Darbe havası

Ergenekon operasyonu Mehmet Eymür’ün yurtdışından yayın yapan “Atin” adlı sitesinde “Ergenekon lobi” adlı bir belgenin yayınlanması ile başlamıştı. Belge birkaç yıl fantastik bir metin olarak ortalıkta dolaştı durdu. Neden sonra gözaltılar, davalar başlayınca anlaşıldı belgenin önemi.

Mehmet Eymür ismi rast gele bir isim değil. Ülkenin son kırk yılına damgasını vurmuş iki örgütten birinin en bilinen ismi. Üstadı Hiram Abas vurulup sahneden çekilince ona kaldı MİT Meydanı.

Emniyetteki rakibi Mehmet Ağar da Şükrü Balcı’nın varisiydi. Ergenekon’un başlama vuruşu yapılana kadar didişip durdular. Ergenekon başlayınca Eymür Cemaat’in, Ağar AKP’nin yanında saf tuttu. Bu sayede ikisi de Ergenekon’a sanık olarak dâhil olmaktan kurtuldu.

Ergenekon’u “derin devlet” veya “kontrgerilla” sananlara binaen söylüyorum, bu iki Mehmet olmadan öyle bir dava mümkün değildir. Bunu, Ergenekon davasının ilk gününde söylemiş olmanın rahatlığıyla yazıyorum şimdi.

Ergenekon bitti, operasyonu yöneten cemaat çil yavrusu gibi dağıldı. Ama son günlerde ardı ardına tuhaf hamleler yapılıyor. Hem cemaat, hem de AKP tarafından üstelik.

Bu hamlelerden birini yine Mehmet Eymür’e borçluyuz ve rast gele sayamayız. Bilgi “servis”i “SADAT” adında bir örgütle ilgili. SADAT, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çeşitli birliklerinden emekli olmuş 23 subay ve astsubay tarafından kurulmuş. Tahmin edilebileceği gibi YAŞ’ta “irticai faaliyetleri” sebebiyle tasfiye edilmiş tipler.  SADAT’ın açılımı “Uluslararası Savunma Danışmanlık Ticaret Şirketi.” Eymür’ün açıklamasına göre başkanlığını emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin yaptığı oluşum “Türkiye’yi eyaletlere bölen, içinde Türklük ve laikliğin olmadığı bir başkanlık sistemini öngören” yeni anayasa hazırlıyor. Daha önce Suriye’ye gönderilen cihatçı militanların da bu oluşum tarafından eğitildiği iddiası göz önünde bulundurulursa hem sahada olan, hem elde kalem anayasa hazırlayan bir şebekeden söz ediyoruz demek.

Kariyerini asker kökenli MİT’çilerle mücadele ederek yapmış olan Eymür’ün bu açıklamalarında pek “askerci” görünmesi de ayrıca not edilmeli. Şöyle diyor: “Tanrıverdi’nin yeni anayasasını okuyunca aklıma ilk gelen ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu’ ve ‘Büyük Kürdistan’ projeleri oldu. Bu anayasa ‘Hacı Paşa’nın Anayasası’dır… Bu anayasa TSK’nın dizaynını şöyle uygun görüyor: Milli güvenlik kurulu kaldırılmalı. Genelkurmay Başkanlığı, MSB’lığına bağlanmalı ve TSK yeniden yapılandırılmalı. İç güvenlik, İçişleri Bakanlığı’na, dışa karşı savunma da MSB’lığına verilmeli. Jandarma Genel Komutanlığı’nın Genelkurmay’la organik ağı koparılmalı. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden (MGSB) iç tehdit değerlendirmeleri kaldırılmalı. YAŞ’ın yapısı değiştirilmeli ve bütün kararları yargıya açık olmalı. Askeri yüksek yargı kaldırılmalı, askeri hâkimler üniformasız olmalı.”

Özeti şu: Mehmet Eymür, eski askerlerden oluşan AKP destekli bir şebekenin yeni bir anayasa taslağı hazırlayarak hem laik cumhuriyeti, hem de TSK’yı tasfiye etmeye hazırlandığı bilgisini “servis” ediyor. İçinde bir uyarı var.

***

Peki, SADAT’ın sarayın nikâh şahidi durumuna düşürülen Genelkurmay’la ne alıp veremediği olabilir?

Bunun cevabını da geçtiğimiz gün Mehmet Eymür’ün “sekreteri” ve cemaat yazarı Faruk Mercan verdi. Mercan, “twit”lerine göre Hulusi Akar’la pek yakındı. Şöyle başladı: “Hulusi Akar, Ergenekon mücadelesinin bir ürünüdür. Bunu Ankara Temsilcisi olarak kendisiyle karargâhta yaptığım iki görüşmeden biliyorum.” Karargâhtaki görüşmeyi, cemaatin Ankara temsilcisi olarak yapıp yapmadığını bilemiyoruz. Öyle olsa bile kartvizitinde bir TV veya gazete adresi vardır, hiç önemli değil. Önemli olan, Faruk Mercan adındaki cemaat bağlantılı kişi ile “karargâhta” görüşülmüş olmasıdır. Sonra “Saray'daki zatın TSK ve Genelkurmay Başkanı'na yönelik tuzaklarını anlatalım” diyerek devam ediyor.

Mercan’ın “bilgi”ye dayalı olduğu belli iddiaları şöyle: Obama yüz vermeyince, Saraydaki zat İsrail ve Putin'e yöneldi. Newsweek, Foreign Policy ve Foreign Affairs gibi saygın dergilerde peş peşe yayınlanan darbe senaryoları, onu bir hayli korkutuyor. Askeri müdahale senaryolarının yoğunlaşması üzerine Saraydaki zat, Genelkurmay Başkanı üzerinden TSK'ya tuzaklar kurmaya başladı.  “Şahitlik” de bu tuzaklardan biri…

Ergenekon davası mağduru Emekli Yarbay Mustafa Dönmez’in yazısından bu iddiaları not ederken haberim oldu. Dönmez, Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan “Hulusi Akar, takiyye ve darbe…” başlıklı yazısında önce Akar’ın Hasdal’daki askeri tutuklulara yaptığı eziyeti anlatıyor, sonra “Fethullahcı olduğu bilinen” diye nitelediği Akar’ın RTE’nin direnişine rağmen Genelkurmay Başkanlığına getirildiğini not ediyor. Şöyle bitiriyor yazısını: “Sorular ve olgulardan çıkardığım temel düşünce; Onun (Hulusi Akar’ın) zamanı geldiğinde RTE ve şürekâsının celladı olacağı ve bunu kamuoyuna Atatürkçülük diye servis edeceğidir…” Yarbay Dönmez’in Akar’la karargâhta görüşmüş olduğuna ihtimal vermiyoruz. Anlattıkları Hasdal izlenimidir.

***

SADAT’ı koyun bir kenara. “KÖZ” ve “Milli Damar” var sırada. Bunlar da Hanefi Avcı ve Tuncay Opçin’in ifşa ettiği iki şebeke. Hanefi Avcı, konuyla ilgilenenler için bir pop star düzeyinde zaten. Tuncay Opçin’i biraz tarif edelim. Deniz Kuvvetleri'nden atılma eski bir asker. Cemaate yakınlığı ile biliniyor. Bir dönem Nokta dergisine girip çıkarken daha sonra şimdi bavuldan tutuklu Mehmet Baransu ile ilişki kurmuş. Tıpkı Mehmet Baransu ve Faruk Mercan gibi o da ABD’de tedrisattan geçmiş. Ürettiği belgeleri “ilgili” dağıtımlara vermesiyle ünlü, son yılların moda deyimiyle “tetikçi yazar”… Yurtdışına kaçtı, halen Emre Uslu'nun “yeniyon.tv” sitesinde yazıyor.

İşte bu Opçin, geçtiğimiz günlerde patlattı bombayı. Sosyal medya hesabında, Hanefi Avcı’nın kendisine operasyon yapılacağı bilgisine ulaştığını, KÖZ’cü diye fişlendiğini iddia etti. KÖZ de ne diyeceksiniz, Cemaat’in eski imamlarından olan, ancak bugün Erdoğan’a yakın olduğu söylenen Kemalettin Özdemir grubuna verilen isim. RTE’ye yakınlaşınca gurup yapmış kendine, devlet içinde etki sahibi olmuş, operasyon yapacak güce erişmiş.

Hanefi Avcı da doğruluyor Opçin’in iddiasını. Diyor ki, “Uzun süredir benim KÖZ diye adlandırdıkları, Kemalettin Özdemir grubuyla ilişkili olduğum yalanını yayıyorlar… Bu yalanları o kadar yayıldı ki, bana ve Cemaat karşıtlığı bilinen bazı eski emniyet müdürlerine operasyon yapılacağı bilgisi de geldi. Artık, ‘sükut ikrardır’ diye düşünülsün istemedim ve suç duyurusunda bulundum.”

***

Hanefi Avcı avukatı aracılığıyla savcılığa örgütün yönetici ve üyelerini, yapısını, işleyişini ve amaçlarını anlatan 7 sayfalık bir dilekçe sundu. Avcı’nın o suç duyurusu ile ortaya çıktı “Milli Damar” şebekesi de.

Fakat bu arada dilekçeyi işleme alan ve soruşturma için ilgili polis birimlerine gönderen savcılığın “fena çuvalladığı” ortaya çıktı. Bu birimlerin başında olan polis şeflerinin adı da Avcı’nın kapalı zarf içinde verdiği “örgüt mensupları” arasında geçiyordu. TEM Daire Başkanı, İstihbarat Daire Başkanı, Personel ve İstihbarat daire Başkanları bunların arasındaydı…

Avcı, “Milli Damar” örgütünün sadece emniyetteki üst düzey isimlerden oluşmadığını, yargı, medya ve bürokrasi ayağının da bulunduğu iddia ediyordu. Örgüt adına medyada faaliyet gösteren kişi Alper Tan’dı. Havuz medyası onun talimatlarıyla harekete geçiyor, kamuoyu oluşturuyorlardı.

Adı geçen Alper Tan SDE Yüksek İstişare Kurulu Üyesi! SDE Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün kısaltması. Uzaktan bakınca son yılların moda “think tank”lerinden biri. Yakından bakınca bilimsel düzeyi Yasin Aktay tarafından belirlenen gerici yobaz bir oluşum.

İddia o ki, Avcı bu dilekçeyi yazarken, “Milli Damar” şebekesi de boş durmamış, büyük bir tasfiye operasyonuna hazırlanmıştı. Hanefi Avcı, Emin Arslan gibi birçok ismi KÖZ grubu olarak fişlemişler, operasyonun alt yapısını tamamlamışlar ve operasyona karar vermişlerdi. Ancak Cumhurbaşkanı, listede olan bazı isimler nedeniyle “Milli Damar”a tepki göstermiş, operasyon da bu nedenle ertelenmişti.

Bu arada Hanefi Avcı’nın savcılığa kapalı zarf içinde verdiği isim listesi dâhil bütün ifadeleri havuz medyasına sızdırıldı. Hem de şikâyetçi Hanefi Avcı suçlanarak!

“Milli Damar”ı gündeme getiren tek kişi Hanefi Avcı değil.  Sabah Gazetesi İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek Milli Damar’ı birçok kez gündeme getirmiş ve iddia edilen bu örgütün mensuplarıyla görüştüğünü belirtmiş. Sabah Gazetesi yazarı Ferhat Ünlü de köşesinde birkaç kez örgütü konu almış. Avcı’nın dilekçesinden sonra bir daha yazmayacaklarını tahmin edebiliriz.

***

Tuhaf günlerden geçiyor ülke. Darbe söylentileri, Tayyip Erdoğan’ın “Atatürkçülüğe teslim olduğu” iddiaları, “şahit” komutanı parlatma çabaları, Binali Yıldırım’dan gerçek bir başbakan imal etme çalışmaları, savunma bakanı ile askerler arasında kavga imaları ve yakası açılmadık örgüt adları ortalıkta uçuşuyor. Eski günlerde olduğu gibi polis şefleri, emekli MİT’çiler ve cemaatin beslemeleri yine ön safta.

Her şey bir yana Yarbay Dönmez’in o sözlerine takıldım kaldım: Zamanı geldiğinde Hulusi Akar, RTE ve şürekâsının celladı olacak ve bunu kamuoyuna Atatürkçülük diye servis edecekler… Nedense Kenan Evren’i hatırlatıyor bu sözler bana.

Yapabilirler mi dersiniz?