Brezilya’dan 
Venezuela’ya bakarken

Venezuela’da olup bitenleri, “halkçı iktidar karşıtı” eylemleri izlerken Brezilya’nın aslında ne olmadığı çok daha iyi anlaşılıyor. Güney Amerika’nın devriminin ve tüm dünyayı kendine hayran bırakmış unutulmaz liderinin ülkesi Venezuela on yılda bir tekrar eden karşı devrimini yeniden yaşıyor. Latin Amerika ülkelerinde ekonomik geri gidişe siyasal yozlaşma da eklenirken bu gerçekliğe direnen belki de tek ülke Venezuela’dır. Nedeni de Chavez’le gelen miras: Bolivarcı halkçı iktidar ve onun etrafındaki sol örgütler… Bu nedenle on yıllardır ABD ve onun gerek yerli, gerekse “komşu” işbirlikçileri Venezuela’daki halkçı iktidarı yenemiyor. Ancak bu defa durum farklı gibi… ABD bu defa yenmeye değil kaosa oynuyor. Arap ülkelerindeki değişimleri arkasına alarak “özgürlük”, “devrim” kavramlarını adeta halka karşı kullanırken Latin Amerika’da da kök salmaya yüz tuttu. Türkiye’de Gezi Parkı ve Haziran direnişinin ardından Brezilya’da halk çok haklı taleplerle sokağa döküldü. Halk temel gereksinimlerinde kazanımlar sağlarken, hareketten ne örgütlülük arayışı ne de hareketin kendi örgütü çıktı. Eylemlerin kendiliğindenliği övüldü, örgütler kötülendi, gençliğin kimliksiz öfkesi beslendi. Geçen haftaki “bir cinayetin anatomisi”nde bahsettiğim üzere iki genç bir kameramanın ölümüne neden olurken medyanın eylemlere dönük saldırısının daha kapsayıcı hale gelmesi sağlanmış oldu. Bu arada sağ durmadı, sağ partiler, faşizan ve tutucu oluşumlar emekçilerin, kent yoksullarının hak taleplerini hükümetin devrilerek kendi iktidar arayışına olanak sağlamak için destekledi. Nasıl olsa ortada koca bir örgütsüz “boşluk” örgütlü sağ tarafından doldurulabilirdi. Tam da bu süreçte Brezilya’nın Venezuela’dan farkı ortaya çıkıyor.

Şimdi solcular Brezilya’da uyandı. Aman sağcılara dikkat diyorlar. Haklılar ancak güçsüzler. Solun ülkedeki ideolojik birikimi eylemler sırasında adeta harcandı. Her türden muhalefet pohpohlandı, polisle çatışan gençler el üstünde tutularak yeni bir “diktatörlük karşıtlığı” durumu yaratılmaya çalışıldı. Şimdi Brezilya sağının söylemi de solunkine denklendi… Sağ da diktatörlüğe karşı. PT “diktatörlüğüne”…

Ortadoğu’daki işbirlikçi “devrim”, gerici “özgürlükçü hareket” bugün Latin Amerika’da sağcı “diktatörlük karşıtlığına” ve Amerikancı “devrimler” ile birleşebilir. İnsanlığın ve solun ne kazanımı varsa onu halk karşı kullanmayı öğrenen bir emperyalizm var. Bugün başta Brezilya olmak üzere Latin Amerka’dan Maduro’ya karşı söylemlerin odağı “diktatörlük” karşıtlığı olmuş durumda. Chavez ile vücut bulan Bizim Amerika’nın Amerikancılığa ve sömürüye kaşı kalkışması yine bizim silahımızla bastırılmaya ezilmeye çalışılacak. Şimdilik görünen o…