Kozlu, grizu ve 263 maden işçisi…

Yıllar boyu insanlar öldü bu memlekette!

Kimi hasta yatağında, kimi trafik kazasında, kimi hain bir pusuda, kimi kalp kriziyle, kimi de onmaz çaresizliklerin sürüklediği intiharla karşıladı ölümü…

Yıllar boyu insanlar öldü bu memlekette…

Hepsinin ardından ağıtlar yakıldı, akan gözyaşları söndüremedi acılı yüreklerdeki yangını.

Kiminin ardından yıllar boyu konuşuldu, kimi de gömüldükten bir gün sonra unutuldu.

Yıllar boyu insanlar öldü bu memlekette…

Kimi Karadeniz’in serin sularında, kimi ıssız ormanların kuytuluklarında, kimi de hastane odalarında…

Ama birileri var ki!

O birileri, hep yerin yüzlerce metre altında karşıladılar ölümü.

Onlar ki Güneşe hasret, karanlıktan karanlığa göç ettiler.

Onlar ki Çocuklarına aldıkları mamalar, çocuk bezleri, ilaçlar ve oyuncaklar çıktı bir daha hiç açamayacakları dolaplarından…

Onlar ki Sabah evden çıkarken bıraktıkları bir gülücük, belki bir öpücük, belki de akşam eve elinde iki ekmekle girme duygusu asılı kaldı kapılarında.

Onlar ki Bir lokma ekmek, bir yudum su yutamadan kaldı gırtlaklarında. Belki bir gülüş, bir dua, bir küfür yarım kaldı dudaklarında…

Onlar ki Bataklık bir vadiyi bir şehre dönüştürenler, Zongalık’ı Zonguldak yapanlardı.

Onlar ki Birer birer ölümlerinin kanıksandığı zamanlarda, onlarca, yüzlerce ölerek bu ülkenin mezarlıklarını binlerce ölümle dolduranlardı…

Onlar, bu şehrin maden ocaklarında çalışmak, fabrikaların bacalarını tüttürmek, soğuktan buz kesmiş evleri ısıtmak ve birilerinin sermayesine sermaye katmak için ölmekle mükellef olanlardı.

Onlar, sanki kendilerinden gayrı herkesi mutlu etmek için yaratılmış olanlardı!

Onlar bu kentin, tükenmek ve yorulmak bilmez çalışkan karıncalarıydı.

Ve bir akşam vakti Kozlu’da…

Bir akşam vakti Kozlu’da tanık olduk, yüzlercesinin ölümüne…

Kozlu’da 3 Mart 1992 Perşembe günü akşamının sekizinde saçtı, ateşli ağzından ölümleri karanlıkların ejderhası.

Ve onlar ki 263 candılar...

Grizunun ateşinde yandılar, kül oldu bedenleri!

Karbon monoksit gazında soluksuz kaldılar, zehir doldu ciğerleri!

“Sırtlarında gaz maskesi olsaymış, çoğu ölmeyecekmiş!” dedi birileri.

“Kaza değil, katliam!” dedi, “Hesabını soracağız!” dedi birileri.

Birileri isyan etti, katliam gibi ölümlere. “1930 yılında icat edilen gaz maskesini, 1992 yılında maden işçilerine vermeyenler ve bunlara göz yumanlar katildir!” dedi birileri. Madenci Anıtı’ndan gözaltına alındı, uyduruk gerekçelerle tutuklandı ve hapis yattı birileri…

Onların ödediği aidatlarla saltanat sürüp, öldüklerinde sahip çıkmadı birileri.

“Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!”

“Ölüm bu işin fıtratında var, kader!”

“Güzel öldüler!”

“Gündeme getirmeyelim” dedi birileri.

Sahi, o ölenler kimdiler?

Sahi, o birileri kimlerdi?

Unutmadık, unutmayacağız…