Işıklarla oynamayın çok ölürsünüz!

Karaman'da Eğitim-Bir-Sen üyesi bir öğretmenin tarikat evlerinde en az 45 erkek öğrenciye tecavüz ettiği iddia edildi. Olay mahalli, Ensar Vakfı ve İmam Hatip Mezunları Derneği çevresinden kişilerin kiraladıkları evler. Bu evler “hizmet” için kurulmuş. “Hizmet” dönemin en sihirli lafı. Feto’cu çete kendine “hizmet” diyor; “Ensar” da “hizmet edenler” demek. Karaman’da birleşmişler ve çocuklara “hizmet” etmeye karar vermişler.

Bu vakfın, çocuklara “hizmet”i zaman zaman çok ileri noktalara taşıdığını basına yansıyan haberlerden biliyoruz. Vakti zamanında vakfın Çorum Şubesi Başkanı da iki kız çocuğuna tecavüzden yargılanmış, “iyi hal”den ufak bir ceza ile kurtulmuştu. Din bilgisi öğretmeniydi hazret, AKP başkan adayıydı.

Ensar Vakfı denilen oluşum anlaşılacağı gibi AKP'nin yan kuruluşu. İdari heyetinde Feyzullah Kıyıklık ve Misbah Demircan gibi partinin seçkin şahsiyetleri var... Assolisti ise partinin resmi ilahiyatçısı Hayrettin Karaman. Hani şu "müslümanın günah işleme özgürlüğü"nün mucidi. Her şey yerli yerinde yani!

Ensar Vakfı, tarikat evleri, İmam Hatip, Eğitim Bir Sen, tecavüz… Tecavüzün kodları ile gericiliğin kodlarının nasıl iç içe olduğunun göstergeleri bunlar. Tabii içinde bir de iktidar var, o da bu iç içelik anlaşılmasın diye soruşturmaya “gizlilik” kararı koydurdu. İzleyip, konuşamayacağız dincinin dindar nesle tecavüzünü!

***

Bu olayı anlamaya çalışırken geldi Ankara’daki üçüncü bombalı saldırının haberi. Haberle birlikte yayın yasağı da tabii. Parçalanarak ölen masumları görmemizi istemiyordu iktidar. Tıpkı Karaman’daki tecavüz gibi, bu olayda da görülmesini istemediği şeyler var.

Ölüm ve şiddet bulaşıcıdır. Gericiliğin Şam’ın kenar mahallelerine, Halep’e püskürttüğü şiddet geri dönüp Ankara’da kapısını çalıyor işte. Sur’da bir bodruma sıkıştırılıp öldürülenlerin ruhu, Ankara’nın sokaklarında dolaşıyor.

Hasan Hüseyin'in sözü: Işıklarla oynamayın çok ölürsünüz... Işıklarla oynamanın ağır bedelidir tecavüz ve ölüm!

Bir manyağa oy verip huzur içinde yaşamayı umamazsınız. Bakmışsınız ki başkasını vuracağını sandığınız bomba yanı başınızda. Ölürsünüz. “Bizi kim öldürüyor” diye sorarsınız boşluğa, yanıt alamazsınız.

MİT'in başında AKP milletvekili adayı var, yargı RTE aile mahkemesi. Polisi geçiverin, Feto artığı. Devlet gerici tarafından ölü geçirilmiştir yani. Durumumuz bu. Şimdi siz söyleyin, bizi kim öldürüyor?

Pazar günkü katliamı IŞİD yaptıysa sebebi iktidar, PKK yaptıysa sebebi yine iktidar. İktidarı kınamadan söylenen sözün değeri yoktur. Terörden medet umanlar "ya başkanlık ya kaos" diyenlerdir. Her şey ortada!

O yüzden tecavüzle başlayıp katliamla kapattık günü. Bilanço: 37 ölü, yüzlerce yaralı, 45 tecavüz mağduru, 40 milyon hülooo, 40 milyon umutsuz, geleceksiz insan!

***

Bir sapığa inanıp huzur içinde yaşamayı umamazsınız. Çocuklarınızı "din-iman" uğruna dinbazlara kaptırıp tecavüzden yakınamazsınız. Yakınmıyorlar zaten. “90 yıllık enkaz”ı kaldırıyorlar, altından pedofili, oğlancılık, tecavüz, insanın aşağılanması, dinbazlık, hırsızlık, adam kayırma çıkıyor! O yüzden ortalıktaki bu derin bir ölüm sessizliği…

İşte sonuç ortada; yobazizm ölüm ve tecavüz demektir. Çünkü yobazizm ölümü kutsar, hayatı lanetler. Demek ki yobaza hiçbir şeyinizi kaptırmayacaksınız: Cumhuriyetinize, laikliğe, inanıyorsanız inancınıza sahip çıkacaksınız... Dincilik bir hastalıktır, tedavi edilmezse sapkınlığa dönüşür; çocuklarınızdan uzak tutacaksınız. Boşluğa “bizi kim öldürüyor?” diye sorup farklı yanıtlar almayı ummayacaksınız. Varlığını Suruç katliamına, Ankara katliamına borçlu olanlar bu topraklardaki bütün katliamların sorumlusudur çünkü.

"Dindar nesil"e Karaman'da tecavüz ettiler. Sizin payınıza da okulda, yolda, sokakta, meydanda ölmek düştü! Ve sadece bir günde oldu bu…

Bugün oturup ağlayacağız öyleyse, yarından itibaren kalkıp tecavüzcülerden ve katillerden hesap soracağız.

Yoksa ölüm ve tecavüz kaçınılmaz!