Stalingrad’a TOKİ

Kobanê, Kürt halkının onurlu direnişi ve çabası ile IŞİD çetelerinden temizlendi ve İslamcı çeteler Kobanê’nin dışına püskürtüldü.

Peki, Ortadoğu ve Rojava denkleminden bakınca Kobanê’nin zaferini ilan etmek için erken mi? Ya da daha farklı bir ifade ile IŞİD yenildi mi yoksa geri mi çekildi?

İsterseniz önce dünden bugüne Kobanê’de neler oldu ona bakalım.

Kobanê Rojava’da bulunan üç kantondan biri. Ve diğer iki kantonun (Efrîn ve Cizîre) tam ortasında yer alıyor. Yani diğer iki kantonun arasındaki bağın kurulmasını önlemeye yönelik operasyonel adımlardan birisiydi IŞİD açısından buraya saldırmak. Öte yandan Suriye-Türkiye sınırındaki en geniş ve ciddi sınır komşusu örgütlenmesini planlıyordu IŞİD.

İlk saldırılar 18 Temmuz 2013’te başladı. Bu ilk saldırılar IŞİD açısından hem alanın keşfi hem de YPG’nin gücünün sınırlarını sınamaya vesile oluyordu. Bir yandan da Türkiye’den gelecek mühimmat için zaman kazanıyordu. Bu saldırının hemen akabinde Til Ebyad sınır kapısından dört araçlık askeri malzeme IŞİD’e teslim edildi. Çatışmalar belli bir denge üzerinden 8 Mart 2014’e kadar devam etti.

8 Mart 2014 en şiddetli çatışmaların yaşandığı dönemin açıldığını ilan ediyordu. Ondan sonrası daha fazla hafızalarda yer etti. Biliyorsunuz. AKP hükümetinin IŞİD’e açıktan desteği. Hükümet üyelerinin IŞİD’i “tepkili İslamcı bileşenler” olarak tarif edip terörist olarak görmediklerine dair açıklamalar... Şah Süleyman Türbesi’nin özellikle Karakozak köyündeki köprünün denetiminin IŞİD militanlarına geçişiyle birlikte askeri bir üs olarak kullanılması Kobanê için büyük sorunlar oluşturuyordu.

Temmuz 2014 ise çatışmaların zirveye çıktığı ve IŞİD militanlarının artık Kobanê içlerine ilerlediği dönemin başlangıcı oldu.

Temmuz 2014’ün ardından artık mesele askeri cephenin yanı sıra aynı şiddet ve etkiyle siyasal bir cepheden de yürütülüyordu. Başlatılan diplomasi trafiği, Tüm Ortadoğu’da Kobanê için yaratılan duyarlılık, sokaklarda Kobanê için canını veren insanlar ve direnişi kent meydanlarına taşıyanlar sürecin siyasal hattı açısından önemliydi.

29 Ekim 2014 bu sürecin kırıldığı andır.

Askeri alanda başarılar kazanmaya başlayan Kobanê siyasal açıdan kan kaybetmeye başladı.

Dilerseniz sorularımızı daha farklı bir yerden sorarak meseleyi daha iyi anlamaya çalışalım.

Neden Türkiye’den ya da Şam’dan Kobanê’ye yardım için bir koridor oluşturulmasına izin verilmedi? Neden Kobanê’yi savunmak isteyen yurtsever insanların Türkiye sınırını geçmeleri engellendi? Neden Şam’dan IŞİD mevzilerini vurmak için kalkan uçaklar Türk Hava Sahasından taciz edildi? Bu soruları uzatabiliriz. Ancak cevabı gayet açık ve net bugün için.

Meselenin Kürt cephesinden bakılınca yıllardır yürütülen diplomasi ve müzakere başlıkları açısında gayet eğreti bir görüntü oluşturuyordu YPG. Hem Amerikancı bir hattan uzaktı hem de Şam ile gerek diplomatik, gerek askeri gerekse siyasi bağları mevcuttu. (Halen Cizîr’e Kantonundaki pek çok Kürt memurun maaşları Şam hükümeti tarafından ödeniyor) Böyle bir duruma ne AKP’nin ne de Batı Cephesinin tahammülü yoktu solda duran bir sürece. Boşuna yapılmamıştı Barzani’li Tatlıses’li buluşmalar. Türkiye hattında PKK’yi ve Rojava’da YPG’yi muhatap almak istemeyen AKP hükümeti Barzani’li buluşmalardan vazgeçemiyordu. Tayyip’in Kürdistan’ı tarifi Barzani’den ibaretti çünkü.

Süreç böyle devam ederken herkes sadece askeri başarılara ihtiyaç duyulan ve sadece askeri başarılara odaklanan bir sunum yapıyordu. Kürt halkının canı, kanı pazarlık masalarına servis edilirken, Kürtlere direnmek, kan emicilere de Kürt halkının kanıyla siyaset yapmak düşüyordu.

29 Ekim 2014 tarihsel bir eşiktir. O gün Türkiye’de iki kutlama vardı sadece. Biri artık ruh çağırma ayinlerinden öteye gitmeyen bir Cumhuriyet Kutlaması diğeri de “Biji Serok Obama”larla karşılanan Peşmerge kuvvetleri. Şaşırılan bir şey falan değildi. soL portal yazarlarından Müjde Tozbey Erden, Biji Serok Obama başlığını attığı yazısında henüz Peşmerge kuvvetleri yerindeyken işaret fişeğini yakmıştı siyasal alanda.

Evet, Türkiye’de burjuva siyaseti kadüktür, toydur, çoğu zaman saçmalar falan ama aptal ya da en önemlisi deneyimsiz değildir. Peşmerge birliklerinin geçişi için 29 Ekim’in tercih edilmesi tesadüf falan değildi. İki mesajı vardı bunun; ilki 1. Cumhuriyetçilere ikincisi de Kürt halkına. Birini AKP’ye diğerini Barzani’ye teslim eden bir yaklaşımın çıktısıydı.

Şimdi kalkıp kimse Ali İsmail Korkmaz eylemlerinde “”Kahrolsun Kemalist Diktatörlük” demesin! Gülerler adama. 29 Ekim’de Türkiye’de iki kutlama vardı ama medyada tek. O da Barzani kuvvetlerini gösteriyordu. Kürt halkının onurlu direnişini hiçe sayan üç beş haddini bilmez de koalisyon uçaklarına el açıp dua ederken Biji Serok Obama demekten de çekinmiyordu.

Semalarında Amerikan uçaklarının uçtuğu, Peşmerge kuvvetlerine muhtaç kılınmış, YPG’nin ÖSO ile dayanışmaya mecbur edildiği bir yerde, onurlu Kürt direnişçilerine en büyük darbeyi sanırım Kobanê-Stalingrad benzetmeleri vurdu. Şimdi kalkıp kimse Yalta Sözleşmesi ile Stalin-Churchill benzetmelerine gitmesin. Sovyet halkları semaya bakarken kızıl bir şafağı görüyordu Normandiya'da çıkartma sırasında yukarı baktıklarında gördükleri Amerikan uçaklarını değil!

Evet, Kobanê IŞİD çetelerinden kurtuldu. Tüm onurlu ve yiğit insanların emeğiyle... Ancak tarihe bir not düşmeyi ihmal etmeyelim: IŞİD yenilmedi, geri çekildi. Zira gericilerin defedilmesi ile gericiliğin geriletilmesi aynı şey değil. IŞİD’in benzer bir saldırıyı gerek Kobanê’ye gerekse başka kantonlara yeniden yapmasının önünde engel yok. Musul’da bugün Petrol fiyatlarını belirleyen ve günde bir milyon dolar para kazanan bir örgütten söz ediyorum. 2003 yılının tüm teknolojik savaş araçlarının altın tepside hediye edildiği örgütten.

Gözümüz korksun diye değil, gözden çıkarmayalım diye.

Şimdi Kobanê kurtuldu ve mirasyediler Kobanê selam çakmaya başladı.

HDP Eşbakanı Figen Yüksekdağ, Davutoğlu’nun Diyarbakır toplantısındaki Kobanê’yi selamlamasının ardından, Kobanê kimin selamını alacağını iyi bilir demişti. Katılıyorum! Zira Davutoğlu da kimi selamlayacağını gayet iyi biliyor. AKP’nin pusulasından bakınca Kobanê’de görülen şey Peşmerge kuvvetlerinden ibaret çünkü

Memleket ve dünya siyasal olarak tüm öznelerin test edildiği bir dönemden geçiyor. Gerek Syriza gerekse Kobanê.

Selahattin Demirtaş’ın “Kobanê’de İslam Kazandı” çıkışı boşa değil. Önce Hüda-Par mitingi, ertesi gün AKP kongresi Diyarbakır’ın havasını bozmuş olacak ki karanlığa karşı savaşanlar İslam’ı kurtarmış oldu bir anda Kobanê’de. Üstümüze iyilik sağlık…

Kobanê’nin yeniden inşası için AKP’nin ve TOKİ’nin göreve çağırılıyor oluşu ise trajedi. Üstelik bugün Türkiye’de TOKİ’nin alt katlarındaki toplantı salonları Türkiye’den Kobanê’ye IŞİD militanı göndermek için toplantı düzenliyorken.

Stalingrad’da TOKİ düşünebiliyor musunuz?

Boş verin düşüncesi dahi kötü zaten.

Ama siz yine de yediden yetmişe herkesin, Syriza ile Kobanê’ye sevinenlerin,  neden terazinin aynı kefesinde buluştuklarını düşünmeyi elden bırakmayın…