Kırmızı top...

Fırat Tanış'ın "Kırmızı Top" başlıklı köşe yazısı 1 Aralık Cumartesi günü soL gazetesinde yayımlanmıştır.

İçinize Ufkumuzda dümdüz uzanan arza alevden, dev bir yumruk gibi çakıldı. Birden bir rüzgar çıktı. Aniden parlak bir ışık. Işığın beyazı büyüdü, büyüdü. Bu beyazdan ötürü açıldı gözlerimiz. Sonra öyle bir gümm - leme ki - kardeşime söyleyeyim - küre küre kükreyen toz dumanı dalgada yer, biz ve tüm şekiller titredik, kıvrıldık, doğrulduk, yaylandık, durduk. Elimiz elleri, yanağımız çölleri itti. Bin yılın anısı bir anda geçip gitti içimizden.

Dağlar öptü yolumuzu, alem çarptı sayımızı. Öyle bir kıyamet koptu ki derken bir tınn - lama ile son buldu bu şiddet. Rüzgar da gitti... Bu cümbüş, ince bir ses, tiz bir iz ve ess ile yitti... Bitti.

Bu korkunç çarpışmadan geriye kalan sessizlik, alnımızda şaşkınlık, ayak ucumuzda yere çarpan bu bilmecenin etkisiyle açılmış dumanı tüten, muazzam derinlikte bir çukur çukurun, havayı yutan bu dev uçurumun dibinde gördüğümüz, kalbimiz büyüklüğünde bir kırmızı toptur.

Kırmızı top yörüngesi kainat, havası halay, maddesi hayali, kıpkırmızı bir umut.

Kırmızı top ivmesi pamuk, toprağı ıslak, gölgesi bereketli bir bulut.

Kırmızı top dil bilmezken her nasılsa halden anlar halimiz.

Kırmızı top soğanlara hiç ekilen sinimiz.

Kırmızı top Kaf Dağı’nda yumurtası bir kuşun.

Kırmızı top bilmem hangi adreste, bilmem kime sıkılmış, bilmem kaçıncı kurşun.

Kırmızı top trene binmiş bir sineğin kozmik macerası.

Kırmızı top bu yazıyı çizittiren bu ademin rüyası.

Kırmızı top bu ademin rüyasının alamet-i farikasıdır .

Yolculara yoldaş, kırmızı top olacak.

Arz bitecek, iz bitecek, kırmızı top kalacak.