Eğitimin hali (V): 
Ara eleman yetiştirme!

2012 yılında ortaöğretime 1.128.557 öğrenci kayıt yaptırmış. Bunların 491.042’i genel eğitime (46.324’ü özel olmak üzere, düz liselerle anadolu, fen, sosyal bilimler, anadolu öğretmen ve güzel sanatlar liselerine), 171.279’u imam hatibe, 460.260’ı da meslek liselerine geçmiş. Görüldüğü gibi yeni kayıt yapanların yarıdan fazlası ya imam hatiplerle meslek okullarına gitmiş. Gençelerimizin büyük bir çoğunluğu, ortaöğretim düzeyinde ve daha 9’uncu sınıfta (15 yaşında) genel eğitim dışında kalmış!

Bu ülkede, bakanlığın son zamanlarda düz liseleri Anadolu liselerine dönüştürdüğü haberleri yayılıyor. Düz liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi, bir yandan, eğitimin niteliğine önem verilmesi değil de, sınavla öğrenci alacak lise sayısının artması anlamına geliyor. Öte yandan da, imam hatiplerle meslek liselerine daha çok öğrenci çekme projesi gibi işlev görüyor. Bu projeyle, Anadolu lisesini kazanamayan ve genelde yoksul ve dar gelirli ailelerin çocuklarının önüne, “kırk satır mı, kırk katır mı?” misali dini/mesleki/açık öğretim seçenekleri konuyor.

Dini öğretim seçeneğini pekiştirmek için, Başbakan “İmam hatipleri Türkiye’nin en iyi okulları yapacağız” diyor, yeni imam hatipler açılıyor ve okullar imam hatiplere dönüştürülüyor. Bu arada, aylar önce Bitlis İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Valilik bir imam hatip okuluna Said Nursi’nin adını veriyor. Ancak okulun bağlı olduğu Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, bu adı benimsemiyor. Bir Bitlis AKP milletvekilinin araya girmesiyle Bakan Avcı işi bitiriyor okulun resmi adı, “Bitlis Said Nursi Anadolu İmam Hatip Lisesi” oluyor. Bu adla, bu okula daha çok öğrencinin kaydolması bekleniyor!

Devletin okul maliyetinin bir bölümünü karşılayıp meslek okulu açanlara ayrıca öğrenci başına yaklaşık bin lira para desteği vereceği(!) haberleri yayılıyor. Haberlere, iş kurmak isteyen mezun öğrencinin kredi ile desteklenmesi için düzenlemeler yapılırken yurtdışı stajları ile yabancı dil eğitimlerinin de destekleneceği haberi de ekleniyor. Anlaşılan bu desteği alan kişinin yurtdışında kolayca iş bulması isteniyor!

Bu desteklerle kimilerine (büyük olasılıkla yandaşlara) tonlarca para aktarılırken Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da haklı çıkarılmış oluyor! Ne de olsa bu bakan, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğunu, “konumu itibariyle” mucitler ve “kalem efendileri” çıkaramayacağını ancak bir “ara eleman ülkesi” olmak için çabalayabileceğini söylüyor!

Kısaca, hem Türkiye’nin Müslümanlığının pekişeceği hem de ara eleman ülkesi olmamızın kaderimiz olmaya devam edeceği anlaşılıyor.

Oysa, Bayraktar’ın deyişiyle, “mucitler ve kalem efendileri” yetiştirmek zor değil. Bu olasılık, zorunlu öğretim süresince dini ve mesleki öğretim yerine, bilimsel ve genel eğitime ağırlık vermekle artıyor. Bilimsel ve genel eğitim, öğrencinin hem özgürleşmesini sağlıyor hem öğrenmesini ve yeni koşullara uyum sağlamasını kolaylaştırıyor hem de bilişsel, devinimsel ve duyuşsal gelişimini sağlayıp daha duyarlı, insancıl, barışcıl, vicdanlı, bilgili, becerikli, üretken ve yaratıcı olma olasılığını çoğaltıyor. Okullarda matematik, fen ve güzel sanatlar derslerini artırmakla bu olasılık daha da pekişiyor.

Biz ise tam tersini yapıyoruz: Dini ve mesleki eğitimi pompalarken matematik, fen ve güzel sanatlar derslerinde indirime gidiyoruz!

Küresel sömürgenler, sömürülen ülkelerde mesleki öğretimi (ara eleman yetiştirilmesini) öne çıkarıyor. Müslüman ülkelerde ise, mesleki öğretime, ara eleman yetiştirmese de genelde sömürüyü, “Allahın takdiri” olarak görecek kişileri yetiştirecek dini öğretim ekleniyor. Bu durum, emekçinin sırtından palazlanan yerli/yabancı sanayicinin de işine geliyor. Biz de, bu yolu yeğliyoruz!

İnsan bu noktada, Başbakan’ın geçen yıl okula başlayan çocuklara gönderdiği mektupta, “Türkiye’nin daha güçlü, daha müreffeh, daha demokratik bir ülke olabilmesi, bölgesinde ve dünyada etkin, saygın bir konumda bulunabilmesi için eğitim hayati derecede önem arz ediyor” dediğini anımsıyor.

İmam hatiplerle mesleki okullarına gidenlerin sayısını artırarak, ara eleman yetitirmeye önem vererk, “bölgesinde ve dünyada etkin, saygın bir konumda olan ve daha güçlü, daha müreffeh, daha demokratik bir ülke” olabilir miyiz?

Karar sizin! Kararınız, Türkiye’nin geleceği!