Türkiye Suudi Arabistan olur mu?

Aslında soruyu tersinden sormak gerek. Suudi Arabistan Türkiye olur mu?

Zira Türkiye hızla İslami bir rejime geçerken, Suudi Arabistan sıktığı dizginleri gevşetmeye çalışıyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ılımlı İslam’a döneceklerini, “aşırıcılığı” yok edeceklerini söylemesi bunun işareti. İslamcı radikalizmden desteği çekecekler, kadınların otomobil kullanmasına, sinemaya gitmesine izin verecekler. İddiaları böyle. Hatta "Vizyon 2030" kapsamında Kızıldeniz'de 50 ada ve koyda lüks turizm merkezleri kurmayı planlıyorlar. O bölgelerde, kadınlara yönelik örtünme zorunluluğunun kaldırılabileceği iddia edildi. Bir tür “şeriatsız bölge” oluşturacaklar özetle. Hâlbuki bizdeki “Vizyon 2023” ülkeye tam tersini vadediyor. Yani Türkiye Suudi Arabistan olana kadar Suudi Arabistan’ın yaptığı reformlarla Türkiye olma ihtimali var.

Evet, Suudi Arabistan Türkiye olur, hem de çok kolay olur. Ufak tefek düzenlemeler gerekli bunun için. Bazılarını sıralayayım:

Suudi Arabistan’da imam, müezzin gibi din görevlilerine devlet bütçesinden maaş ödenmiyor. Çünkü Allah için yapılan işlerin karşılığında para alınması ayıp sayılıyor. Hatta onlarda Diyanet İşleri de yok. Din görevlilerini maaşa bağlayıp başlarına da bir Diyanet İşleri Başkanı atamalılar.

Suudi Arabistan’da türbe ve yatır yok. Çünkü böyle şeyler, cahiliye döneminden kalma gericilik ve putperestlik sayılıyor. Hemen türbe ve yatırlar yaptırmalılar. Halifelerin evlerini ihya edip, para karşılığı ziyaretine izin vermeliler. Böylece hem inşaat sektörü canlanır, hem de turizme hareket gelir.  

Sakal-ı Şerif, Hırka-i Şerif gibi kutsal eşyaları da yok Suudilerin. Hâlbuki bunların membaında oturuyorlar. Biraz şeyh, mürit, cemaat bulmalılar. Okunmuş terlik, cehennemde yanmayan kefen işine de girdiler mi sen sağ ben selamet.

Asıl fenası Suudilerin kız öğrencilerin eğitim gördüğü İmam Hatiplere şaşı bakması. Bence onların Türkiye olmalarının önündeki en büyük engel bu. Derhal kadından imam olmayacağı saplantısından kurtulup kız imam hatipler açmalılar.

***

“Ilımlı İslam”a dümen kıran Suudi Arabistan büyük bir kadın cehennemi. Kadınlar tepeden tırnağa örtünmek ve siyah giyinmek zorunda. Çalışmaları yasak, ülke kadın işgücünde dünyada sonuncu sırada. Tek başlarına taksiye binmeleri, otomobil kullanmaları yasaktı. Ilımlı bir adım atıldı, bunları yapmalarına kısmi izin verildi. Ama din polisinin soluğu enselerinde. Şeriata uygun davranıp davranmadıkları sürekli denetleniyor. Aile kısmı olmayan kafe ve lokantalarda oturmaları yasak. Kadın kasası ayrı olmayan lokantadan yemek sipariş etmeleri de. Yakınlarıyla gidebildikleri lokantalarda da peçe altından yemek ve içmek zorunda kadınlar. Toplu ulaşımı ancak bazı şehirlerde ve kısıtlı olarak kullanma imkânları var.

Yani kadının bir deve kadar bile hükmü yok. 2006 yılında 19 yaşındaki bir kadın yedi erkeğin saldırısına uğradı mesela. Tecavüz edildi. Kadına tecavüzcülerle birlikte olmak suçundan kırbaç ve hapis cezası verildi. 2002’de Mekke’de kız öğrenci yurdunda çıkan yangında erkek itfaiyecilerin binaya girmesine izin verilmeyince 15 kız öğrenci yanarak can verdi. Öylesine bir sapkınlıktır inançları.

Şimdi ipleri bir parça gevşetiyorlar. Bu ip gevşetme eylemi de “ılımlı İslam” adı altında alkışlanıyor “İslamofobik” Batı tarafından. Çünkü bol Petro-dolarları, ABD ve İsrail’le tuhaf ilişkileri var. Bu sayede Katar ve Türkiye’yi de kafalayıp Suriye’ye demokrasi bile götürmeye kalkışmışlardı. Girişimleri Mısır’da İhvan’a yarayınca vazgeçtiler, koalisyondan desteklerini, daha doğrusu Petro-dolarlarını çektiler. Ilımlı İslam’a kulaç atıyorlar şimdi. Sinemaları serbest bırakacaklar, film falan da çevirirler yakında.

Bizde henüz serbest sinemalar ama yakında sadece galası sarayda yapılanlara izin verecekler. Öyle bir eğilimleri var. Ömürleri vefa ederse… Demem o ki onların attığı her adıma biz de bir adım atarak karşılık veriyoruz. Onlar kadını özgürleştirmeye çalışıyor, biz kapatmaya, tutsak etmeye. Onlar bir adım ileri biz bir adım geri atıyoruz. Yakındır ortak bir noktada buluşuruz.

***

Suudilerin bu ılımlı dincilik aşkı nereden çıktı peki? Gelen haberlere bakılırsa Veliahtın Riyad’daki “ılımlı İslam” açıklamasından yaklaşık bir ay kadar önce New York’ta İslam dünyasının her bir yanından yaklaşık 400 “âlim-kanaat önderi”nin katıldığı “Amerika ve İslam Dünyası İlişkileri” başlıklı bir toplantı düzenlendi. Toplantıda meşhur Kâbe İmamı Abdur-rahman es-Sudeys, “Amerika ve Suudi Arabistan dünyanın iki kutbu olarak dünyayı yönetiyoruz” dedi. Yani ABD’nin himayesinde İslam dünyasını onlar çekip çeviriyorlar. Bu rolün pekişmesi için aşırılıklardan vazgeçip biraz ılımlı görünmek gerekiyor. Buna “Sahve-Diriliş” hareketi demekteymişler.

Fakat gericilik toplumun dokusuna öyle nüfuz etmiş ki, bu sözde reforma bile kafa tutanlar var. “Diriliş”e direnme ihtimali olan 70 civarında “İhvani-Selefi” “âlim”i tutukladılar açıklamanın ardından.

Bizim İhvani-Selefi âlimler fena şüpheleniyor Suudilerdeki bu dirilişten haliyle. Onlara bakılırsa Suudilerin ilk hedefi İran. Böylelikle İran karşısında Batıya ılımlı mesajlar veriyorlar. Ama işin ucunun Türkiye’ye de dokunması ihtimali var. Böylece Türkiye katı İslam anlayışına yönelirken Suud’un ılımlılığa yöneldiği bir tablo oluşacak. Nitekim Trump’ın politikalarında etkili Steve Bannon, “Bizim için Türkiye İran’dan daha tehlikelidir” mealinde bir açıklama yapmıştı yakın zaman önce.

Zaten reis mesajı hemen aldı, "İslam'ın ılımlısı ılımsızı olmaz, İslam tektir" dedi. Hâlbuki biliyoruz ılımlısı da var, radikali de. Yıllar önce, Necmettin Erbakan bir “ılımlı islam” tarifi vermişti mesela. Şöyle bir şeydi; "Ilımlı ne demek? Cihat şuuru olmayacak. Düzene karışmayacak. Yahudi kölesi olacak. Ama namaz kılacak, oruç tutacak. Düzeni Yahudi tanzim edecek. Sen Yahudi'ye ödeyeceksin her bir şeyin bedelini... Düzene karışmayacaksın... Haa namaz kılacakmışsın, kıl!" Hocanın öngörüsü doğru çıktı mı, çıktı. Namaz var, oruç var ama sömürü de, zulüm de, emperyalizme biat de var… Kısaca “Ilımlı İslam” diyoruz. Ama sonsuza kadar ılımlı kalacak değil ya. Katılaşır yeri gelince. Ülkenin önüne sereceği olanakların farkındayız, Türkiye Suudi Arabistan olur mu, araştırıyoruz!

***

Dedik ya, membaında oturuyor adamlar. Onlardan iyi bilecek halimiz yok. Nedir Suudi İslam’ı? Petrol artı Muhammed ibn el-Vahhab…

Yıl 1744. Reformist din âlimi Muhammed ibn el-Vahhab, hedeflerine ulaşmak için güçlü bir kabile lideri olan Muhammed bin Saud'un himayesine ihtiyaç duymuştu. Anlaştılar. İttifaktan her iki taraf da fayda sağladı. Vahhab inancını yaydı, Saud da etki alanını genişletti. Vahhabilik böyle ortaya çıktı. Esası “sade” bir çöl İslamı'ydı

Yıl 1938. Amerikalı madenciler Suudi Arabistan'da büyük ölçekli petrol yatakları buldu. Bu keşif Vahhabilik için Muhammed ibn el-Vahhab’tan daha büyük bir etki yarattı. Sınırsız Petrol geliri Ortaçağ artığı bu ucube yapıyı bir tür zombiye dönüştürdü. Böylece bugünün ARAMCO icadı petrol türevi Amerikancı İslam’ı ortaya çıktı.

Dinin Bağdat’ta, Şam’da uğradığı evrimi reddediyor Vahhabiler. Haliyle geride sadece bir çöl kabile kültürü kalıyor. Çölde kadın cehennemini yaratan iklim bu.

***

Türkiye Suudi Arabistan olur mu? Ne bilelim biz? Kendi kendine bir şeyler olmaya karar verip duruyor uzun zamandır. 2023’te olacaklar ne olacaklarsa.

Ama Suudiler şaşı bakıyor bizimkilerin bu çabalarına. Osmanlıyı da Müslüman olarak görmezlerdi zaten. Türbesi var, yatırı var, kız imam hatibi var, kutsal sakalı, mübarek hırkası var. Ramazanda elde sirke yatır yatır dolaşan mütedeyyin halkımız orada olsa doğrudan idam edilir. Suudi Arabistan'da sinemaya izin çıktı, seyrede seyrede Türkiye olurlar yakında. Bizdeki filmlerin galası sarayda yapılıyor, Suudi Arabistan oluyoruz usulca…

Kadınlar, çocuklar, yoksullar, emekçiler en altta ezilmeye devam ediyor o arada.

Ne diyordu Erbakan Hoca? Düzene karışmayacaksın... Haa namaz kılacakmışsın, kıl!