ABD işçi sınıfı son yıllarda işçileri düzen içinde tutan klasik sendikacılığı da aşarak ve siyasallaşarak mücadele ediyor. Trump’a karşı Demokratların altında değil, kendi programlarının altındaki öncülüğün büyük bir şansı bulunuyor.
Trump’ın hesabını ABD işçi sınıfı görecek
Erhan Nalçacı
Bu köşede son 10 yılda yaşananların daha çok bir emperyalist paylaşım savaşına benzediğini çok yazdık. Şimdi Ukrayna’nın ABD ve Rusya arasında paylaşılması ve diğer emperyalist güçlerin dışlanması çok şaşırtmamalı bizi.
Trump’ın ikinci döneminde uluslararası olaylardaki dengelerin değişmesini ve açıkça emperyalist niyetlerin ortaya konmasını ele alıyoruz, ancak bu ele alış olayın sınıfsal yanını örtebiliyor. Bu nedenle bu yazıda Trump yönetiminin ABD işçi sınıfına ne getireceğine ve nasıl bir karşılık bulacağına odaklanalım.
Emperyalist bir devlet olmanın gereği olan, başka bir deyişle işçi sınıfını düzen içinde tutma mekanizması olarak “orta sınıf” yaratma politikalarının ABD’de erozyona uğradığına değinmiştik.
Pandemi sonrası enflasyon “orta sınıfların” daha da erimesine yol açtı. Geçen yılın sonbaharında yapılan hanehalkı anketine katılanların %69’unun ki yaklaşık 250 milyon kişiyi temsil ediyor, her hafta temel ev masraflarını karşılamakta güçlük çektiğini ortaya koydu.
Buna karşılık Demokratlar yönetimde olduğu sürece Ukrayna ve İsrail’de savaşı mali olarak desteklemeyi öne aldıkları için ABD emekçilerinin yoksullaşmasını önleyemediler. Bu gerçek Trump’a işçi sınıfı içinden de destek gelmesini açıklıyor. Trump’ın sahtekarca ileri sürdüğü “Önce ABD” politikası, gümrük duvarlarıyla korunmuş ABD’de yeniden sanayileşme ve göçmen işçilerin sürülmesi ile işçi sınıfının refahının artırılmasını vaat ediyordu.
Çin malları sadece ABD pazarını büyük bir ticaret açığı bırakarak işgal etmiyor, Meksika, Kanada ve Almanya’dan ithal edilen ürünlerin içine ara ürün olarak girerek de ABD pazarına ulaşıyor. Dolaylı ve dolaysız Çin mallarına getirilen yüksek vergi duvarları tüm pazara sürülmüş malların fiyatını artıracak. ABD emekçilerinin yoksullaşması Trump döneminde kaçınılmaz gözüküyor.
ABD yüksek ticaret açığı, hızla yükselerek ulusal gelirin %123’üne ulaşan borcu, devasa bütçe açığı, dünya üretimine azalan katkısı, dolar hegemonyasının tehdit altında olması ve temel rakipleriyle askeri olarak başa çıkma güçlüğü ile karakterize bir kısır döngünün içine sürüklenmiş bulunuyor.
Krizdeki bir ülkenin sermaye sınıfının krizin bedelini emekçi sınıfların omuzuna yıkmadığı bir örnek var mı? Trump’ın 2017-2021 arasındaki ilk Başkanlık dönemi işçi sınıfı haklarına yapılan saldırılarla anılıyor. Örneğin, bu dönemde Çalışma Bakanlığı işçi ücretlerini koruyan çok sayıda düzenlemeyi geri çekti, fazla mesai ücretlerinin ödenmesini engelledi. İşçilerin toplu sözleşme hakları budandı. Ayrıca pandemi dönemi korkunçtu ve işçiler ölmeleri pahasına işte tutulurken sosyal hakları ellerinden alındı.
Trump’ın ikinci döneminde ise sermaye çok daha cesur, daha doğrusu krizi çok daha büyümüş durumda ve işçi haklarına dönük giderek ağırlaşan bir saldırı bekleniyor. Aynı zamanda bu uygulamalar yeni rejimin niteliğini de daha iyi kavramamıza yol açıyor.
Trump ile birlikte yasa dışı sayılabilecek ABD Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) kuruldu. Yasayla tanımlı bir bakanlık olmadığı için Trump tarafından atanan yöneticilerin Senato tarafından onaylanması gerekmiyor. Bu keyfilik ve yasa üssü oluş yeni rejimin özelliği. Atananlardan Elon Musk’ı biliyorsunuz, ABD’nin başlıca tekellerinden birinin patronu ve namlı bir işçi düşmanı. Diğeri ise Vivek Ramaswavy, o da yeni yetme bir patron. Bu gölge Bakanlığın ismine Elon Musk’ın sevdiği bir bitkoinin ismini vermişler: DOGE, aşağıda korsan bayrağına benzeyen ve twitterda kullanılan logosu görülüyor.

İlk elden bu departman 30 bin kamu çalışanının işine son verdi, 75 bin kişiyi istifaya zorladı. Türkiye’de ABD emperyalizminin müdahale araçlarından olan Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) elemanlarının tırpanlanması olarak okundu daha çok. Oysa işçi sınıfına toplu bir saldırının parçasıydı. İşinden edilenlerin çoğu ABD’de kapitalizmini süsleyen ve emekçi sınıfların sosyal ücreti olarak kabul edilebilecek kamusal çıkarı temsil eden kurumlarda çalışıyorlardı. Örneğin, emek rejimiyle ilgili iyileştirmeler, kamu arazilerinin korunması veya engelli bireylerin hakları, eğitim hakları gibi alanlara saldırıldı. Elon Musk 2 trilyon dolar gibi bir bütçe tasarrufu sağlanacağını iddia ederken bu uygulamaların emekçi halka bedelinin ne olacağı belirsiz. ABD’de son dönemde önlenemeyen yangınlar gibi felaketlerde kamu olanaklarının biçilmesinin rol oynadığı biliniyor. Şimdiden hükümet yetkilileri katıldıkları toplantılarda yuhalanmaya başlandılar.
Ayrıca Trump yönetimi sosyal güvenlik fonlarını ABD mali sermayesine yönlendirerek onların paradan para kazanma iştahına sunuyor ve emeklilik maaşları gibi başlıklarda sosyal güvenliği tümden riske atıyor.
Öte yandan rejimin niteliğine ışık tutan bir başka olay DOGE’nin ABD devletinin bütün dijital verilerine ulaşma gayreti. Düşünün dijital verilere bir dijital şirket patronunun yasa üssü olarak ulaştığını. Yargı kararları bazı noktalarda engel olsa da yargıç güvenliği de devlet olmuş patronlar tarafından tehdit ediliyor.
Siyasi bir terim olarak kapitalist ülkelerde burjuva diktatörlüğü kavramını kullanırız. Bu kavram birçok örnekte görüldüğü gibi burjuva hukukunun geçerli olduğu parlamenter demokrasi ile yönetilen ülkeler için de geçerlidir. Bu kavram tüm demokrasi güzellemeleri içinde burjuvazinin işçi sınıfının iktidarına izin vermeyecek bir mekanizmaya sahip olduğu anlamına gelir. Ancak şimdi yaşananlar bu kavramın altında bir “burjuva diktatörlüğü rejimi” olarak gözüküyor. Patronların tüm yargı, yasama ve yürütmeyi tek elde topladığı bir baskı ve koşulsuz sömürü rejimi. İşçi sınıfı şu an iktidarı tehdit ettiği için değil belki ama sermaye yönetilmesi çok zor büyük bir krizle karşı karşıya olduğu için buraya yöneliyor.
ABD ise tahminlerin ötesinde sınıf mücadelelerinin verildiği bir coğrafyadır.
Aşağıdaki şekil son yıllarda greve çıkan veya iş bırakan işçi sayısındaki artışı gösteriyor.

ABD işçi sınıfı son yıllarda işçileri düzen içinde tutan klasik sendikacılığı da aşarak ve siyasallaşarak mücadele ediyor.
Trump’a karşı Demokratların altında değil, kendi programlarının altındaki öncülüğün büyük bir şansı bulunuyor.
Başlığa dönebiliriz, Trump’ın temsilindeki ABD sermayesinin hesabını ABD işçi sınıfı görecek.