Faşizme ölüm (eceliyle), tek yol devrim (HDP'yle)

Bu yazının amacı HDP’nin yaptıklarını eleştirmek değil, bu yapılanları bir yere koymak-tarif etmektir. Çünkü HDP, kendi siyasal konumlanışı açısından gayet tutarlı ve anlaşılır adımlar atmakta ve bunun altını doldurabilmektedir. 

Bir ulusal hareket olarak Kürt Siyasal Hareketi’nin attığı adımlardan bir komünistin beklentileri, dünya üzerindeki herhangi bir ulusal hareketin bunu karşılayabileceği kadardır. Adıyla sanıyla bir ulusal hareket… Yoksa komünistler “sivil Cuma namazlarına” şaşırmıyor. Şaşılacak şey buna sosyalist-komünist bireylerce yapılan izah ve kamuflaj olabilir.

Yani meselemize gelecek olursak, tartıştığımız şey HDP’den ziyade HDP’ye çalınan “solcu” yaklaşım. Burada durmak ve düşünmek lazım.

Sorun HDP’nin yaptıkları, attığı adımlar ve açılımlar, barış sürecindeki tutumu veya yaklaşımı değil, tüm bunların sosyalizme götüreceğine inanılması ve sosyalistlerce körü körüne desteklenmesi. Dostlar eleştirmeyecekse ve daha iyisini talep etmeyecekse neden vardır? 

“Gönül umduğuna küsermiş” diye bir deyiş vardır Anadolu’da. Bu nedenle komünistlerin gönül koymuşluğu yok ulusal harekete. Zira sosyalizme alan açacağına dair bir beklentimiz de yok. 

Bir ulusun yaşadığı acılar ve sıkıntılar, dilinin ve kültürünün yok sayılması, işkencelerden geçirilmesi, bir dedenin torunları karşısında çırılçıplak soyularak sorguya alınması, çocukların masallarının savaş uçaklarıyla bölünmesi ve Kürt demeye dahi korkan bir düzenin açtığı savaş… Komünistler elbette emeğini acısıyla yoğuranların yanında yer alacaktır bu konu da başka.

Önce Program. 

Komünistlerin programı, tarihsel ve siyasal olarak milyonları kapsayamaz. Bu komünistlerin yetersizliği ya da tembelliğinden değil, tam da sahip oldukları programın herkesi kapsayamayacağı ile alakalıdır. Yani “Ne Yapmalıcılar” milyonları bu programla kapsamaz. Sorun programda mıdır? Elbette hayır. Komünistler tarafsız değil taraftır. Program başlı başına proletaryanın muktedirliğini inşa etmeye çalışır, bu nedenle de sosyalizmden aşağısının kurtarmayacağı bilinir. Bu 1915 yılında Lenin için de böyleydi, 1955’te Fidel için de. Doğan güneş elbette işçi sınıfının bu muzaffer öncülerinin yolunu aydınlatacaktı. 

Sosyalistlerin programı ulusal bir hareketin duymak istediklerini değil, duyması gerekeni söyler. Ya da başka bir ifadeyle “dost acı söyler”.

Ve fakat komünistler yine HDP’nin parti programın, ne dünya tahlili açısından ne de önüne koydukları hedefler açısından herhangi bir yerinde sosyalizm kelimesinin dahi geçmediğini de bilir. 

“Adil yaşam, demokratik hayat, insanca düzen mi?” Bu kadarı düzen partilerinde de var.

Adını koyalım. HDP sosyalist bir parti değildir içinde bazı sosyalist özneler ve bireyler vardır. Malesef bu HDP’nin değil sosyalist kardeşlerimizin çelişkisidir. 

Ayrıca adını koyalım biraz abartı oldu sanırım zira HDP’nin zaten böyle bir iddiası falan da yok. Altan Tan, Hüda Kaya,  Dengir Mir Mehmet Fırat’ı kaçıracak adımlar atmaya niyetleri de yok. Bunlar piyon falan değil, adlı adınca bir sürecin köşe taşlarıdır. 

Ya da başka bir deyişle, Selahattin Demirtaş’ın erken seçimler için ifade ettiği “erken seçim olsun taşlar yerine otursun” çıkışının özneleridir. 

Roboski’de ölenlerin “Vallahi kaçakçıyız biz” dediği bir ülkede barıştan söz ediyoruz. Aynı orduyla Eşme Ruhu’nu inşa edip “Şah Fırat” operasyonuna destek oluyoruz. Daha sonra o “Fırat” kalkıp Kürdistan dağlarını bombalayan uçaklara operasyon adı oluyor.  Benim kardeşlikten anladığım bu değil. Ayrıca eşit olmadan kardeş olunmuyor. Kürt halkının önce eşit haklara ihtiyacı var. 

Her yıl binlerce insanın dini duygularını sömürerek katleden Suudi Kralı ölünce yas ilan eden Tayyip Erdoğan ve şürekâsı, Cizre’de buzdolabında bekletilen çocuk cenazelerini görmezden gelirken dönüp dolaşıp geleceğimiz yer barış masası mı? Adı batsın o halde böylesi bir barışın. Dost sofrası değil ki diz çökelim! 

Gezi’de sivil darbe arayacaksınız, Ergenekon’da alkışladığınız öznelerce operasyonlar yiyeceksiniz, Eşme Ruhu ile selamlanan ordu dağlarımızı bombalayacak, Hakan Fidan’ı bakan olarak görme heyecanı yaşayacaksınız, Mazlum Doğan ve Kemal Pir’in büstünü dikeceğimiz meydanların adını Şeyh Sait meydanı olarak değiştireceksiniz, sivil itaatsizlik derken gericilerle ve yobazlarla saf tutup sivil Cuma namazı kılacaksınız, İzmir’de patronlarla buluşup memleketin geleceğini konuşacaksınız, özerklik ilan edilen yerlerde bankalar ve merkez bankası şubeleri rutin çalışmalarına devam edecek, biz komünistler de heyecan duyacağız öyle mi?

Kusura bakmayın dostlar ama sosyalizm programı ulusal harekete yedeklenemeyecek kadar ciddi bir iştir.

HDP yoluna devam ediyor ve edecek. Bunda bir beis yok. Başta da dediğim gibi mesele yapılanlardan çok yapılanlara çalınan sosyalizm rengi. Etmeyin. Öznesi olmadığımız günlerin kahramanı olmak iradesizlikten önce hayaldir. Kürt Siyasal Hareketi; olgun, ne yaptığını bilen bir harekettir ve barajı sosyalistlerin oylarıyla falan da geçmemiştir. Hepsi 2013 İslam Kardeşliği ifadesinden bugüne örülen yolun çıktılarıdır. 

Sonuç olarak; yeterince güçlü değilsek, boyun eğecek de değiliz ya. 

Ya da Öcalan’ın geçmiş zaman sözlerinden biriyle, sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır. 

Bizim için “geçmiş geçmemekte ısrar etmektedir.”

Faşizm ölecekse örgütlülükle…

Devrim olacaksa işçi sınıfıyla…  


25 Mart 1930 Tarihinde Sovyetler Birliğinde Yayımlanan Kürtçe Gazete Reya Teze