Din kültürü ve isyan bilgisi

Şeytan Ayetleri, yazar Salman Rüşdi'nin romanı. İlk baskısı 26 Eylül 1988'de İngiltere'de yapıldı. Kitabın bir bölümünde, Muhammed'in içinde yaşadığı pagan topluluğun desteğini almak üzere pagan tanrıçaları onaylayan sözler ettiği, bu desteğe ihtiyaç kalmayınca bu ayetin şeytan tarafından yazdırıldığını söylediği anlatılmaktaydı. “Lât ve Uzza’yı ve diğer üçüncüsü Menat’ı gördünüz mü?” (Necm; 53/19-20) Kuran’da adı geçen bu üç tanrıça gerçekten de “cahiliye” dönemi Arap politeizminin simgelerindendi.

Aslında bu “alımlama” girişiminin dinler tarihi açısından şaşırtıcı bir yanı yok. Senkretizm, bütün dinlerde olağan hallerden biri. Bu yolla eski inanç yeni inanca sızıyor, yaşamını bir şekilde uzatıyor. Her din, içinde geliştiği inanç ortamının izlerini taşır, doğaldır. Cahiliye dönemi Arapları arasında taşlara tapınma çok yaygındı. Tanrısal varlıklar adına yapılmış kutsal mekânlara (beyt) da sık rastlanıyordu. Örneğin Mekke’de bulunan Kâbe, Hicaz bölgesinin ‘beyt’lerinden biriydi. Burası daha cahiliye döneminde Hicaz paganizminin bir merkezi haline gelmişti.  O tarihlerden kalan ritüel çok az değişikliklerle günümüzde de devam ediyor.

Bu dönemde gök cisimleri de tanrılaştırılmıştı. Lat, Uzza, Menat aynı zamanda birer gök cismiydi ve Allah’ın kızları olarak anılmaktaydı. Uzza Venüs’le özdeşleştirilmişti, Afrodit-İştar’ın Arap versiyonuydu vs.

Özetle Salman Rüşdi, dinler tarihinin çok olağan vakalarından birini anlatıyordu. Zaten bunlar vaktiyle tartışılmıştı ve tartışmanın Kuran’da da izleri vardı. Hacc Suresi'nde, şeytanın, Tanrı'nın gönderdiği her peygambere türlü şekillerde musallat olduğu, onları yanılttığı ve nihayetinde Tanrı'nın bu peygamberleri yanılgıdan ve şeytanın yalanlarından koruduğu ve böylece tebliğ görevinin kusursuz bir şekilde yapılmasını sağladığı anlatılıyor. (K. 22 Hacc 52)

Bazı kaynaklara göre de yukarıdaki ayet, Muhammed'in şeytan tarafından kandırılmasıyla ilgili olarak indirilmiş. Şeytan, Muhammed'i, "müşriklerce" (paganlarca) kutsal bilinen ve adları Lat, Uzza ve Menat olan üç tanrıçayı övücü sözler söylemesi için kandırmış ve bu sözleri onun diline ayet olarak sokmuş. Şeytan'ın bu oyunu sonucunda Muhammed: "Lat'ı, Uzza'yı ve... üçüncü olan Menat'ı gördünüz mü?” diye konuşmuş. Rivayete göre Şeytan "İşte bunlar, yüce turnalardır... Şefaatleri de elbette ki umulur" sözlerini ilave etmiş.

Biliyoruz, gerek kalmamıştır. Lat, Uzza ve Menat dâhil (Yekûnu 360 adet) bütün putlar yıkılmış, dikili taşları kaldırılıp atılmıştır. Ancak her nasılsa “karataş” kültü Kâbe’de hala yaşamaktadır.

Buna karşın incinmeye çok müsait ve kendi inanç tarihi hakkında ümmi “Müslümanlar” Rüşdi'nin kutsal değerlere saldırdığı kanısındaydı. Ayaklandılar, Rüşdi’nin kitaplarını yaktılar. Pakistan'da büyük olaylar çıktı. İran dini lideri Humeyni, Rüşdi ve kitabın yayınlanmasında görev alan kişilerin öldürülmesini emreden bir fetva yayınladı. Kitabın Japon çevirmeni Hitoshi Igarashi 1991’de bıçaklanarak öldürüldü. İtalyan çevirmeni Ettore Capriolo aynı ay içinde bıçaklandı. Eseri yayınlamaya teşebbüs eden yazar Aziz Nesin siyasal islamcı çevrelerce hedef gösterildi ve bu kışkırtmalar 2 Temmuz 1993’te ikisi eylemci 37 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan bir yobaz ayaklanması ile sonuçlandı.

Dinler tarihinin cilveli hallerinden biri; 40-50 santim boyundaki bir meteor parçasına el sürmek için birbirini ezenler üç pagan tanrıça ile ilgili tartışmada inançlarına bir saldırı algısına kapıldı. Bunu konu edinen bir kurgu için 37 kişinin ölmesi gerekti. Hâlbuki Halife Ömer’in bu taş için, 'Biliyorum ki sen faydası ve zararı olmayan basit bir taşsın. Allah Resul’ünün seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim" dediği rivayet edilmekte.

Senkretizm dediğimiz işte bu. Alırsın ve unutursun. Hatırlayanı da düşman ilan edersin. Böylece eski yeninin içinde rahatsız edilmeksizin yaşamını sürdürür.

***

Dinde yeni kural oluşturma ve gelenek icat etmenin ne kadar kolay olduğunun göstergelerinden biri son günlerde olur olmaz okunan salalar. Darbeden sonra ifrattan tefrit aşamasına geçmiş uygulamadan söz etmiyorum sadece. Perşembe akşamları okunan “Cuma salası” da böyle. Neden uygulamaya kondu Cuma salası?  “Ulema”ya soracak olursanız Memluk Sultanı Nasır Muhammed bin Kalavun zamanında cuma ezanından önce, Salih bin Eşref Zeynüddin II. Hacci döneminde ise akşam ezanı dışında bütün ezanların ardından sala verme usulü varmış da ondan. Diyanet de bunun bir gelenek olduğuna inanıyor ama nerenin geleneği olduğunu söylemiyor. Açıklamalarındaki tek somut şey 11 bin 500 vatandaşın dilekçe vererek sala okunmasını istemesi. Milyonluk dilekçeleri dikkate almayan düzenimizin dinle ilgili her isteği emir telakki etmesi halinin sıradan örneklerinden biri anlayacağınız.

Yeni dinci düzenimizin “bidat”tan geleneğe geçiş hızı göz yaşartıcı. Fakat bu arada dine yeni bir kural getirip onu evrime de uğratmış oluyorlar. Yarın vatandaşlar dilekçe verip namaza bir iki vakit daha eklemek isterlerse ne yapacaksanız? Hem Salih bin Eşref Zeynüddin uygulaması var önümüzde. Kahramanın adını hatırlamasak da uygulama fena değil, neden olmasın? Böylece yepyeni, gıcır gıcır bir dininiz olur. Yaptığınız yeni köprülerin ve duble yolların yanında şık durur!

***

Şeytan ayetleri, taştan beyt falan derken, dini hassasiyetlerin olur olmaz şiddete dönüşmesi El-Kaide-IŞİD türü nev zuhur örgütleri ortaya çıkardı. Her siyasal İslamcının iddia ettiği gibi onlar da İslam’ın gerçeğini buldukları kanısında ve iddiasında. Fakat gelgelelim onların iddiası dindeki “bidat”ların hepsine karşı. İslam’ın ilk dönemi esas, geri kalanı sahte.

Bu durumda bugün ortalama İslamcının kutsal kabul ettiği birçok şey de “pagan geleneği”ne dönüşüveriyor selefiler için. Suudilerin Muhammed döneminden kalan bütün kalıntıları yıkıp yerine lüks otel yapmasının arkasında böylesi bir ideolojik-dinsel motivasyon var. Bu kalıntıların kutsallaşmasına, kutsal emanet kabul edilmesine karşı Suudiler. Petro-Dolarların kutsal kabul edilmesinde bir sakınca yok tabii. Bastır parayı, Kâbe manzaralı odada istediğini yap. Hasan Karakaya’nın kulakları çınlasın!

IŞİD ise, geçtiğimiz günlerde “Kâbe’yi yıkmak”tan söz etmiş, hacıları “taşa tapmak”la suçlamıştı. “Allah'ın yerine ibadet edilen Kâbe’yi de yıkacağız!" bile demişlerdi iddiaya göre. Rüşdi’de küfür bulan inananlar, bunda bir sıkıntı görmedi.

Bakın fotoğraflarına, Kâbe dedikleri neredeyse bir otel kompleksine dönüşmek üzere. İbadetle ticaret iç içe. Birini sınırı nerede başlıyor, diğerinin sınırı nerede bitiyor belli değil. Gerçi cahiliye döneminde de böyleydi bu, Arap geleneğidir. Suudiler bu geleneğin geliştirdiler. Modern Mekke bir Suudi icadıdır.

Son 20 yılda sadece Irak ve Suriye’de 2 milyona yakın Müslüman, işgalcilerin yarattığı bir ortamda boğazlandı veya birbirini boğazladı. Yakıp yıkılan tapınakların, kentlerin, tarihi mekânların haddi hesabı yok. Bu coğrafyada Müslümanlar ağır bir şekilde aşağılanıyor, itilip kakılıyor, hırpalanıyor. Birkaç milyon Yahudi, bütün Arapları rehin almış durumda. İslam’dan feyz alan silahlı örgütlerin tek başarısı da kendi dindaşlarını öldürmekten ibaret. Belki tanık olduğumuz kafa koparma seansları bu gecikmiş senkretizmi mümkün kılmak içindir. Çünkü son günlerde yaşadıklarımız vücudunun üzerinde bir kafa taşıyanların anlayamayacağı işler…

***

Anlamı ne bütün bunların? Piyasa toplumunun ve emperyalizmin itelemesiyle oluşan yeni cahiliye dönemi bütün ağırlığıyla üstümüze çökmüş durumda. Öylesine bir yıkım ve çalkantının içinden geçiyoruz ki, bu toz duman içinde din de yeniden şekillendirilip dönüştürülüyor. Çünkü insan insanlığından uzaklaştıkça, doğan boşluğu ancak daha fazla dinle doldurabiliyorlar.

Vahşi kapitalizm her yana yayılıp insanları esir aldıkça sala sesleri de çoğalıyor. Her yeni gün eşitsizliği, esareti, ölümü, yağmayı, talanı ve ağır bir zulmü beraberinde getiriyor çünkü. Böyle bir ortamda daha fazla cami, daha fazla sala, daha fazla namaz, daha fazla imam ve daha fazla hatip şarttır. Ezilen insanın iç çekişidir bunlar, kalpsiz bir dünyada merhamet arayışıdır. Eşitsizliğin, esaretin verdiği acıyı bastırmak için her gün daha fazlasına ihtiyaç duyulan bir tür afyondur.

Afyon acıyı bastırır ama denildiği gibi, direnmeden, ayağa kalkmadan, isyan etmeden kimse kaçıp kurtulamaz bunlardan.

Neye inanıyorsan inan, insan kalmak istiyorsan boyun eğmeyeceksin!