Hangi öğretmenler haklı?

MEB, ek ders ücretleriyle oynayıp, aylık olarak sınıf öğretmenlerinin 81 YTL, dal (branş) öğretmenlerinin 91 YTL ve atölye öğretmenlerinin de 145 YTL gelir kaybına uğramasına yol açıyor. Öğretmenlerin önemli bir bölümü buna tepki gösteriyor. Bu öğretmenler haklı değil mi? Siz olsanız tepki göstermez misiniz?

Bu düzeydeki kayıplar az değil biliyorsunuz. AKP hükümeti ister şatafatlı sözlerle enflasyonun düşük olduğunu söylesin, ister uyduruk istatistiklerle küçük olduğunu göstersin, sokaktaki herkes, bir-iki alışveriş yapanların tümü, günlük yaşama yansıyan harcamaların karşılanamaz boyutlara ulaştığını birebir yaşıyor. Neredeyse günlük zamlara karşın AKP hükümeti, memura ancak çok düşük yüzdelerde kalan zam yapıyor. Memur zamlarının yüzde 5-6 düzeylerde kaldığı bir ortamda, MEB aldığı bir kararla, öğretmenin birdenbire ayda 81-145 YTL, yüzde 10-20 dolaylarında gelir kaybetmesine yol açıyor. Öğretmenlerin birkaç yılda aldığı zam bir anda buhar oluyor. Siz olsanız tepki göstermez misiniz? 

1966 Nisanında devlet lisesinde mesleğe başlayan bir öğretmenin 15 saat ders karşılığında aldığı aylık maaş 475 TL idi. O yıllardaki bir saatlik ek ders ücreti ise 10 TL idi. Lise öğretmenleri, ders açığı varsa 15 saate kadar ek ders alabiliyorlardı. Dolayısıyla, lise öğretmeninin ek ders ücreti, her ay maaşına yakın ve hatta kimi aylarda da maaşını da geçen meblağlara ulaşıyordu. Öğretmene, gelir açısından verilen değer bu düzeydeydi. O gelirle bir öğretmen ailesini rahatça geçindirebiliyordu. Alanya gibi o zaman da turistlik olan bir yörede, o gelirle, otelde kalınabiliyor, sabah, öğlen ve akşam yemekleri lokantalarda yenebiliyor ve ay sonunda da bekar öğretmenin cebinde harçlık da kalıyordu. O tarihte lise öğretmenliğine başlamış ve sonradan üniversiteye geçerek kıdemli profesör olmuş bir kişi, 41 yıl sonra bugün Alanya’ya gitse, aldığı aylık ücret ve ek ders ücretiyle yıllar önce kaldığı otelin bir aylık bedelini ödeyemez. Profesör bu duruma gelmişse, siz birde ilk ve ortaöğretimde öğretim elemanından çok daha düşük maaş verilen öğretmenin halini düşünün. Bu çarpıklığa sessiz kalınır mı?

Bırakın 1960’larla günümüzü karşılaştırmayı, AKP’li yıllara bakalım. AKP’nin iktidar olduğu yıllarda, bu hükümete eleştirel yaklaşan sendikaların değil, AKP ile daha barışık olan Türkiye Kamu Sen’in yaptığı bir araştırmaya göre, zamlar karşısında memurların yıllık gelir kaybı 2003’te yüzde 27,8’i bulmuş. Daha sonraki yıllarda sırasıyla gelir kayıpları yüzde 35,6; 42,1 ve 39,6 olmuş; 2007’de de bu kaybın yüzde 39,6 olacağı tahmin ediliyor. AKP’li yıllardaki kayıplar bile çok değil mi, emek sömürüsünü yeterince göstermiyor mu? Bu kayıpları yaşayan öğretmenin, getirilmek istenen ek kayıplara tepki göstermesi doğal değil mi?

Doğal olmayan, tepki göstermemek değil mi?

Öğretmenler neden “öğretmen, başöğretmen” gibi sınıflara ayrılıyor? Okullardaki her türlü hizmet neden taşerona yaptırılıyor? Alevilere, Şiilere ve Hanefi olmayan Sunilere bir hizmet götürmeyen, buna karşın onlardan toplanan vergileri yalnızca Hanefi olanlar için kullanan Diyanet İşleri Başkanlığı’na bol bol kadro verilirken, neden MEB’e yeterince kadro verilmiyor? Öğretmenleri kadrolu olarak atamak varken, MEB neden sözleşmeli öğretmen almayı, ücretli öğretmen çalıştırmayı yeğliyor? MEB neden öğretmenlerin ek ders ücretlerine takılıyor? AKP, daha önce veto edilen sosyal güvenlik yasasını neden yeniden gündeme getiriyor; bile bile emekçinin emekliliğini neden tehlikeye atıyor? Asgari ücret neden sadaka değerinde tutuluyor? AKP, KİT’leri özelleştiriyor; madenleri yabancılara pazarlıyor; ormanların yağmalanmasını kapısını açıyor; eğitimin özelleştirilmesine çalışıyor. Tüm bu uygulamalar, ülke kaynaklarının talan edilmesine, emeğin sömürülmesine ve hatta emekçinin kanını emilmesine yönelik değil mi? 

Neden öğretmenlerin çoğunluğu, alın terlerine sahip çıkıp bir tepki göstermiyorlar? 

Alın terine sahip çıkmayan öğretmen, emeğine, insan haklarına, eğitim hakkına ve yurt kaynaklarına nasıl sahip çıkar? Sessiz kalmak, bu talana ve sömürüye ses çıkarmamak ne anlama geliyor?

Bakıyorsunuz, AKP döneminde üye sayısını 1,16 kata ve 5,3 kata çıkaran eğitim sendikaları var, tepkisizler! Bu tür hakların savunucusu olmayan öğretmen neden örgütlenir neden sendikalaşır ki? 

Eğitim emekçilerinin ancak yüzde 48 kadarı bir eğitim sendikasına üye olmuş; ya üye olmayan öğretmenlere ne demeli?