Cizre 90’lara mı dönüyor?

Küçücük bir çocuk gaz odasına ölüme yollanırken Yahudi bir anne çığlık atar. Feryat eden kadını gören Nazi subayı “bir halk feda edebildikleri ile övünür” der ve ekler “size ileride övünebilmeniz için bahaneler sunuyoruz kötü mü bu” diye.

Arthur Miller’in Orkestra adlı eserinde böyle anlatılmıştı çocukların ölüme yollanışı. 1940’larda durum böyleydi tüm dünyada. İnsanlar hesapsızca ve sahipsizce ölüme yollanıyordu. 

Bizim topraklarımızda ise 1990’lar Kürt halkının övünmek zorunda kaldığı fedaları ile anılır oldu. Çetelerin, Hizbulkontranın ve Jitemin katlettiği sayısız çocuk, yazar, gazeteci, aydın ve savunmasız insanların ölümlerinin yer aldığı haberler ile uyandık sabahlara. Böylesi bir sürecin örülmesinde kullanılan öğelerden biri korucular ise diğerinin de siyasal İslam’dan yararlanan Hizbulkontra olduğunu ifade etmek gerekir.  

Şimdiler de ise Cizre sokaklarında yaşayan insanların gözlerinde aynı ifade ve akıllarında bilindik bir soru var: “Yoksa Cizre 90’lara mı dönüyor?” diye.  Son bir ay içerisinde öldürülen 5 çocuk ve dün katledilen bir yurttaşın daha kayıtlara geçmesiyle sorulan sorular daha da ciddiyet kazanıyor.

Şöyle bir bakınca geçtiğimiz yıllara, “Cizre 90’lı yıllara mı dönüyor?” sorusunun altını tekrar çizmekte fayda var. Düne kadar Hizbulkontra adıyla özgür gazetecileri ensesinde vuran yobazların parti kurup siyaset arenasında boy göstermeleri, ekmek almaya giden çocukların biber gazı kapsülü ile vurulmaları, göç yollarında devrilen kamyonlarda can veren tarım işçilerini sefaleti, dün silah zoruyla bugün ise ekonomik yaptırımlar ile köylerini terk etmek zorunda kalan ailelerin dramı bizlere sorulan sorunun cevabına dair veriler sunmakta.

Cizre 90’lara mı dönüyor?

Seyit Rıza’nın dediği gibi; ayıptır zulümdür cinayettir… Cizre, Yüksekova, Gevaş, Lice, Dargeçit… 1990’lardan bu yana değişen bir şey mi oldu sanıyorsunuz?

Geçiniz efendim! Silahlı çetelerin yerini alan sermayedarlara boyun eğmemizi, Hizbulkontranın yerine boy gösteren Hüda-Par’a eyvallah dememizi, çatışmasızlığı barış sanmamızı bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Cizre’de değişen çok bir şey yok. Zira bölge 1990’lardan hiç çıkmadı; sadece biçim değiştirdi.

Medya Tayyip Erdoğan’ın “kurşun askerlerini” gösteriyorken, eli kanlı çeteler çocukları vuruyor sokaklarda. Hrant Dink faillerinden emniyet amiri Cizre’de görev yaparken Ak Parti’nin aklanmasından daha doğal bir sonuç olabilir mi?

Tüm bunlar yaşanırken HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Cizre olaylarının sorumlusu AKP’den sorumluların bulunmasını istiyor. HDP’li vekil Altan Tan da gerici karakteri ile bu sürece eşlik ediyor. Bizlerden de tüm bu trajediyi izlememiz bekleniyor. Öyle ya bu memlekette ifade özgürlüğü yasak insan öldürmek serbest. Kardan adam yapmanın günah olduğunu yazıp çizen sözüm ona haberciler, çocukları katletmenin ayıplarını örtmekle meşgul.

Tüm bunlar unutulur mu sanıyorsunuz?

Kürt şair Molla Abdullah’ın dizesini tekrar hatırlatmakta fayda var; Kürt bir ağaç değildir. Ölür fakat eğilmez.