Sağ avantajını cehalet ve unutkanlıkta buluyorsa, tarihin mantığı ile barışık olan solun güç kaynağı çok daha büyük. Çünkü gerçeğin kendisi devrimcidir!

Nedir bu tarih merakı?

soL Portal’da yeni bir köşe açıyoruz. Yepyeni bir şey yapacağımızı iddia etmiyoruz. Madem ki sağ, toplumu değiştirirken geçmişi de yeniden yazıyor ve uyduruyor sol da ayağa kalkmak ve hamle yapmak için tarihi kendince yorumlamak durumundadır. Sağ avantajını cehalet ve unutkanlıkta buluyorsa, tarihin mantığı ile barışık olan solun güç kaynağı çok daha büyük.

Tarih geçmiş değildir. Tarih, olup bitmiş, elbette belli ölçülerde bugünü etkilemekle birlikte esas itibariyle geride kalmış bir olgular toplamı sayılmamalıdır.

Öyle olsaydı, geleceğe farklı bir yön verme çabası ne zaman toplumların gündemine damga vursa, tarihe yönelik ilgide de neden patlama yaşandığını açıklamakta yetersiz kalırdık. Oysa, “Tarih (mazi)”, Ahmet Hamdi’nin dediği gibi “hep vardır. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.”

Gerçekten de toplumun bir dönemece yaklaştığı, yeniden yapılandırıldığı her durumda tarihle hesaplaşılması, tarihin dönüştürülmesi ve yeniden yapılandırılması gerekiyor. Geleceği yeniden kurmak için geçmişin kurgusunu değiştirmek bir önkoşul.

O halde tarih bir mücadele alanı!

Bitmiş, tamamlanmış, noktası konmuş sayamayacağımız kadar canlı bir mücadele alanı. Bugün, örnek olsun, geleceği biçimlendirmekte inisiyatifi ele almış akımlar, bizde, esasen dincilerden ve liberallerden oluşuyorsa, bunların geçmişin verilerini, rakip belledikleri kesimleri köşeye sıkıştıracak biçimde yeniden yorumlamalarıyla karşı karşıyayız. Hal böyleyse, ilerici düşünce gündelik olarak ve geleceğe ilişkin tasarımlar üstünden değil, aynı zamanda geçmişin yorumlanması söz konusu olduğunda da saldırı altında.

Son zamanlarda yükselen geçmiş ilgisinin buraya bağlanmasında bir sakınca olmayacaktır. Bir disiplin olarak tarihin Türkiye'ye özgü handikapları liberal-dinci saldırıyı özel olarak avantajlarla donatıyor. Türkiye'nin tarihçilik sicilinin hayli sorunlu olduğunu söyleyip geçeceğiz burada. Bundan ne kast ettiğimizi başka çalışmalarla, kısmen burada, kısmen başka yayınlarda anlatmayı deneyeceğiz. Ama özetin özeti bizde malumatfuruşları peygamber seviyesine çıkartan bilgisizlik ortamı, malzemenin oyun hamuru gibi yeniden yoğurulmasını mümkün kılıyor neredeyse!

İşe daha fazla soldan başlamak gerekiyor

Nasılsa kimsenin bilmediği, yaşayanların da akıllarında tutmadıkları geçmişi, kolaylıkla evirip çevirmek mümkün oluyor. Örneğin, solu külliyen darbeci ilan etmek için büyük bir hesaplaşma gerekmiyor. Bir kumpanya çeşitli cephelerden bu sonucu kesinleştirmek ve yaygınlaştırmak için anlatmaya, çoğunlukla uydurmaya başlıyor. Yetmiş kere söylenince, daha önce noktasının konduğu kabul edilen bir tarih, bakıyorsunuz değişivermiş! Solun, darbelere karşı mücadele sicili, solcuların darbeler karşısındaki mağduriyeti, darbelerin anti-komünist doğası silinip tam tersi kayıtlara geçirilivermiş!

soL Haber Portalı’nda bu saldırıyı göğüslemek üzere bir pencere açıyoruz. Örneği soldan verdik. Penceremizi soL'da açıyoruz...

Zira, liberaller ve dinciler, Türkiye'yi başkalaştırırken, özellikle bu cephede soldan transfer yapmaya mecburlar. Çünkü hâlâ toplumsal anlamda entelektüel kimlik büyük oranda sol ideoloji ile özdeş. Dolayısıyla, Kurtuluş Savaşı’nın aslında yapılmadığını, asr-ı saadetin çok uzaklarda değil, hemen Cumhuriyet öncesinde yaşandığını, Osmanlı'nın çok kültürlü ve toleranslı bir barış çağrı olduğunu, tepeden inmecilikten ibaret Cumhuriyet’in sünepelik getirdiğini, laikliğin her zaman her yerde halk düşmanlığına indirgenebileceğini, emperyalizme karşı mücadelenin çiğlik olduğunu, solculuğun eğer kandırılmışların değilse çocuksu ruhların işi olduğunu başka kim anlatsa inandırıcı olurdu ki? Seksen yıllık Abdülhamitçilerin Osmanlı’yı övmelerine değil, aynı noktaya solun varmasına ihtiyaçları var.

O halde işe daha fazla soldan başlamak kaçınılmaz oluyor. Solun Türkiye'nin gerici dönüşümünün hizmetine sokulması diye özetleyeceğimiz operasyon bugüne kadar politik alanda başarılı olmamış, 2010 referandumunun gecesinde Erdoğan teşekkür etmek için soldan pek az isim bulabilmiş olabilir. Lakin başka alanlar ve tarihte durumun daha kötü olduğu açıktır.

Solun kendi tarihini ve ülkenin tarihini liberal tasalluttan koruması, başta da sol-liberalizme karşı ayağa kalkması gerekiyor.

“Çılgın Türkler”den etkili ağrı kesici
Diğer yandan bu savunmanın eski resmi çizgi üstünden yapılması ihtimali dün zayıftı, bugün ise imkansızlaşmış durumdadır. Kemalist tarihçilik, güncel operasyona direnebilecek özelliklere sahip değildir.

Her şey bir yana aldığı yenilgi ile bu özelliğe sahip olmadığı görülmüş bulunuyor. Üstelik kemalist kesimlerin sol-liberal “yaratıcılıkla” baş edemedikleri, arkaik hale geldikleri de söylenebilir.

Ve son olarak, şiddetli dönüşümler sırasında egemen güçlerin bazı sigorta sistemlerine de ihtiyacı olur. “Cumhuriyetle bu iş olmadı” dedirtilen bir toplumun çözülme, dağılma ve hatta çökme atmosferine gömülmekte olduğu bir anda, birilerinin “biz yoktan yaratabilen çılgınlarız” diye geçmişten, başkalarının da televizyon ekranlarında veya sinema perdelerinde dünyanın ve bölgenin ağababalarından sanal hesaplar sorarak bugünden enerji üretmesi, cumhuriyetçi (ve sadece o anlamda ilerici) bir direnci temsil etmemiş, bütün bu çaba kemalizmin cenaze töreni görünümünü almıştır. Zaten ağzını her açtığında karşı tarafa argüman vermekte olan kemalist tarihçiliğin son dönemki işlevlerinden biri de, Türkiye enkaza dönüştürülürken ihtiyaç duyulan ağrı kesicinin tedariki olmuştur.

O halde liberal olmayan ama yüzeysel ve hatta düzeysiz kimi tarihçilik ürünlerini, dolaylı olarak aynı yeniden yapılandırmanın bir unsuru sayabiliriz. Kısacası, liberal-dinci saldırı, bu alanda da kifayetsiz, perspektifsiz bir majestelerinin muhalefetine sahip.

Nasıl işsizliği yabancı düşmanlığına gerekçe haline getirmek işsizlik düzenini besliyorsa, Türkiye'nin çöküşünü bir takım komplolara, çetelere bağlamak ve buna tarihsel bir zemin sağlayıp, tarihten argümanlar devşirmek de gerici dönüşümün parçası olabilmiştir.

Oysa hainler de kahramanlar da sınıf mücadelelerinin ürünüdür. Kitlelerin devreye girmediği yerde, kahraman değil mahallenin delisi türer. Karşıt sınıfın yürüttüğü operasyonu dar ihanet komplosu olarak algılayanlar, asıl tezgahın içine düşmüş demektir.

soL Portal’da yeni bir köşe açıyoruz. Yepyeni bir şey yapacağımızı ise iddia etmiyoruz.

Madem ki sağ, toplumu değiştirirken geçmişi de yeniden yazıyor ve uyduruyor sol da ayağa kalkmak ve hamle yapmak için tarihi kendince yorumlamak durumundadır. Bu bir siyaset kuralıdır ve bizi de bağlar.

Sağ avantajını cehalet ve unutkanlıkta buluyorsa, tarihin mantığı ile barışık olan solun güç kaynağı çok daha büyük. Çünkü gerçeğin kendisi devrimcidir!
Marksist Leninist Araştırmalar Merkezi Tarih Komisyonu