Avazım çıktığı kadar “Biz başka bir âlem isteriz!” diye haykırasım var. Çünkü bitmiyorlar, çünkü üstüme üstüme geliyorlar iskambil kâğıtlarından askerler gibi. Öldürmeye, incitmeye, parçalamaya çalışıyorlar.
Hanım hanımcık Ülker Abla
Ayşe Şule Süzük
Üstümde bir kötümserlik var. Yaygın grip ya da soğuk algınlığından mustarip olmam nedeniyle olabilir. Yazı, hayat ve hastalık derdi uyutmadı gece beni, belki ateşin etkisiyle hayaller sözlere, planlar kısıtlılıklara karıştı, öyle mi yapsam, böyle mi yapsam döngüsü üstüme üstüme gelip beni hem heyecanlandırdı hem de huzursuzlandırdı. Böyle ateşlendiğim zamanlarda çok eskiye, çocukluğuma giderim. Bir anı hiç peşimi bırakmaz. İlkokul zamanları, üç ya da dördüncü sınıf olmalıyım. Hastalanmışım, öğretmen de eve göndermiş. O zamanlar, biz dünyalılar okullarımızdan eve yürüyerek gelirdik. Annem babam kendi okullarında… Ben başka okulda, bizimle aynı okula gelirsen yüzlenirsin, şımarırsın hesabı, bu yüzden… Uzatmayayım, kapıyı açan anneannemi görünce ağlamaya başladım çok fenayım, öleceğim herhalde diye. Anısı güzel anneannem, öyle kolay ölünmeyeceğine ikna etti ve beni yatırdı hâliyle. Ateşten üstüme üstüme gelen iskambil kâğıtları bir türlü rahat bırakmadı ama beni. Fazla doz kitap okuyan çocuklarda olduğu gibi kâbuslarıma Alice karışmış demek.
İşte hasta olan her insan gibi küser huylu, kırılgan bir hâlde benim eski iskambilleri hatırlayarak ve bolca öyle mi olsun böyle mi olsun diye aynı döngüde çember çizip dururken Ülker Abla’nın1 sığındığı hastane koridorları karıştı bu kez de işin içine. Sonuçta bu kaçıp kovalamaca dehlizlerinde uyku tutmayan bir gecenin ardından gözlerim gölgelenmiş, benzim sararmış ve nikbinlik ziyadesiyle avuçlarımın içinden uçup bambaşka bir evrene gitmiş olabilir.
Zelenskiy, Büyük Birader’den azar yemiş (yaranmak ve yamalanmaya çalışmak zor zanaat ne de olsa, düşmanıma bile dilemem), Türkiye çok önemli bir dönemeçten geçiyormuş (geçmediği bir dönem var mı?) Sivas Katliamı katilleri bırakılmış (ciğerimiz yanıyor, insanlık suçu olmasına rağmen zamanaşımı dediler), MESEM’de yolsuzluk soruşturmasından 20 kişi tutuklanmış (of kaç öğrenciyi yediler?), işçiler yine derdest edilmiş haklarını aradıkları için (suskunluk). Ben çok sıkıldım. Bu ve benzeri bir dolu haber denizinde boğulurken avazım çıktığı kadar “Biz başka bir âlem isteriz!” diye haykırasım var. Çünkü bitmiyorlar, çünkü üstüme üstüme geliyorlar iskambil kâğıtlarından askerler gibi. Öldürmeye, incitmeye, parçalamaya çalışıyorlar.
Tam haberlere bakmayı bırakacakken bir yazı göz kırptı, işte o! Kar Yağması Bizi Neden Heyecanlandırır? İşte, insanın içini titreten, gülümseten, iyicilliğini besleyen, en yakınındakine sarılmak isteği ve sessizce ağlama hissi uyandıran bir yazı. Yazıya eşlik eden gülümseyen insan yüzleri, sade, yalın, tertemiz ve o âna adanmış… “Biz bu işi yaparız” duygusu geldi işte, atla deveyle değil a dostlar, bir gülümsemeyle, kar sevincine karışan mizahla, çocukça ağız dolusu şeker gibi neşeyle…
Durdum, insan tuhaf bir varlık diye düşünüyorum bu kez de. Umudu örmesi, iyi hissetmesi ne kadar da kolay aslında… Bir kartopuna, bir kardan adama, bir havuca, bir çift kömür parçasına, kitabi yapacaksak da bir atkı ve bir bereye bakıyor hepi topu…
Ülker Abla nasılsa atkıyı, hadi bir de bereyi örer mesela diye düşünüyorum. Bu büyülü gerçekliğe roman kahramanları da karışıyor. Kar temizliyor her şeyi. Karabasanı çamaşır sularıyla siliyor Ülker Abla. (Abla dediğime bakmayın muhtemelen benden küçüktür. Elimde kafa kâğıdı yok ama küçüktür, küçüktür. Abla demesi kendine bir bekâret kemeri kuşansın diye bu erkek egemen düzende. Öyle ya kadın kısmısı abla olunca, yaşlanınca, cinselliğini perdeleyince, nene olunca, yaşlanınca, “kuruduğu” varsayılınca pek öyle ilişilmiyor kendisine ve dahi saygı görmeyi hak ediyor tekinsizlik ormanındaki zebanilerden.). Baştan aşağıya gerçek, baştan aşağıya ironik, baştan aşağıya keskin, açtığı kapılarla, davet ettiği dehlizlerle, bakmaya zorladığı kibrimizle, Froyd’a Lakan’a ve aslında hepimize acı bir nanik yapan Ülker Abla. Ben bu 8 Mart’ı sana armağan etmek istiyorum müsaaden olursa. Kar sevincine benzer bir ince, iğreti bir gülümseme ile kalbimi sıkıştıran bir yas arasında bırakarak beni evire çevire dövdüğünden ötürü belki. Usanmak yok diyeyim kendime sonra da şu sözü iliştireyim, dalga geçme Ülken Abla ama:
Aydın ülkesinin ve dünyanın sistemini kuşbakışı görebilecek biçimde bilinçlidir. Toplumun nereden gelip nereye gittiğini görür ve süreci etkilemeyi ve toplumu dönüştürmeyi doğal sayar.
“Dayanmanın yarısı delirmek…” ise beri gel örgü örelim. Beri gel tüm dünyayı temizleyelim. Beri gel bu 8 Mart’ta dünyayı yerinden oynatalım. Kadınlar birlik olsa…
- 1
Seray Şahiner, Ülker Abla, Everest Yayınları.