Brezilya’da neden 
askeri darbe istenir?

Geçtiğimiz haftasonu Brezilya’nın en büyük ve en kalabalık kentlerinden São Paulo, Rio de Janeiro ve Fortaleza’da “Marcha da Família com Deus pelo Liberdade” – “Özgürlük için Tanrıyla Aile Yürüyüşü” adıyla eylemler düzenlendi. Eylemlerdeki temel söylem “Askeri Darbe İstiyoruz” idi. Hemen belirteyim, “Askeri Darbe” istemi, geçen yıl Haziran ayında Brezilya’da bir isyan dalgasına dönüşen ulaşım zamları ve hayat pahalılığına karşı gerçekleştirilen eylemlerde de dile getirilmişti. Askeri darbe isteyen “grup” hiçe sayılacak kadar küçüktü ancak “Askeri Darbe İstiyoruz” ideolojik olarak “hadi oradan canım” denecek kadar sapıtmış bir grubun propagandası olabilir miydi? O zaman basın tarafından öne çıkarılmayan sağcı askeri darbe istemi, eylemlerde hükümetin istifasını isteyen solculardan daha fazla çıkmaya başlıyordu. Öyle ki, sokaklarda özellikle genç işçilerin ve öğrencilerin şiddeti artıran politik eylemlilikleri sağ tarafından desteklendi. Çünkü sokakta aktif olan gençler, öğrenciler, yalancı politikacılar ve daha iyi bir hayat istedikleri için sokaktaydı ve ideolojik bir girdiyle Brezilya sağı rahatlıkla kendine alan açabiliyordu. Aslında küçük vücuduyla sağ söylemleri dile getiren gruplar büyük etki yaratabiliyordu. Bugün ise “Hükümet istifa” sloganının altını daha fazla dolduran kesimler sağcılar oldular. Kübalı doktorların gelmesini ve ülkedeki yoksulların sağlık sisteminden faydalanmasını istemeyen “Beyaz Brezilyalılar” hükümeti istifaya çağırıyordu Rio de Janeiro’da çıkarılan petrol ve presal gelirinin diğer eyaletteki vatandaşlara pay edilmesini istemeyen, Petrolü ve presal gelirinin sadece Rio eyaleti halkına dönemsini talep eden bunun için ayrıca eylemler büyük kampanyalar düzenleyen kodamanlar isyanda hükümeti istifaya çağırıyordu.

Bugün sokağa çıkan gençler “Özgürlük için Tanrıyla Aile Yürüyüşü” ve askeri darbe istemini yeni bir söylem mi sanıyordur bilinmez ama Brezilya tarihi ve Latin Amerika’da insanlık için on yıllar süren bir diktatörlüğün kapısını açan süreç aynı adı taşıyan eylemlerle başlamıştı. 1964 senesinde Brezilya’da isminin çağrışım yaptığı üzere kilise çevreleri, dini vakıf ve örgütlerin federal ve eyalet yönetimlerinin bir araya gelerek milyonlardan oluşan kitleleriyle eylemlerinde João Goulart hükümetini istifaya çağırıyorlardı. 19 Mart – 8 Haziran 1964 tarihlerine kadar süren eylemlerde askeri darbeyle hükümetin acilen “def edilmesi” isteniyordu. Sonunda 8 Haziran tarihinde asker darbe yaptı ve Brezilya’da halk yirmi yıl süren ve ABD’den direktiflerle askerlerin belirlediği hükümetlerin hüküm sürdüğü dikta rejimi altında yaşadı. Diktatörlük döneminde yüzlerce genç devrimci öğrenci, asker, öğretmen ve siyasetçi zindanlarda çürüdü, işkence hanelerde öldürüldü veya ortadan kayboldu. Daha sonra tüm Latin Amerika’nın temel politikası sosyalist hareketle savaş ve antikomünizm olacaktı. Yaşanan dönem o kadar kirli ve köklü acılar çekilen bir dönemdir ki, Papa Francisco bile Latin Amerika’daki diktatörler döneminin bir “armağanadır” halklar için...

Joiao Goulart hükümeti bir reform hükümeti olarak biliniyordu ve Goulart, JFK ile Küba devrimi sonrasında Latin Amerika’da başlayan bir yeniden düzenleme sürecininin adımlarını Brezilya’da atmaya başlamıştı. İlginçtir John Frank Kennedy öldürüldükten sonra Brezilya’da antikomünist gündemin oluşması ile ulusal, bağımsızlıkçı ve sosyalist hareketin “postalla ezilmesi” gündemi hızlıca iç politika haline gelmişti. Bugün de “Özgürlük için Tanrıyla Aile Yürüyüşü” ile ABD Latin Amerika politikası arasında bir bağ bulunması ihtimali oldukça kuvvetli...

Hükümeti isyana yöne veren düşürür, belki de iktidarı değiştirir... Haziran ve Temmuz aylarında askeri darbe istemini sayfalarına taşımayan ve kınamayan medya bugün üç büyük kentte düzenlenen gerici, faşist sermayedarlar ve politikacılar tarafından desteklenen eylemleri sayfalarına tıpış tıpış taşıdılar. Başlık sosyal medyada çok fazla takip edildi. Eylemlerin hemen ardından da antifaşistler, sosyalistler ve komünistler sokağa döküldüler. Aynı büyüklükte ve askeri darbeyi kınayarak faşist, ırkçı Brezilya sağını lanetleyerek, yer yer şiddetle tepkilerini gösterdiler. Latin Amerika’nın Venezuela’dan başlayarak halkın kazanımlarını ortadan kaldırmak isteyen, ileride daha net anlayabileceğimiz üzere, belki de Brezilya’da boy gösterecek olan halk düşmanı güçlere karşı aynı şiddetli tepkiyle mücadele edilmeli. Dahası, Dünya Kupası üzerine ne olduğu, kimin düzenlediği belli olmayan eylemlilikler sol tarafından politize edilmelidir. Sosyalistlerin ve komünistlerin her alanda halkın çıkarlarını örgütlenmesi bugün daha yakıcı bir gündem olarak Brezilya’da sol siyasetinin eline bakıyor.