Dün, bugün

Bu yazıyı okurken siz, neredesiniz, kim bilir?

Cihangir, Beşiktaş, Taksim? Tanımadığınız birilerinin evinde mi uyandınız acaba? Ya da bir hastane kantininde? Tam mısınız? Tamam mısınız? Herkesten haber alabildiniz mi? Mesela Pınar, Mali ve Şebnem, neredesiniz? Nihan, ambulans geldi mi acaba? Acaba “gerçek kurşun” sıktılar mı? Kime?

İlk anından beri takip ettiğim, bizzat gittiğim Taksim Gezi Parkı nöbetinde, içip içip sapıtan müptezel nöbetçiler şimdi, şu an, neredeler acaba? Onlara sonra geleceğiz. Daha sonra.

Acaba yalama yandaş medya siz bu yazıları okurken hangi yalanı diline dolamış, manşet manşet turlamış olacak? Durun tahmin edeyim: “Başbakan, sigara zararlı, dedi!” Ya da bu kaşarlı patronların yalan yağmuru altında, dizilerinde hangi sözde “insan sevgisi” ile dolup taşan şişme bebekler, artizler, devlet konservatuvarından çıkma faşistler, arz-ı endam eyleyecekler? “Beren bu sefer hem kör, hem dilsiz, hem de sağırı oynayacak.” –Hadi ya… Harbiden mi? Afferim kız. O oyunculara da sonra geleceğiz… Daha sonra…

Acaba siz bu yazıyı okurken, bugün (cuma) Gezi Parkı merdivenlerine konuşlanmış polis ve polise canlı yayın yapan DHA kamerası nerede olacak? Aklıma geldi şimdi: Diyarbakır’da bir devlet dairesinin açılış törenini uzaktan çeken bir TRT kamerasına takılmış bir görüntüdür, ilerideki bir mağazanın kapısında beliren vatandaşın “kameraççiiii… kameraççiii… Beni de çek orospiiiiiii…” diye gülerek bağırması. O kameramanlara da geleceğiz. Daha sonra…

Acaba dün gece Tweet hesaplarında biftek, dürdane tatlı paylaşanlar bu sabah nerede ne yiyor olacaklar, değil mi?

Dün gece neler oldu, siz bu yazıyı okurken bunu ancak “zaman” cevaplamış olacak .