Eğitim ve etik (I)!

Türkiye Özel Okullar Derneği, geleneksel eğitim sempozyumu adını verdiği etkinliklerin 18’incisini 30 Ocak-1 Şubat 2019 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirmiş. 

Yıllardır bu sempozyumların baş konuğu, başta milli eğitim bakanı olmak üzere bakanlık bürokrasisi oluyor. Özellikle bakan Hüseyin Çelik’ten bu yana sempozyumlarda, açış konuşmasını yapan bakanların özel okulcuları, özel okulcuların da bakanlığı göklere çıkarması bir gelenek haline gelmiş bulunuyor. Bu sempozyumun başlığının “eğitim ve etik” olması, öncelikle açılış konuşmalarının ne denli etik olduğu konusunda merak uyandırıyor.

Bu arada, tabii ki, genelde yeteneği ne olursa olsun parası olanı yetenekli yoksul öğrencinin önüne geçirme işlevi gören, özel okulculuğun bizatihi bir etik sorunu olup olmadığı konusu temel bir sorun olmaya devam ediyor. 

18. Sempozyumda, 20 Aralık 2019 tarihli soL portaldaki okulculuk yazısında yer alan “özel öğretim genelde bilmeden bazen de bilerek gericileşmeye araç oluyor” açıklamasının gerçekleştiği görülüyor. Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, 30 Ocaktaki açılış konuşmasında bakan Z. Selçuk’a övgüler yağdırıyor. 

Oysa dernek başkanının, bakanın Talim ve Terbiye Kurulu başkanıyken yaptıklarını bilmemesi ve bakanlık görevine başladığının ilk altı ayında gerçekleşen ve aşağıda özetlenen olaylardan haberdar olmaması mümkün görünmüyor.

Bakan, göreve gelir gelmez 2017 müfredatının ve liseye geçiş sisteminin devam edeceğini söylüyor. Bu söylem bakanın sınavı kazanamayan yoksulların açık liseye gitmesini içine sindirmiş olduğunu gösteriyor. Yönetmelik değişikliği ile karma eğitim koşulu kaldırılıyor, Anadolu Lisesi açmak için iki sınıfı dolduracak öğrenci aranırken imam hatip açmak için böylesi bir koşul aranmıyor. 8 Eylül 2018’de “2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi-Bulma Konferansı”nı yalnız yandaşlarla düzenleniyor. Bakan çoğunlukla yandaşların çağrıldığı bu konferansta, “Gelin hep beraber bu ülkeyi aklın, bilimin, gönlün merkezi yapalım” derken, esas eğilimini açıklayıp (kendisini bir Osmanlı olarak tanımlayan) “Cemil Meriç'in ruhu şad olsun” diyor! Danıştay iptal etmiş olsa da, gerici kuruluşlarla protokol imzalanmasına devam ediyor. AİHM iptal etmiş olsa da, din kültürü ve ahlak bilgisi dersini zorunlu olmaktan çıkaracak bir harekette bulunmuyor. “6 yaşında çocukla evlenilebilir” diyen Nurettin Yıldız'ın kitaplarını dağıtan kişiyi okul müdürlerinin amiri olacak bir göreve getiriyor.

Bakanın görevde olduğu 6 ayda, örneğin bir ilçe eğitim müdürü, resmi yazıyla, kız öğrencilerin neden türban takılması gerektiğinin anlatılacağı konferansa götürülmesini istiyor. Bir lisenin mezuniyet törenine, konuşmacı olarak ilçe müftüsü davet ediliyor. Bir ilçe milli eğitim müdürünün iftar yemeğine katılmayan aday ve danışman öğretmenlere soruşturma açılıyor; sarıklı cübbeli tarikat mensupları, Ankara’da bir ortaokulda "adalet" dersi veriyor. 

Bakan, zaman zaman; “Öğretmenliğe kabulde uygulanan pedagojik formasyon şartını kaldırıyoruz. Bu eğitimi artık bakanlığımız kendisi verecek” diyor. “Bilgi değil, görgü, davranış ve eylem temelli” eğitimden söz ediyor. “Türkiye lehine lobi oluştururlar, Türkiye’yi tanıtırlar ve nüfus sorunumuz yok” gibi sudan gerekçelerle, beyin göçünü savunuyor!  

Tüm bu gelişmelerin ayrımında olması gereken dernek başkanı, konuşmasında örneğin “Sayın bakanımızın Türk eğitimine getirdiği heyecan ve dinamizm, daha ilk andan itibaren dalga dalga yayıldı. Türkiye’nin her yerinde Sayın Bakanımıza büyük bir saygı, sevgi ve teveccüh var” diyebiliyor.

Bakan, 2023 vizyonuyla ilgili açıklamalarında örneğin “İmam hatip okullarıyla yükseköğretim kurumları arasında iş birliği geliştirilecektir” ve “Evrensel karakteri güçlendirilecek İmam Hatip Okullarının millî bir model olarak başka ülkelere örnek olma potansiyeli artacaktır” diyor. Bu söylemle bakan, 2023 vizyonunun özünü açıklamış oluyor. Yine de özel okullar derneği başkanı konuşmasında, “Bakan ve ekibi, bir politika belgesi olmanın ötesinde ülkemizin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu talim ve terbiye vizyonunu ortaya koyan 2023 Eğitim Vizyonu’yla bu gidişata felsefi açılımları da kapsayacak biçimde cevap vermiştir” diyebiliyor. 

Dernek başkanının bu söylemleri, eğitim ve etik konusunun tartışılacağı sempozyumun daha başlangıçta, etik sorunuyla başladığını gösteriyor. Bu söylemler, 1999-2009 yılları arasında Türkiye Özel Okullar Birliği Başkanlığını yapmış kişinin, eğitim sistemini gericileştiren 4+4+4 yasası çıktığında, o yasayı olumlu bulmasını anımsatıyor.  

Toplumun varlıklı kesimlerinden biri olan özel okulcular, bu bakana böylesine destek verince, geçen hafta bu sayfada özetlenen 2019 yılındaki piyasacı ve gerici gelişmelerin gerçekleştirilmesi daha kolaylaşıyor. 

Bu derneğin, bakanın 30 Ocak 2019’dan bugün kadar gerçekleştirdiği gerici dönüşümlere aldırmadığı, onu 29-31 Ocak 2020 tarihinde yapacakları XIX. geleneksel sempozyumuna davetli konuşmacı olarak çağırmasından belli oluyor. Bu sempozyumun başlığı “Eğitimde Yeni Akımlar” olunca, dernek başkanı, bakanın gerici yaklaşımlarını yeni akım olarak göklere mi çıkaracak; bakan, yaptıklarını yenilik mi olarak sunacak, göreceğiz.    

[email protected]