Bakanlık ne yaptığını biliyor mu?

Çocukların erken yaşta okula gitmeleri konusundaki eleştirilere ve uyarılara kulaklarını tıkayanlar, 4+4+4 yasası olarak bilinen 30 Mart 2012 tarih ve 6287 sayılı yasayı çıkarmıştı. Bu yasada zorunlu eğitime başlama yaşını küçülten şu madde eklenmişti: “Mecburi ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği eylül ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter.”

Bu yasanın kırkı çıkmadan, 9 Mayıs 2012 tarihinde bakanlık bu konuda bir genelge yayımladı. Yasa 60 ayını tamamlamış çocukların okula başlamasını zorunlu yapsa da, bu genelge, 2012-2013 öğretim yılı için “66 ayını tamamlayan tüm çocukların kayıt yapacağını, 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanlar ilkokula devamlarının sağlanacağını” belirtiyordu. Bu genelge bakanlığın, bir yandan erken yaşta okula başlamanın sakıncasını bile bile 4+4+4 yasasını çıkardığını öte yandan da yasaya falan aldırmadığını gösteriyordu. Oysa 4+4+4 yasasının 11’inci maddesi, “Zorunlu öğretim 2012-2013 öğretim yılından itibaren uygulamaya başlanır. Bakanlar Kurulu uygulamayı bir eğitim-öğretim yılı ertelemeye yetkilidir” derken bakanlığa herhangi bir konuda değişiklik yapma yetkisi vermiyordu. Geçerli yasal mevzuata göre, tüzüklerin, yönetmeliklerin ve genelgelerin yasalara uymak zorunda olduğu biliniyor. Bu nedenle genelge yasayı değiştiren içeriğiyle yasaya karşı bir genelge oluyordu. Geçmişte ilgili kişi ve kuruluşlar, yasaya aykırı bir genelge yayımlandığında, iptal edilmesi istemiyle Danıştay’a başvuruyorlardı. Bu genelgeyle ilgili olarak Danıştay’a başvurulmuş olsa, şimdiye dek bu genelge çoktan iptal edilirdi. Anlaşılan, çocukların lehine bir durum yarattığı için bu genelgenin iptal edilmesi için kimse başvurmamış.

Bakanlığın bu durumdan cesaret aldığı görülüyor. 21 Temmuz 2012’de bu kez, 27 Ağustos 2003 tarih ve 25212 sayılı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğini değiştirip 15’inci maddesini şu hale getiriyor:

İlkokulların birinci sınıfına, kayıtların yapıldığı yılın eylül ayı sonu itibarıyla 66 ayını dolduran çocukların kaydı yapılır. Gelişim yönünden ilkokula hazır olduğu anlaşılan 60-66 ay arası çocuklardan, velisinin yazılı isteği bulunanlar da ilkokul birinci sınıfa kaydedilir.

Görüldüğü gibi, bakanlık 9 Mayıs genelgesini, yönetmelik maddesi haline getirerek, yalnız bu öğretim yılı için değil, gelecek yıllara da yayıyor, yasayı bir kerecik değil her yıl delmeye kalkışıyor. Ancak bu kez bakanlık daha da ileri gidiyor, yönetmeliğin 15’inci maddesine aşağıdaki paragrafı da ekliyor:

Yaşça kayıt hakkını elde eden, ancak bedenen veya zihnen yeterince gelişmemiş olup okula uyum sağlayamayan 66 ay ve üzeri çocuklar da kasım ayı sonuna kadar sağlık kurumlarından verilen bedenen veya zihnen gelişmemiş tıbbi tanılı rapor üzerine okul öncesi eğitime yönlendirilebilir veya kayıtları bir yıl ertelenebilir.

Bakanlık bu maddeyle de, 4+4+4 yasasını bir kez daha ihlal etmekle kalmıyor, çocuk haklarına da aldırmadığını gösteriyor. Okula başlamak için 60-66 ay arası çocukların velisinin yazılı isteği yetiyor da, nedense 66 ay ve üzeri çocukların okula başlamaması için velinin yazılı isteği yetmiyor! En önemlisi de, bakanlık 40 yıl düşünülse kimsenin aklına gelmeyecek bir şey yapabiliyor: 66 ay ve üzeri çocuğun okula başlamaması için, çocuğun “bedenen veye zihnen” gelişmemiş olarak damgalanmasını ve de bu durumun hekim raporuyla belgelenmesini istiyor! Sahte belgelerle insanların Silivri’de yıllarca tutuklandığı bir ülkede, bu çocuklar için alınacak ve bu nitelikteki gerçek belgelerin ileride nasıl kullanılabileceğini insan düşünmek bile istemiyor.

Bakanlığın, yasa karşıtlığında ve haksızlıkta sınır tanımadığı görülüyor. 21 Temmuz 2012 tarihli değişiklikte eski yönetmeliğin 31'inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki gibi değiştiriliyor:

Sağlık durumu nedeniyle okula devam etmesinin uygun olmadığına ilişkin sağlık kurulu raporu alanlar ile imam-hatip ortaokuluna kayıt yaptıran veya devam eden ve hafızlık eğitimine başladığını belgelendirenlerden o eğitim ve öğretim yılı için devam zorunluluğu aranmaz. Sağlık raporu alanlar raporları süresince, hafızlık eğitimi alanlar bu eğitimleri süresince eğitim ve öğretim yılı başından itibaren en fazla bir eğitim ve öğretim yılı okula devam etmeyebilirler. Bu sürenin bitiminde okula devamları sağlanır. Bu öğrenciler okula döndüklerinde devam edemedikleri eğitim ve öğretim yılına ait derslerden okul müdürünün sorumluluğu ve koordinesinde alan öğretmenlerinden oluşturulacak komisyonca sınava alınırlar. Başarılı olanlar bir üst sınıfa devam ettirilirler.

Bakanlık bu paragrafla da 4+4+4 yasasını deliyor ve yeni eşitsizlikler yaratıyor. Bu yasada herhangi bir ayrım olmasa da, bakanlık, “hafızlık eğitimine başladığını belgelendirenleri” zorunlu eğitimden bir yıl muaf tutabiliyor! “Ben hafız olacağım” diyen çocuk pek olmasa da, kimi velilerin çocuğunu hafız yapmak istediği biliniyor. Küçük yaşta hafızlık eğitimine başlayacak çocuğun büyük bir olasılıkla geleceğinin hafızlıkla/mollalıkla sınırlı olacağı da biliniyor. Bu yönetmelik maddesiyle bakanlık, çocuğunu hafız yapmak isteyen veliye ayrıcalık getirip bir kez daha çocuğa değer vermediğini gösteriyor.

Ayrıca aynı bakanlık, çocuğunu bale, müzik ve resim gibi özel yetenek isteyen ve erken yaşta başlanması gereken alanlardaki eğitsel etkinliklere kayıt yaptıran ya da çocuğunu erken yaşta okula göndermek istemeyen veliye benzer bir hak vermiyor! Üstelik bale, müzik ve resim gibi alanları velidense çocukların daha çok istediği biliniyor.

Bakanlığın ne yaptığını bilip bilmediği yoruma açık olsa da, başvurulduğunda (en azından bu maddeleri) Danıştay tarafından herhalde iptal edilecek bu yönetmelik bir işe yarıyor: Bakanlığın çocukları hiç sevmediğini gösteriyor.

Bu nedenle bakanlığa, “Çocuklardan ne alıp veremediğin var,” bu yönetmeliğin çıkmasında görev almış “eğitimcilere” de, “Siz orada ne işe yarıyorsunuz” sorularını sormak gerekiyor.

[email protected]