Eylem, öğrenme ve bilinçlenme

Eylem sözcüğü, genelde iki anlam taşıyor. Dil bilgisi bağlamında “fiil” anlamına gelirken diğer anlamı “belli bir amaç ve yöntemle yapılan iş” oluyor. Sömürü çeşitlenip çoğaldığında, insanlar bir haksızlığa uğradıklarında, bir düşünceye, davranışa, karara ve uygulamaya karşı çıktıklarında ya da mağdur olduklarının ayrımına vardıkça, günlük yaşamda karşılaştığımız eylemler de artıp yaygınlaşıyor.

Bu tür eylemler kişisel olarak yapıldığı gibi toplu olarak da yapılıyor. Anlık eylemler olduğu gibi, birkaç saatlik ve uzun soluklu eylemler de oluyor.

Bir emekçi işsiz kalıyor, daktilo makinesini başbakana atıyor. Iraklı bir gazeteci, ülkesinin işgaline karşı çıkıyor, ABD başkanı Bush’a ayakkabısını fırlatıyor. Bu tür bireysel ve anlık eylemler, işin özünde çok anlamlı oluyor eylemi yapanlar, büyük bir riziko altına giriyor, canından bile olabiliyor. Ancak, bu tür anlık eylemler, çoğunlukla magazin haberi olarak verilip geçiliyor. Bazen bu tür bireysel eylemler, Hasan Tahsin’in İzmir işgalinde ilk kurşunu atması gibi, toplumların tarihine parlak bir simge olarak işleniyor.

Toplu eylemler genelde birkaç saat sürdüğü gibi, günübirlik ya da uzun soluklu olabiliyor. ABD, IMF ve Dünya Bankası gibi sömürü odakları olduğu bilinen kuruluşlarla YÖK gibi varlığıyla bilime ve topluma zarar veren bazı kuruluşlara karşı yapılan eylemler genelde kısa süreli oluyor. Afganistan’a asker gönderilmesi ya da nükleer santral açılması gibi bazı düşünce ve hazırlıklara karşı yapılan eylemlerle laik, bilimsel ve parasız eğitim isteme gibi toplumsal özlemleri dile getiren eylemler de genelde birkaç saatlik eylemler oluyor.

Demiryollarında çalışanların, öğretmenlerin, eczane sahiplerinin ve iki gün önce de hekimlerin yaptıkları eylemlerle emekçilerin diğer emekçilerin eylemlerine destek vermek üzere işbırakımları ise genelde birkaç saatten tüm güne kadar çıkabiliyor..

Sendikaların toplusözleşme sürecinde işbırakımı ve tekel işçilerinin günümüzde hâlâ sürmekte olan direnişleri gibi eylemler ise uzun soluklu oluyor.

Eczacıların ve hekimlerin eylemlerinde olduğu gibi, toplu eylemlerin bir bölümüne çoğunlukla eyleme neden olan sorunla birebir ilişkili kesimler katılıyor.

Kaz Dağları’nda altın madeni çıkarılmasına ya da Çaldağı’nda doğayı yok edecek yöntemle maden aranmasına izin verilmesine karşı yapılmakta olan eylemlerle tekel işçilerinin günlerdir sürdürdükleri direniş gibi eylemler, pek çok kesimi birebir ilgilendiriyor ve toplumdan yaygın destek buluyor.

Kişisel-kitlesel, anlık-birkaç saatlik-günübirlik-uzun soluklu her eylem, kendi içinde, demokratikleştirici, öğretici ve bilinçlendirici gizilgüç taşıdığı gibi, eylemin amacına ulaşması olasılığını da güçlendiriyor.

Eylemlerin demokratikleştirici, öğretici ve bilinçlendirici gizilgücü ile amacına ulaşma olasılığı, genellikle eylem süresi uzadıkça ve eylem kitleselleştikçe artıyor.

Güvenlik güçlerinin, dini içerikli eylem yapanlara karşı gösterdiği anlayışı ve hoşgörüyü, diğer eylemlerde göstermemesi, toplumun gözünden kaçmıyor. Tek bir eylem üzerinden bu farklı tutumun ayrımına varamayanlar, ikinci eylemde, üçüncü eylemde … eninde sonunda bu ikili davranışı fark ediyor.

Eylem yapan itfaiyecilere su ve tekel işçileriyle destekleyicileri üzerine de biber gazı sıkılması, öğretmelerin coplanması ve öğrencilerin linç edilmeye kalkışılması gibi olaylar, ilk anda olmasa da, yapılanların insafsızlığı/vicdansızlığı konusunda bu olayları gözlemleyenlerin silkinip uyanmasına neden oluyor.

Tüm eylemlerde, eyleme katılanların her biri süreç içinde yeni bir şeyler öğreniyor, sorunun nedenleri ve sonuçları ile yapılan haksızlıkların ve buna karşın neyin nasıl yapılması gerektiği gibi konularda bilinçleniyor değişim ve gelişim gösteriyor. Her eylemde ve eylem sürdükçe, toplumda bir şeyler öğrenip bilinçlenenlerin sayıları da artıyor.

Zaten güvenlik güçlerinin eylemcilere en hafifinden aşırı güç kullanması ve eylemcilere saldırması, devletin gücüyle insafsızlığını gösterme ve o eylemi engelleme amacı yanında, eylemcilerle toplumun öğrenmesini ve bilinçlenmesini engelleme amacı da taşıyor. Bu nedenle yandaş yayın organlarında eylemlerle ilgili haberlere ya hiç yer verilmiyor ya da sansürlü haber yapılıyor.

Sömürenler, insanın ne de olsa insan olduğunu bildikleri gibi, gören, duyan ve düşünen insanın vicdanının sonsuza dek kapalı kalamayacağını da biliyorlar.

Bu nedenle, kitlelerin desteğini alan eylemler, sömürgenlerin karabasanı oluyor.