İş cinayetlerinde 'taraflar' var mıdır?

Bu ülkede ANAP’la Özal’la geçen 80’li yıllardan bu güne, özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarını tartışıyoruz.

Bu konularda yazıp çiziyoruz…

Tartışıyor, yazıp çiziyoruz da ne oluyor?

Dile getirdiğimiz konu ve sorunlar karşısında, patronların doğrudan sömürüsüne maruz kalan işçi sınıfı içerisinde bir bilinçlenme düzeyi ve mücadele hattı öremeyince birbirine benzeyen acı olayları, ardı ardına yaşamak zorunda kalıyoruz…

En sonuncusunu 7 Ocak 2013 tarihinde Kozlu’da yaşadığımız ve TTK yetkilileri tarafından yapılan ve 8 madenci kardeşimizi yitirdiğimiz açıklanan acı olaylar, aynı zamanda yaşanan acı olayların sorumlusu da olan yetkililerin samimiyetsiz açıklamaları ve başsağlığı mesajlarıyla geçiştirilerek sürüp gidiyor. Gazetelerin “Yine acı, yine gözyaşı”, “Gözyaşı sel oldu” manşetler i ve olayı yaşayan işçilerin öne çıkarılan hikâyelerinin ardından, yaşanacak yeni bir acı olaya kadar unutulup gidiyor!

Sermaye sınıfının hizmetindeki siyasetçiler tarafından, Türkiye’de ki değişik işkollarında yaşanan özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları madencilik işkolunda da sürüyor. Uygulamaya konulan her yeni adımda işçi ve emekçiler adına hak kayıplarına neden olan işçi düşmanı politikalar, 90’lı yılların sonlarından itibaren redövans, 2004 yılının nisan ayından itibaren de taşeron uygulamasıyla Türkiye Taşkömürleri Kurumu (TTK) kömür sahaları ve işyerlerinde uygulamaya sokuldu.

2004 yılında Türkiye Taşkömürleri Kurumu Kozlu Müessese Müdürlüğü’nde “Hizmet Satın Alımı” adıyla başlayan ihale yoluyla taşerona iş verme uygulaması, 2005 yılının mayıs ayında Karadon Müessese Müdürlüğü, 2009 yılının ocak ayında da Üzülmez Müessese Müdürlüğü işyerlerine yayıldı.

Asıl işveren Türkiye Taşkömürleri Kurumu yetkililerinin gerektiği şekilde denetlemediği anlaşılan taşeron şirketlerde yaşanan, resmi kayıtlara yansıyan ya da yansımayan yaralanmalı iş kazaları gündeme bile gelmiyor.

Büyük yankılar uyandıran ölümlü iş cinayetleri ise Taşeron Yapı-Tek şirketinin iş yaptığı ve 30 maden işçisinin yaşamını yitirdiği 17 Mayıs 2010 tarihinde meydana gelen grizu patlamasında Karadon’da, taşeron Star Şirketi’nin iş yaptığı ve 8 maden işçisinin yaşamını yitirdiği 7 Ocak 2013 tarihinde meydana gelen degaj ve metan gazı patlaması da Kozlu’da yaşandı…

Sonuç olarak taşeronlaşma işçi sınıfına açlık sınırında yaşama, günlük yasal çalışma saatlerinin uygulanmadığı yasa dışı fazla çalıştırılma, sendikal örgütlenmenin engellenmesi, günden güne tırpanlanan iş kanunlarının dahi uygulanmaması ve dolayısıyla işyerlerinde baskı, taciz ve ucuz ölüm olarak yansımaktadır.

Adına “sosyal devlet” denilen politikalarla gerçek yüzü gizlenmeye çalışılan sömürü sistemi liberal piyasalaştırma politikalarının sonucu olan özelleştirmeler ve taşeronlaştırmalarla işçi sınıfına yönelik saldırılarını artırarak sürdürmektedir.

On yıllık AKP iktidarı döneminde 2002-2012 yılları arasında sadece taşeron şirketlerde yaşanan iş kazası sayısı 706 bin 608’dir. Bu iş kazalarında 16 bin işçi iş göremez raporu almış, 10 bin 297 işçi kardeşimizde iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. İş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçi sayısı, sadece 2012 yılında 878’dir.

Yine bu konudaki istatistik rakamlarını sıraladığım bir yazımda, “bu bir savaştır” tanımlamasını yapmış ve sermaye sınıfının işçi ve emekçilere karşı yürüttüğü bir savaş olduğunu belirtmiştim.

Adına “sınıflar mücadelesi denilen bu savaş AKP iktidarının emperyalist kapitalist sistem adına yürüttüğü bu savaş yoğunlaşarak sürüyor.

Uyaran, kınayan protestocu sendikal anlayışla gidilecek yolun sonuna çoktan gelinmiştir!

Bundan sonrası ise İşçi sınıfının tarafında olan mücadeleci bir sendikal anlayışın ve siyasi olarak sınıflar mücadelesinin konusudur.

Türkiye Taşkömürleri Kurumu’nda yaşanan taşeronlaşmanın baş aktörlerinden birisi olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Yeni Adım Gazetesi’nin 9 Ocak 2013 Çarşamba günü yayınladığı açıklamasında söylediği “Acının tarafı olmaz!” demiş.

Hükümetiniz yetkilileri tarafından, bundan önce yaşanan madenci ölümlerinde söylenen “Ölüm bu işin fıtratında-kaderinde var!”, “Güzel öldüler!”, “İş kazalarının çokluğu medeniyet göstergesidir!” gibi sözler ne kadar saçma ve anlamsızsa, “Acının tarafı olmaz!” sözü de bir o kadar saçma ve anlamsızdır.

Başbakan Erdoğan “Taraf olmayan, bertaraf olur!” buyurmamış mıydı?

Acının da, tatlının da tarafı olur sayın bakan!

Emperyalist saldırganlığın kan gölüne çevirdiği dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, Afganistan’da, Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Suriye’de ve ülkemiz Türkiye’de yaşanan tüm olaylarda yaşanan acıların tarafları vardır…

Tabii maden ocaklarında meydana gelen göçük ve patlamaların neden olduğu ölümlerde de taraflar vardır!

Siz hangi taraftasınız?