Bakan Avcı’dan inciler!

Yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, babacan ve halk adamı görünüşüyle de YÖK eski başkanı Yusuf Ziya Özcan’a benziyor, aklına gelenleri söylemesiyle de! Avcı, konuştukça ağzından inciler (!) dökülüyor.

29 Nisan 2013 tarihli soL gazetesinin haberinden, Nisan ayı başında türban, mescit ve FATİH projesi konularında inciler döktüren Avcı’nın,1983-1989 yılları arasında başbakanlık yapan Turgut Özal’ı, eğitimde tek atılımı yapan kişi olarak gördüğü anlaşılıyor. Avcı bu görüşünü, Özal’ın, “Okullara bir milyon bilgisayar” sloganına dayandırıp “Eğer Özal’ın ciddi ciddi bir milyon bilgisayarı okullara yerleştirmeye niyeti olduğunu varsayarsak, Avrupa’da pilot uygulamalardan sonra geçileceği düşünülen faza (evreye) bizim hemen geçmemiz hedeflenmişti denebilir” diyor!

Özal’ın bir milyon bilgisayar konusunda pilot çalışma yapmadan gözü kara ve bilim dışı nitelikteki bu yaklaşımını beğenerek onaylayan kim? Pilot çalışmanın ne demek olduğunu bilmeyen sıradan bir insan değil, Milli Eğitim Bakanı!

Özal’ın bu söylemi, 20 küsur yıl önce uygulamaya konmuştu. Okullara alınan bu bir milyon bilgisayarın çok büyük bir bölümü ya daktilo olarak kullanılmıştı ya da hiç kullanılmadan depolarda çürümüştü. Bilgisayarların kullanılmadan çürümesinin temel nedeni, okulların bu tür teknolojiden yararlanacak birikimlere sahip olmamasıydı. Bu uygulamanın böylesine sonuçlanacağına dair yapılan uyarılar göz ardı edilmişti. Oysa teknoloji kullanımında Türkiye’den fersah fersah ileride olan Avrupa “X” sürede pilot çalışma yapacaksa, Türkiye’de en az 3“X” süresinde pilot çalışma yapılması gerekiyordu. Bakanlıkta danışmanlık yaptığı söylenen Avcı’nın bu bilgisayarların başına neler geldiğini bilmemesi de mümkün değil pilot çalışmanın anlamını ve önemini bilmemesi de.

Bu durum, Avcı’nın Özal hayranlığının, Özal zamanında eğitim alanında yapılan diğer değişimlerden kaynaklandığını düşündürüyor.

abece dergisinin Mayıs 1990 tarihli 50’inci sayısının 29-30’uncu sayfalarında yer alan “seksenli yılların eğitime etkileri” adlı makalemden Özal dönemiyle ilgili bölümü kısaltarak aşağıya alıntılıyorum.

Yükseköğretim paralı olmuş, … özel okullarla özel kurslar ve seçme sınavlarına hazırlayan özel dershaneler çoğalmıştır. … geçmişe özlemi artıran kitaplarla dinsel içerikli yayınlar öğrencilere önerilip okullara gönderilmiştir. İmam Hatip okulları ile Kuran kursları gelişme hızını arttırmış … çeşitli tarikatların yandaş bulma çabaları askeri okullarla özel okullara değin uzanmıştır. Eğitsel hizmetlerde dengesizlik belirginleşmiş, eğitim ticari meta haline gelmiştir.

… Milli Eğitim Bakanlarından biri bakanlığı dinci akımlara açmış, yabancı dil öğretimini ilkokullarda başlatmaya … kalkmış, aynı hükümetin bir başka Eğitim Bakanı dinsel kadrolaşmayı sürdürmüş, yabancı dili zorunlu ders olmaktan çıkarmış … bir başkası da okullarda öğrenciye ödev verilmemesini istemiş ve yabancı dil eğitimini yeniden zorunlu yapmıştır.

… Eğitim-öğretim sürecinde din felsefesinin yayılması ve bilimsellikten uzaklaşılması önem kazanmış, … din devletini savunan, yeniliğe ve bilimselliğe kapalı insanlar yetiştirilmesi hızlandırılmıştır. Bir yanda “laik” devlet denilmekte, öte yandan şeriatçı düşünceleri yayan kurumlar desteklenmekte, dindar olsun ya da olmasın herkesi aynı değerde görmesi gereken Diyanet İşleri Başkanlığı dinsizliğin “her türlü faziletsizliğin doğmasına ve yayılmasına ve bunun sonucu olarak da ahlaki düşüncelerinin kaybolarak toplumun bozulmasın” neden olacağını yaymaktadır. Öğrenciler için Hac gezileri, tatil aylarında Umre seferleri düzenlenmekte, öğrencilerin bu gezilere katılması için reklam yapılmaktadır.

Eğitsel hizmetler dengeli olarak sunulmamaktadır. Sistemden genelde varlıklı ailelerin çocukları, erkekler, ülkenin batısında ve büyük kentlerde yaşayanlar daha çok yararlanmaktadır. Öğrenci başarısı giderek düşmektedir. Kalabalık sınıflar, itici ve yaşamdan kopuk dersler, okumaktan soğutan, soru sordurmayan ve düşünmekten uzaklaştıran ve belleğe dayalı öğretim yöntemleriyle, eğitim-öğretim süreci nitelik değiştirmekte kimi dogmaları belletmeye ve seçme sınavlarında doğru seçeneği buldurma alıştırmalarına dönüşmektedir. Sınav kazanmak amaç olunca okulun yerini özel dersler ve dershaneler almakta, okullar da bu gelişmeyi benimseyerek sınavlara hazırlayıcı kurslar açmaktadır. Okulda başarı yerini sınavda başarıya bırakmıştır.

Özal döneminde eğitimdeki gerici ve piyasacı yaklaşımlar, Avcı’da hayranlık uyandıracak şeyler değil mi? Özal dönemi olmasaydı, bugün ne kadar AKP olurdu ne kadar Avcı!

[email protected]