Yeni rejim ve elitleri II

Yeni Rejim ve Elitleri I’de Aydınlar Ocağı’na odaklanmıştık. Yeni rejimin elitlerinin tarihsel kökenlerini incelerken, Aydınlar Ocağı ile birlikte bakmamız gereken iki yapılanma daha var: İlki Nakşibendîlik ve ikincisi Milli Türk Talebe Birliği (MTTB). Bu yazıda yeni rejimin elitlerinin Nakşibendî kökenleri üzerinde duracağız, MTTB ise Yeni Rejim ve Elitleri III’ün konusunu oluşturacak.

Yakın Türkiye tarihi bağlamında Nakşibendîlikten söz edilirken esas olarak odaklanılması gereken onun Halidi kolu ve Halidiliğin alt kollarından Gümüşhanevilik ve İskender Paşa dergâhıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nda hayli etkin bir politik güç olan Nakşîlik, Cumhuriyetten sonra 1980’lere kadar bir esnaf örgütlenmesi olarak var olmuş, 80’den sonra ise büyük sermaye sahipliğine doğru bir dönüşüm yaşanmıştır bu, Nakşîliğin tekrar politik bir güç haline gelmesine koşut olarak yaşanan bir süreçtir. İktisadi faaliyetin yanı sıra yurtlar, dershaneler, kuran kursları ve cami yaptırma dernekleri de Nakşibendî ağının kendisini ülke çapında var edebilmesi için kullanılan mekanizmalar olmuşlardır.

Eğitim alanındaki faaliyetlerde özellikle İlim Yayma Cemiyeti aracılığıyla İmam-Hatip okullarının açılışına büyük önem verilmiştir. İlim Yayma Cemiyeti’nin başkanlığını yapan Yusuf Türel, İskender Paşa Dergâhının ünlü şeyhlerinden Mehmet Zahit Kotku’nun en yakınındaki müritlerinden biriydi ve Said Nursi’nin avukatı olarak tanınan Seniyüddin Başak da cemiyetin kurucu üyelerinden biri olup aynı zamanda bir Nakşî’ydi. Ayrıca İlim Yayma Cemiyeti’nin üyeleri arasında, Nevzat Yalçıntaş ve Sabahattin Zaim gibi Aydınlar Ocağı’ndan önemli isimler de bulunmaktaydı.

İskender Paşa Dergâhının Kotku’dan önceki şeyhi Abdülaziz Bekkine döneminde yani 30’lu ve 40’lı yıllarda, cumhuriyetle ve ideolojisiyle yıldızı barışmayan bir grup muhafazakâr genç aydın ve bürokrat dergâha intisap etmiş durumdaydı. Örneğin Türk sağının önemli isimlerinden biri olan Nurettin Topçu, Bekkine’nin müritleri arasındaydı. Aynı yıllarda yine Türk sağının isimlerinden Necip Fazıl Kısakürek de başka bir Nakşî şeyhine, Abdülhakim Arvasi’ye intisap edecekti.

Bekkine’den sonraki şeyh Kotku döneminde Dergâh etrafındaki halka genişledi ve Dergâh bürokrasi içerisinde ciddi bir örgütlenme hamlesi başlattı. Özal ve Erbakan bu halkanın içerisinde yer alan en önemli isimlerdi. Özellikle Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), bürokrasi içerisindeki örgütlenmenin merkezlerinden biriydi. 27 Mayıs’ın ardından kurulan DPT’de ilk dönem Yalçın Küçük, Hikmet Çetin, Güngör Uras gibi isimler yer almışken, Turgut Özal’ın müsteşarlığı ile beraber ekseriyeti Nakşîlerden müteşekkil bir milliyetçi-muhafazakâr kadrolaşma başladı ve Yusuf Korkut Özal, Nevzat Yalçıntaş, Beşir Atalay, Yaşar Yakış, Hasan Celal Güzel, Temel Karamollaoğlu gibi isimler DPT’de çeşitli görevlerde bulundular. Bir dönem ANAP’ta Özal’ın kurmaylarından olan Mustafa Taşar, Mehmet Keçeciler, Işın Çelebi, Agâh Oktay Güner gibi isimler de DPT’de görev yaptılar.

2. Milliyetçi Cephe hükümetinde içişleri bakanlığı yapan Korkut Özal döneminde bakanlık bünyesinde başlayan kadrolaşma ise Turgut Özal’ın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yaptığı 80 ve 90’lı yıllarda Emniyet Genel Müdürlüğü’ne doğru kayarak hayli genişlemişti ve buradaki kilit isim de “her devrin içişleri bakanı” Abdülkadir Aksu’ydu. Gülen cemaati 90’ların ortalarından itibaren buradaki kontrolü ele geçirmeye başladı ve 2000’lerde Nakşî yapılanma gücünü büyük ölçüde yitirdi.

Zahit Kotku ve Dergâh, Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi’nin kuruluşunda da büyük rol oynadı. Erbakan, Kotku’nun müritlerindendi ve birlikte daha önce “Gümüş Motor” isimli bir ticari girişimde de bulunmuşlardı Erbakan, daha sonraları Partinin yönetimini eline tamamen eline aldı ve Kotku ile ters düştü.

1980’lerin başında Nakşî işadamları Arap sermayesiyle tanıştılar. Bu bağlantıyı kuran ilk isim Korkut Özal’dı. Özal, 1980 yılının başlarında gittiği Cidde’de İslam ekonomisi üzerine bir rapor hazırladı ve kendisine İslam Enstitüsü başkanlığı önerildi, ancak Özal 12 Eylül’de MSP davasından yargılandığı için bu göreve gelemedi. Hem DPT’de görev yapmış, hem İlim Yayma Cemiyeti üyesi hem de Aydınlar Ocağı mensubu ve Nakşibendî olan başka bir isim, Nevzat Yalçıntaş ise aynı dönemde İslam Kalkınma Bankası’nın Araştırma ve Eğitim Enstitüsü’nün yönetiminde yer aldı. Aynı yıllarda Sabahattin Zaim de Cidde’de Melik Abdülaziz Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak bulundu.

Abdullah Gül’ü İstanbul Üniversitesi’ne asistan olarak alan ve böylelikle akademik kariyerini başlatan, doktora çalışmaları için onu Exeter Üniversitesi’ne gönderen ve daha sonra Sakarya Üniversitesi’ne İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’ni kurmak için geçtiğinde yanında götüren Zaim, Gül’ün İslam Kalkınma Bankası’ndaki kariyerinin de arkasındaki kişiydi. Abdullah Gül’le birlikte Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe de akademik faaliyetler için Exeter’da bulundular. Bu üç isme burs veren kurum ise Nakşîlerin, İlim Yayma Cemiyeti üyelerinin ve Aydınlar Ocağı mensuplarının yönettiği Milli Kültür Vakfı’ydı. Yeni rejimin elitlerinden eski Merkez Bankası başkanı Durmuş Yılmaz, İslam Konferansı Örgütü başkanı Ekmeleddin İhsanoğlu, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek de akademik hayatlarının bir döneminde Exeter’da bulundular. Sabahattin Zaim ayrıca Sakarya Üniversitesi’ne asistan olarak Gül’ün yanı sıra AKP’nin bugün önemli isimlerinden olan Beşir Atalay, Nazım Ekren ve Sami Güçlü’yü de almıştı.

Gül’ün 1983–1991 yılları arasında görev yaptığı İslam Kalkınma Bankası’nın Türkiye’deki faaliyetleri, 1983 yılında ANAP iktidarı ile başladı. Özal hükümeti, özel finans kuruluşlarına ilişkin yasa değişiklikleri yaparak “petro-Arap sermayesi”nin Türkiye’ye girişini serbest bıraktı. Bu dönemde Türkiye’de faaliyete başlayan kuruluşlardan Faysal Finans’ın Türkiye’deki ortakları arasında Salih Özcan, Fehim Adak, A. Rüştü Çelebi, Süleyman Acar, Mehmet Alacacı, Ahmet Tevfik Paksu ve Halil Şıvgın yer alıyordu. Al Baraka-Türk’ün ortakları ise Nakşibendî Özal ve Topbaş aileleriydi. Aynı dergâha mensup başka bir isim olan eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da Al Baraka-Türk’ün yönetiminde uzunca bir süre görev yaptı.

Başta Yalçıntaş ve Zaim olmak üzere, Nakşîlerle Arap sermayesi arasındaki rabıtayı sağlayan isimler, daha sonraları AKP’nin kuruluşunda ve finansal açıdan desteklenmesinde büyük rol oynadılar. Korkut Özal’ın Erdoğan’ın “akil adamlar”ından olduğu biliniyor. Yine Erdoğan’ın kızının nikâhının villasında kıyıldığı Al Baraka Türk’ün ortaklarından Mustafa Topbaş’ın, aynı zamanda Ülker’le de “AK Gıda” adı altında bir ortaklığı bulunuyordu, Topbaş aynı zamanda bir başka Nakşibendî olan Cüneyd Zapsu’nun BİM isimli marketler zincirinin de satılmadan önceki ortaklarından biriydi. Bu noktada, Zapsu’nun Recep Tayyip Erdoğan’ı Türkiye burjuvazisine ve elbette ki ABD’ye “takdim eden” isim olduğunu da geçerken kaydetmek gerekiyor.

Nakşibendî-Aydınlar Ocağı-MTTB ağı, 12 Eylül sonrasında, Yeni Rejim ve Elitleri I’de sözünü ettiğimiz Birlik Vakfı çatısı altında örgütlendi. İşadamı, siyasetçi ve akademisyenlerden müteşekkil olan vakfın kurucular kurulu üyeleri bu ağa bir yerinden dâhil olan kimselerdi ve 1980’lerin sonlarına kadar ANAP’a yakın durmuş, 90’ların başında ise Refah Partisi çizgisinde yer almışlardı, etkinliklerini ise özellikle Fazilet Partisi döneminde artırdılar.

Erdoğan, İstanbul Belediyesi’ndeki ekibini bu vakfın üyeleri arasından oluşturdu. Özellikle iki isim, vakfın başkanı olan ve 1980 öncesinde MTTB Genel Başkanlığı da yapan İsmail Kahraman ile yine gençliğinde MTTB üyesi olan Ömer Dinçer, Erdoğan’ın en yakınındaki iki isim oldular. AKP’nin kuruluş sürecinde de vakıf önemli rol oynadı ve sonrasında Şerif Mardin’in dediği gibi “partiyi iktidara taşıyan esas güç” oldu. Birlik Vakfı ve vakfın siyaset üzerindeki etkisi henüz üzerine ciddi akademik çalışmalar yapılmamış “gizemli” bir alandır ve çalışılmayı beklemektedir.

Nakşibendî-Aydınlar Ocağı-MTTB ağının MTTB kısmı üzerinde Yeni Rejim ve Elitleri III’te duracağız.