16 Nisan’da neden HAYIR demeliyiz? (2)

Kızlarımızın ve kadınlarımızın özgürlüklerini daha fazla kaybetmemeleri için de HAYIR demeliyiz.

Bilindiği gibi Osmanlıda kadının bir kıymeti harbiyesi yoktur. Erkekler dört kadınla evlenebilmekte, kadının pek miras hakkı bulunmamakta, iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denk gelmektedir. Cariyelik vardır ve padişahın hareminde olan cariye sayısı akıl-almaz sayılardadır. Cumhuriyet rejimi, 1926’da kişi hukuku, evlilik hukuku, eşya hukuku ve miras hukukunu düzenleyen ve Osmanlıdaki bu eşitsizlikleri ortadan kaldıran medeni kanunu çıkarmıştır. Osmanlının neredeyse bir meta olarak gördüğü kadın, boşanma, boşandığında nafaka alma, seçme ve seçilme gibi gerçek ve hak ettiği değerine kavuşmuştur.

Osmanlıda kızların çok küçük bir kısmı sıbyan mektebine gidebilmekte, medreseye kız öğrenci de alınmamaktadır. Osmanlı kızların gidebileceği ortaokulu ilk kez 1800’lerin ortalarında açmıştır. Osmanlı 1863’te açtığı üniversiteye de kızları almamıştır. Ta 1914’te kızlar için inas darülfünun açılmıştır. Ancak inaslı kızlar, Osmanlıdan ileride olduklarını göstermiş, darülfünun hocaları kız ve erkeklerin karışık olarak öğrenim görmesini benimsemesi üzerine başlayan tartışmalar devam ederken, karma eğitimi savunarak kendilerine ayrılan dersleri boykot edip erkek öğrencilere verilen ders­lere katılmaya başlamışlardır. Darülfünun Divanı da 16, Eylül 1921 tarihli kararı ile bu oldubittiyi kabul etmiştir. Cumhuriyet rejimi, karma eğitimi yaygınlaştırarak ve Osmanlının son döneminde ancak öğretmen olabilen kadıların, hakim, savcı, mühendis, …, vali, başbakan ve cumhurbaşkanı olma yolunu açarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin temelleri atılmıştır. 

1910 yılında Kopenhag’da toplanan II. Enternasyonal, ABD’de greve çıkan 40.000 dokuma işçisi kadından 129’unun patronun neden olduğu yangında hayatlarını kaybettiği 8 Mart'ın (1857) “Dünya Kadınlar Günü” olmasını önermiştir. 8 Mart, Kurtuluş Savaşı sırasında 1921’de Osmanlıdan çok ileride olduklarını gösteren komünist kadınlar tarafından Ankara’da ilk kez anılmıştır. Birleşmiş Milletler,16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etmiştir. 8 Mart, kadınların binlerce yıldır yaşadıkları acıları düşünme, cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkma ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin benimsenmesinin yeniden vurgulama günüdür. Ancak piyasacı ve gerici iktidarların kadınla arası iyi olmadığı gibi, 8 Mart anlayışıyla da arası iyi değildir. Günümüzde küçük yaşta kızların evlendirilmesi teşvik edilerek, lise öğrencisine evlenme hakkı verilerek, kadını kuluçka makinesiymiş gibi görerek ondan 3-5 çocuk yapması ve toplumsal yaşamdan koparılıp eve kapanması istenmektedir. Bakan Mehmet Şimşek’e göre kadınlar iş aradığından işsizlik oranı yüksektir. Bakan Veysel Eroğlu, iş arayan kadına, “Evdeki işler yetmiyor mu?” demektedir. Kadın erkek eşitliğine “Eşitsizlik kadının fıtratında var “ diyerek karşı çıkılmaktadır. Bilgi Üniversitesi’nde 8 Mart masası açan öğrencilere tekbir getirilerek saldırılması ve güvenlik güçlerinin bu tür olaylara seyirci kalması, kadın düşmanlığını bir başka göstergesidir.

Medeni kanuna göre 17 yaşını doldurmayanlar evlenemese de, AKP iktidarında çocuk yaşta evlilikler her yıl artmaktadır. Pek çok AKP’li ya da yandaşları her fırsatta, küçük yaşta kızların evlenebileceğinden dem vurmaktadır. AKP tecavüze uğrayan kadının kürtaj yaptırmasına da karşıdır. Meclisteki İnsan Hakları Komisyonunun AKP’li başkanı, tecavüzcünün, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum olduğunu söyleyebilmektedir.

Araştırmalara göre kadınlarımızın yüzde 70’ten fazlası mutlu değildir. Kadınların 2016’da yüzde 44,7’si ve 2017’de de yüzde 53’ şiddet gördüğünü söylemektedir. 2017’de erkeklerin yüzde 57’si kadının şiddet gördüğünü kabul etmektedir. Çocuk evliliğine karşı çıkanların oranı son bir yılda yüzde 75’ten yüzde 70’e düşmüştür. Sivas’ta polisin, üniversiteden hamile olma ihtimali olan öğrencilerin listesini isteme densizliği kadın düşmanlığının ne boyutlara ulaştığını göstermektedir. Kızlarımızın ve kadınlarımızın cumhuriyet sayesinde kazandığı hakları korunması, ancak kadına değer veren ve toplumsal cinsiyet eşitliğini benimseyen anlayış ve uygulamalarla mümkündür. Bunu yolu da, 16 Nisan’da HAYIR demekten geçmektedir.

16 Nisan’da HAYIR demezsek, AKP’nin tecavüz mağdurunu, tecavüz edenle evlendirme düşüncesi gerçekleşecektir. Tecavüz edilen kadın, ya tecavüz edenle evlendirilerek ya da kürtaj yapması yasaklanıp tecavüz sonucu doğan çocuğuyla birlikte ölene kadar acı içinde yaşamaya mahkum edilecektir. Kadının eve kapanması, çocuk yaşta evlendirmeler, kadın cinayetleri, başı açık kadınların türbana girmesi çok daha hızlanacaktır.

[email protected]