Sözcüklerin kavgasından eylemlerin barışına

Uçak yolculuklarında cam kenarına oturup aşağıyı, doğayı, dağları, tepeleri, vadileri, ovaları, yılan gibi kıvrılan akarsuları, gölleri, varsa ormanı seyretmek harikadır. Bir yandan da insansız bir dünya izlenimine kapılırsınız. Ne zaman ki, yerleşim yerlerini, yolları, barajları görünce insan aklınıza gelir. Uçağın içindeki yolcular ve görevliler dışında, aşağıda insan göremezsiniz. Ancak dünya, uçağın içi kadar değildir.

Ne zaman ki, yere ayak basarsınız, yaşamın gerçeği karşınıza çıkar. Talan edilmiş bir dünyada, darmadağın edilmiş toplumsal ilişkiler beyninizde patlar. Varsıl-yoksul, sömüren-sömürülen, ezen-ezilen niceliksel azınlığın egemen olduğu dünyada, toplum her şeyi ile önünüze yığılır kalır. Sınıfsal karşıtınıza göre planladığınız mücadelede, bir de bakarsınız halk, akıldışılığın, korkunun ve umutsuzluğun yarattığı duvarlar olarak karşınıza dikilir. Bir yandan, bunalmadan, pes etmeden mücadelenizi sürdürmek isterken diğer yandan uzlaşma ya da teslimiyeti de hissedersiniz. Parçalanma ve dağınıklık, size değil karşıtınıza yaramaya başlar. Sınıfsal özünden uzaklaşmaya ya da uzaklaştırılmaya başlayan “sol”u sahte cephesinden kurtarmak, gerçek zeminine oturtmak, cephesini sağlamlaştırarak genişletmek gereğini hissedersiniz.

Solda cephe, özü sınıfsal olan çok yönlü mücadeleyi gerektirir. Bunlardan biri, emekçilerin ve halkın içinde bulunduğu siyasal boşlukları, kafa karışıklıklarını, uzlaşma ve pazarlık girişimlerini, yetersizlikleri, korkuyu, suskunluğu, umutsuzluğu, kaderciliği, kul düzenini, işbirlikçiliği, kayıtsızlığı ortadan kaldırmak için ele ele, beyin beyine vermektir. Daha da önemlisi, sınıfsal karşıtlığı aynı olduğu halde farklı yolları deneme dağınıklığını, mücadele türüne saygıyı yitirmeden, toparlamaktır. “Kimin hangi siyasi partide bulunduğuna, hangi ideolojik görüşü taşıdığına bakmaksızın” sınıfsal mücadele için bir araya gelmedir, birleşmedir.

Hedef, büyük sermayenin çoğunluk üzerinde kurduğu, emperyalist, sömürücü ve gerici politikaları reddederek ortadan kaldırmaktır. Kendisi kapitalist sınıfın içinde olmadığı halde, “bu sömürü düzeni ortadan kalkmaz, kimse de kaldıramaz” diyerek emperyalistlere ve onlarla birlikte, gericilere, yobazlara örtülü güç yükleyenlere, emek ve sömürü gerçeğini, sermaye ve mülkiyet işbirliğini, üretim araçları sahipliğini, üretim ilişkilerini anımsatmak, gerekirse tekrar tekrar anlatmaktır.

Sosyalliğe sığınıp zekat düzenini kurarak yoksulluğu kanıksatanların, hukuka sığınıp adaletsizliği meşrulaştıranların, bilimsel özgürlüğe sığınıp bilimi ticarileştirenlerin, eşitliğe sığınıp kadını talî birey yapanların, dinsel özgürlüğe sığınıp toplumu gericileştirenlerin, liberalliğe sığınıp eğitimi ve sağlığı piyasalaştıranların, kamusal alanları talan edenlerin, ücretli emeğe sığınıp emekçileri sömürenlerin karşısına dimdik çıkmak, çıkmakla yetinmemek sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için birlikte yola koyulmaktır.

Dinsel, mezhepsel, etnik çatışmaları öne çıkararak, örgütlenmeleri parçalayarak, halkı takım renkleri altına yerleştirerek, siyaseti parti tabelalarına sıkıştırarak kırdırılmaya çalışılan sınıfsal mücadeleyi diriltmenin yolu, sınıfının içinde olmakla başlar. Yetmez, sınıfının içinde el ele beyin beyine olmakla başlar. El ele beyin beyine olmak, ortak üretimle yaşama geçer. Piyasanın, sermayenin, emperyalist emellerin, gericiliğin, diktatör yönetiminin, aklı dışlayan yaşam tarzı tasarılarının karanlığına ve sömürü düzenine karşı birliktelik, sözcük seçimiyle değil, dili amaca uygun kullanmayla başlar.
“Sol Cephe” çağrıcıları çoğalıyor. Ancak Sol Cephe, çok çağrıcı ya da çok imzacı ile yetinmemeyi de hedefine almaktadır. Yerel birlikteliklerin eylem ve üretimini genelde buluşturma, birliktelik kavramını sayısal katılım ya da bir örgütü büyütme saplantısından kurtarma ve sınıfsal mücadeleye bütünsel kalkışma hedefine yönelmektedir. AKP kabusundan, bölgemize yönelik emperyalist tasarılardan, ülkemizdeki sermaye egemenliğinden ve gerici karanlık güçlerden kurtulmanın yolu bu sınıfsal bakış bütünselliğinden geçmektedir.

Emekçileri ve halkı AKP diktatörlüğüne karşı buluşturan Haziran Direnişi, dirilişini Sol Cephe ile başlatacaktır. Başkaları tarafından yazılan hukuk, seçime sığınarak devlet yönetimine yapışan demokrasi temsilciliği ve siyaset, gerçek sahibine bu birliktelikle teslim edilecektir. Grupsal örgütlenmeler Sol Cephe ile “toplumsal örgütlenme”de bütünleştirilecektir.

Şimdi, “sözcüklerin kavgası” değil, gericilik, emperyalizm ve sömürü düzenini yıkmak için “eylemlerin barışı” zamanıdır. Duygusal kaymaların ve yılgınlığın değil, eksiksiz güvenin zamanıdır. Devrimci ahlak da bunu gerektirir.