Hasan-Âli Yücel

25-26 Şubat 2011 günlerinde İzmir’de Hasan-Âli Yücel’den Günümüze Eğitim Bilim Kültür Politikaları Sempozyumu düzenlenmiştir. 26 Şubat, Yücel’in 50. ölüm yıldönümüdür. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ile birlikte bu etkinliği düzenleyen Balçova Belediye Başkanı, Yücel anısına bir sempozyum düzenleme gerekçesini, “Yücel’in, Cumhuriyet devriminin devrim karşıtlarına karşı ilk kurbanı” olmasına bağlamaktadır.

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Cumhuriyet devriminin önemli bakanlarından Mustafa Necati ve ünlü eğitimcilerinden İsmail Hakkı Tonguç sempozyumlarından sonra Yücel sempozyumunu da gerçekleştirmiştir. Sempozyuma gelen 130 kadar bildiriden ancak 79 tanesi, 786 sayfalık bir kitapta bir araya getirilmiştir.

Bu bildiriler içinde, kişiliğinden şairliğine, edebiyatçılığından felsefeciliğine, öğretmen yetiştirmeden meslek eğitimine, eğitimden kültür ve sanata, gönül ve duygu adamlığından devlet adamlığına kadar Yücel ile ilgili pek çok konuda bildiri vardır. Kimi bildirilerde örtüşmeler olsa da, Yücel’in kişiliği yanında bakanlık dönemini ve sonrasını irdeleyen bu bildiriler, ilgilenecek kişiler için önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bu bildirileri okuyacaklar içinde, herhalde benzeri konularda daha derinlemesine araştırma yapmaya yönelecek insanlar olacaktır. Çünkü Yücel, 1938-1946 yılları arasında 7 yıl 7 ay ve 7 gün süreyle en uzun süre bakanlık yapan, kültür ve eğitim alanındaki katkılarıyla cumhuriyet dönemine damgasını vuran, halkçı ve cumhuriyet devrimlerine içten bağlı, özgür ve aydın insan yetiştirme çabalarıyla tanınan bir bakandır.

Yücel, bakan olarak pek çok “ilk”leri gerçekleştirmiştir. Birinci Milli Eğitim Şurası’nı (1939), Birinci Türk Neşriyat Kongresi’ni (1939), Birinci Coğrafya Konferansı’nı (1941), Beden Terbiyesi ve Spor Şurası’nı (1946) toplamıştır. Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi düzenlenmiştir (1939). Gezici köy erkek kursları (1939) ve yapı kursları (1940) uygulaması, okul ders kitaplarının bakanlıkça hazırlanıp bastırılması (1940), Bakanlıkta alınan kararların ve eğitim-öğretim işleriyle ilgili yönetmeliklerin okullara ve ilgililere iletilmesine yarayan Tebliğler Dergisi uygulaması (1939), dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi (1940) onun zamanında başlamıştır. Bu dergi yanında İlköğretim Dergisi (1939), Güzel Sanatlar Dergisi (1939), Tercüme Dergisi (1940) ve Köy Enstitüleri Dergisi (1945) gibi pek çok dergi çıkarılmış dilin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına ağırlık verilmiş ve çeşitli bilim adamlarına İmla Kılavuzu, Felsefe ve Gramer Terimleri gibi gramer kitapları yazdırılmıştır.

Bakanlıkta, Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı kurulmuş, Talim Terbiye Kurulu ile Teftiş Kurulu Başkanlıkları yeniden düzenlenmiş, okul yapımları ve donanımları ile ilgilenecek bir büro oluşturulmuştur (1941). Köy Enstitüleri (1940), İzmir Yüksek Ticaret ve İktisat Okulu (1941), Köy Bölge Okulları (1942), Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü (1943), Ankara Fen Fakültesi (1943), Necati Eğitim Enstitüsü (1944), İstanbul Teknik Üniversitesi (1944), Eski Eserler ve Müzeler Müdürlüğü (1945), Ankara Tıp Fakültesi (1945), Milli Kütüphane (1946), öğretmenlerin tedavisi için Validebağ Sanatoryumu açılmıştır. UNESCO’ya üye olunmuş, bilimselliği öne çıkaran ve üniversitelere özerklik getiren (18 Haziran 1946 tarih ve 4936 sayılı) Üniversiteler Kanunu çıkarılmıştır.

Onun bakanlığında, İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllarında, öğrenci sayısı ilkokulda yüzde 74, mesleki teknik eğitimde yüzde 400, yükseköğretimde de yüzde 109 artmış, ortaokul ve liselerde ise biraz azalmıştır. 1848-1940 yılları arasında yaklaşık olarak altı bin öğretmen yetiştirilmişken, köy enstitülerinde 7-8 yılda 17 bin köy öğretmeni yetiştirilmiştir.

Bir düşün adamı olanı Yücel, daha öğretmenliğinin ikinci yılında, 3 Şubat 1923’te İzmir’de Mustafa Kemal’e, “Mekteplerin yanında fosil haline gelmiş medreselerin daha yaşatılıp yaşatılmayacağı” sorusunu soran kişidir. Kitaplarıyla, gazete yazılarıyla ve “Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar” ve “Hürriyet istemeyenlerin başında doğmacılar gelir… Doğma, ilk defa ortaya atanlar tarafından düşünülmüş, fakat sonra onu kabul edenlerin çoğu tarafından düşünmeden alınmış inanma klişeleridir” gibi düşünceleriyle, köy enstitülerindeki başarısıyla bakanlığı sırasında ırkçıların ve gericilerin boy hedefi olmuş bir bakandır. Yücel, CHP’nin Amerikancı bir politika izlemeye başlaması üzerine önce bakanlıktan sonra CHP’den ayrılmış, aydınlanmanın karartılmaya başlandığı o gerici ortamda yalnız bırakılmıştır.

Ünlü Şair Can Yücel, babasının ölümü üzerine İmece dergisinde yazdığı “Ölüm” adlı makalesinde, “Yurdunu sevmek solculuksa, Hasan-Âli Yücel solcuydu tabii” ve “Evet yurtta tek kişi aç, bakımsız, tek kişi okuyup yazmasız kaldıkça rahat nefes almamacasına yaşamak solculuksa, Hasan-Âli Yücel solcuydu” türünden çeşitlemelerle babasını tanıtmaktadır. Yücel’in bakanlık yıllarını ve bakanlıktan ayrıldıktan sonra başına gelenlere yakından tanık olan Çetin Altan da, onu, “Politika panayırına çıkan pek nadir kültür adamlarından biri” olarak tanımlamaktadır.

Sabahattin Eyuboğlu, onun ölümü üzerine, “Memleketi de, insanı da yeni Türkiye’nin gerçeklerine uygun olarak düşünürseniz, bu iki kelime size erken yitirdiğimiz, kadrini birçok değerlerimiz gibi sonradan bileceğimiz Hasan Ali Yücel’in kişiliğini özetler. İşleri yürütmek için kaş çatıp surat asmanın şart olmadığını, iş yaşamında ciddiliğin, titizliğin güler yüzle de sağlanabileceğini ispatlamış nadir yöneticilerdendi” demektedir. Sempozyumda bildiri sunan köy enstitülü Rıza Yetim de, “Kim ne derse desin Hasan-Âli Yücel gün geçtikçe daha da yücelecektir” demektedir.

[email protected]