsuzluk diz boyu doğal kaynaklar peşkeş çekiliyor dış borç, iktisadi bunalım, işsizlik görülmemiş düzeyde insanın emeği, aklı, duyguları sömürülüyor laiklik, bilimsellik, cumhuriyetin temel kazanımları elden gidiyor iyi eğitim almışlar yurt dışına kaçıyor ve Türkçe yozlaşıyor. İngilizce öğretimle mi bu sorunların üstesinden gelinecek?

İngilizce öğretim yapan üniversitelerimiz dünya sıralamasında sürekli yükselişte mi? Bu üniversitelerde yarı Türkçe yarı İngilizce eğitim yapılması çok mu hoş, çok mu bilimsel, çok mu yararlı? Bu üniversitelerde de Türkçe eğitime geçilmesini düşünenlerin sayısı giderek artarken ve İngilizce öğretimin terk edilmesi istenirken İTÜ'nün bu girişimi neyin nesi?

Vakıf üniversiteleri öğrencilerden yüksek bedeller almak için İngilizce öğretimi yeğliyor, İTÜ'nün de amacı paralı eğitime geçmek, yalnız parası olana hizmet vermek mi?

Esasında İTÜ, ilgilenenleri ilk kez şaşırtmıyor. İTÜ'nün iki önceki (ilk bayan) rektörü, "Uluslararası şirketlerde çalışacak mezun" yetiştirmekten yanaydı. Üniversitenin ana işlevinin "Bilim üretmek değil, fırsatları değerlendirmek" olduğunu söylüyordu. Bu söylemleri duyanlar şaşırırken İTÜ'den bir tepki gelmiyordu.

Gürüz'ün YÖK başkanlığı zamanında, ABD'nin SUNY adlı üniversiteyle birlikte program yürütecek, parası olanların okuyup çift diploma alacakları bir uygulama başlatılmıştı. Bu beş üniversiteden biri de İTÜ idi. İTÜ'den bu uygulama aleyhine de bir ses çıkmamıştı.

Son rektör seçme-atama sürecinde, İTÜ'de en çok oy alan aday rektör olarak atanmamıştı. Öğretim üyeleri demokratik olmayan ve de kendi istençlerini hiçe sayan bu duruma da, bir iki istifa dışında, tepkisiz kalmıştı.

Ancak, bu İngilizce öğretim konusu yukarıdaki gelişmelerin hiçbirine benzemiyor. İTÜ'lülerin bu konuyu içlerine sindiremeyip gereğini yapacağı umuluyor ve bekleniyor.

Yukarıda değinilen ve SUNY ile ortak program yürütecek beş üniversiteden biri de Boğaziçi Üniversitesi idi. Bu uygulama öğretim elemanlarının haberi olmadan gerçekleşmişti. Bu üniversitede, yine öğretim elemanlarının haberi olmadan, bağış karşılığında Aydın Doğan İletişim Enstitüsü'nün kurulması da kabul edilmişti. Hatta o enstitünün kurulması bakanlar kurulunda da karara bağlanmıştı. Öğretim elemanları bu gelişmelerden haberdar olduklarında gösterdikleri tepkilerle, olumsuz bulunan iki uygulamaya da son verilmesini sağlamışlardı.

Komşuda yaşanmış ve başarılmış bu iki örnek İTÜ'lülere çıkış yolunu gösteriyor.

[email protected]