IŞİD her yerde

İslamcı terörün kendine kadro devşirme imkanlarının en sınırlı olduğu coğrafyalardan biri herhalde Latin Amerika. Kıtada azımsanmayacak bir müslüman nüfus var. Ancak bu nüfusun büyük bölümü yirminci yüzyılın ilk yarısında Ortadoğu’daki büyük alt üst oluşlar neticesinde göç eden ve göç ettikleri ülkelere bütünüyle entegre olmuş topluluklardan oluşuyor. Kısacası göçmen kimlikleri nedeniyle dışlanma, geleceksizlik, insanlık dışı koşullarda yaşama gibi islamcı örgütlerin örgütlenebilecekleri bir toplumsal zemin mevcut değil.

Yine de yıllardır Latin Amerika’da Hizbullah ve El Kaide hücreleri arıyorlar. Bulamadılar gitti.

ABD gericiliği IŞİD terörünün dünya gündemine oturması ile birlikte radikal islam hayaletinin Amerika kıtasındaki varlığını kanıtlama çabalarını yoğunlaştırmış gibi. Bunu yaparken bir yandan münferit bazı olayları büyütüyor diğer yandan Venezuela yönetiminin IŞİD’in bölgedeki sponsoru olabileceğini iddia ediyor.

Latin Amerika’nın sağcı gerici güçleri de kendi kamuoylarını aynı doğrultuda tedirgin etmenin uğraşı içinde.

Bu çabanın gerisinde kıtada Amerikan hegemonyası ve müdahaleleri için yeni bir zemin inşası isteği kadar Obama yönetiminden derin memnuniyetsizlik de var. Amerikan gericiliği ve Obama yönetiminin bölge politikalarının yetersizliğinden muzdarip Latin Amerika gericiliği birlik olmuş kıtadaki “islamcı terör tehdidini” Obama’nın dış politika başarısızlıklarının hanesine yazdırma peşinde.

İktidara geldiği günden beri Guantanamo hapishanesini kapatmaktan söz eden ancak aynı gerici muhalefetin direncini gerekçe gösterip hayata geçirmeyen Obama bu işkencehanede kalan az sayıdaki mahkumu göndermek üzere üç Latin Amerika ülkesine teklif götürmüştü. Şili, Peru, Uruguay. Şili yönetimi sessizliğini koruyor, Peru uzun bir sessizliğin ardından geçen ay sebebini açıklamadan mahkumları kabul etmeyeceğini bildirdi. Uruguay’ın eski solcu başkanı Mujica, Guantanamo trajedisinin sona ermesi için Amerikan teklifini kabul ettiklerini, ülkenin kapılarını mahkumlara açacağını ve onlara karşı hiçbir güvenlik önlemi alınmayacağını açıklamıştı. Buna rağmen tahliye ve sevkiyat işlemi bir türlü gerçekleşmedi. Uruguay başkanlık seçimlerine kısa bir süre kala şu an iktidardaki Geniş Koalisyonun sol tandanslı adayına karşı bu konunun sağ muhalefet tarafından nasıl da büyük bir iştahla kullanıldığı hemen göze çarpıyor.

Guantanamo’nun mahkeme yüzü görmeden yıllarca esir hayatı yaşattırılan mahkumları, 2009’da Obama tarafından salıverildikten bir yıl sonra IŞİD’i başlattığı iddia edilen Abu Bakr al Baghdadi ile kurulan analojilerle, bölgede serbest kalacak tehdit unsurları olarak yansıtılıyorlar.

Eylül ayının ilk günlerinde ABD’nin muhafazakar araştırma kuruluşlarından Judicial Watch yayınladığı raporda IŞİD militanlarının ABD’nin Meksika sınırında Ciudad Juarez’den ülkeye giriş yapmaya çalıştıkları ve bombalı araçlarla eylemler gerçekleştirmeyi planladıkları iddia ediliyordu. Virüs gibi yayılan bu haber resmi kaynaklar tarafından yalanlanmasına yalanlandı ama radikal islamcıların Latin Amerika’daki varlığına yeni bir “kanıt” sunulmuştu bir kere.

Bu koroya son olaylarda görüldüğü üzere Suudi Krallığı ve İsrail gibi okyanus aşırı unsurlar da katılıyor.

Suudi kralı Abdullah Meksika sınırındaki IŞİDlilerle ilgili haberin yayılmasının ardından tehlikenin Ortadoğu’dan ibaret olmadığını, IŞİD terörünün bir ay içinde Amerika kıtası sularına varacağını duyuruverdi.

İsrail de Arjantin devlet başkanı Cristina Fernandez’e yönelik IŞİD’in suikast planı olduğu açıklandıktan sonra kendine vazife çıkarttı. İsrailli üst düzey bir yetkili radikal islamın bugün dünyanın her noktası için bir tehdit anlamına geldiğini ve özellikle Latin Amerikalıların tedbir alması gerektiğini dile getirdi.

IŞİD taraftarlarının gerçekten bir Arjantin takıntısı var gibi görünüyor. Vatikan kralının Arjantinli olmasından mı, Arjantin liderinin güzel, modern ve iddialı bir kadın olmasından mıdır bilemiyorum.

Haziran ayında dünya kupası sırasında Arjantinli yıldız futbolcu Lionel Messi’nin İran milli takımınına attığı gol Arjantin’e zafer getirmişti. Messi attığı gol nedeniyle IŞİD taraftarlarının sosyal medyada büyük tezahüratına maruz kaldı ve hatta kendisine Latin Amerikan’ın emiri, Abu Mehaddaf al-Arjantini gibi sıfatlar takılarak cihata katılmaya davet edildi.

Eylül sonuna doğru Cristina’nın IŞİD’den ölüm tehdidi aldığı açıklandı. IŞİD’in öne sürdüğü gerekçe Cristina’nın Papa’yla olan arkadaşlığı...

Yirmi birinci yüzyılda emperyalizmin başımıza bela ettiği hastalıklı bünyenin bildik saçmalıkları.

Neyse ki Cristina bana bir şey olursa doğuya değil kuzeye bakın dedi. IŞİD’le kuzey komşunun bağlantılarını ima etmek için mi, IŞİD hayaleti ile insanlar korkutulmak istenirken gerçek tehdide işaret etmek için mi bilmiyorum. Muhtemelen ikisi birden...