Koka yaprağında gizli gerçekler

Gözde Kök'ün “Koka yaprağında gizli gerçekler” başlıklı yazısı 15 Ocak 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Amerikalı yönetmen Oliver Stone’un 2009 yapımı Sınırın Güneyi filmi Fox haber kanalında yayınlanan bir programın görüntüleri ile başlar. Programda sarışın Amerikalı sunucu iki meslektaşına, yeni bir şey öğrendim, der heyecanla. Dünyada diktatörlerin olduğunu biliyordum ama diktatörlerin bazılarının aynı zamanda uyuşturucu bağımlısı olduğunu bilmiyordum. Örneğin Hugo Chávez sabahları kakao yaprağı çiğnediğini ve ayrıca kakao macunu diye bir şey kullandığını kendi ağzıyla söylüyor, ona Bolivya’dan Evo Morales hediye ediyormuş… Evo Morales de diktatör müydü?

Sunucunun kakao ile karıştırdığı koka And ülkelerinde yaygın üretimi yapılan, başta çiğnenerek olmak üzere farklı biçimlerde tüketilmesi binlerce yıllık geleneklere dayanan bir bitki. Yerli topluluklar için sosyal işlevlerinin ve manevi anlamlarının dışında çeşitli hastalıkların tedavisinde de kullanılıyor. Aynı zamanda kokainin hammaddesi olan koka ABD yönetimleri için ülkelerindeki yaygın uyuşturucu bağımlılığının sorumlusu, bir günah keçisi... Oysa Amerikan ve Avrupa uyuşturucu piyasalarından yoğun talep devam ettikçe Latin Amerika’da kokain üretimi de ticareti de devam edecek. Peki, ABD’nin kendi ülkesinde talebi ortadan kaldıracak önlemler almak yerine uyuşturucu ticaretiyle mücadelenin başlıklarından biri olarak kokanın kökünü kurutmayı seçmiş olması bir tesadüf mü? Elbette değil.

ABD ‘komünizm tehdidi’ne karşı mücadele gündeminin ortadan kalkmasının ardından ‘uyuşturucu ticareti ile savaş’ konusunu bölgeye yönelik siyasi ve iktisadi müdahalenin en önemli araçlarından biri haline getirdi. Bu müdahalelerin gerçekleştiği ülkelerden en fazla öne çıkanlar önce Kolombiya, ardından Meksika oldu. ABD bu iki ülkeye ‘Kolombiya Planı’ ve ‘Mérida Girişimi’ adlı planlar çerçevesinde büyük kaynaklar tahsis etti. Halen işlemekte olan süreç iki ülkede de uyuşturucu üretimi ve ticaretini azaltmak bir yana artırdı. Ancak yine de ABD bu süreçlerden fazlasıyla kârlı çıktı ve çıkmaya devam ediyor. Nasıl mı?

Uyuşturucu ticareti ile mücadelenin ön şartı olarak ekonomik istikrarın gerekliliğini öne süren ABD bu ülkeleri mali disipline, gümrük duvarlarını kaldırmaya ve Amerikan doğrudan yatırımlarını kolaylaştırmaya zorladı. Uyuşturucu ile mücadele için güçlendirilen asker ve polis teşkilatlarının ve yanlarına eklenen kan emici paramiliter grupların görevleri uyuşturucu kartelleri ile mücadele ve koka tarlalarını yok etmenin ötesine geçiyordu. Asıl görevleri gelen sermayenin yatırım güvenliğini sağlamak, Amerikan tekellerine ait fabrika ve işletmelerin bulunduğu bölgeleri şiddetten uzak tutmak, sürece direnen sendikacıları, gerilla gruplarını ve diğer muhalif unsurları yok etmek, Amerikan sermayesinin doğal kaynak sömürüsü için işgal etmek istediği toprakları köylülerden arındırmaktı. Ne güzel değil mi? Amerika böylece uyuşturucu ticaretiyle savaş bahanesiyle her iki ülkeyi de bütünüyle teslim aldı.

Bolivya’da işler istedikleri gibi gitmedi. ABD benzer bir planı yürürlüğe sokmak isterken 80’ler boyunca işsizlik ve açlık nedeniyle koka üretimine yönelmiş binlerce koka üreticisinin örgütlenmesine neden oldu. 2006’da ülkedeki toplumsal muhalefet bir koka üreticisini, Evo Morales’i iktidara taşıdı. Morales yönetimi 2008’de ABD’nin yıkıcı faaliyetlerinin yarattığı gergin ortam içinde koka ve kokain üretimi ile savaş için ülkede bulunan ve köylülerin canını okuyan Amerikan Uyuşturucu İnfaz Ajansı’nı ABD elçiliği ile birlikte ülkeden gönderdi. Şimdi koka ile kokain üretimi arasındaki bağı koparmak için koka üreticileri kooperatiflerinde ‘sosyal kontrol’ adını verdikleri bir sistem uyguluyorlar. Belli bir kotanın üzerine çıkmış üretimi kooperatif üyeleri kendileri yok ediyorlar. Bu sistemin uyuşturucu ticaretini azaltmak konusunda ABD’nin militer yöntemlerine göre daha etkili olduğu anlaşılmış durumda.

Evo, yeni Anayasa’ya ‘atalardan kalan ve korunması gereken kültürel bir miras’ olarak giren kokayı uluslararası platformlarda da savunuyor. Konuşması sırasında koka yaprağı çiğnediği BM toplantısı hafızalardadır. ABD’nin tüm çabalarına karşın geçen hafta önemli bir zafer elde edildi. BM’nin uyuşturucu ile mücadeleyi düzenleyen Viyana Sözleşmesi’nde koka uyuşturucu listesinden çıkarıldı. Böylece ABD’nin uzun yıllardır uyuşturucuya karşı mücadele bahanesiyle bölgede yürüttüğü operasyonların meşruiyeti bir darbe daha yedi ve Bolivya’nın bu alanda temsil ettiği alternatif daha fazla görünürlük kazandı.